İdlib’e Yönelik İşgal Girişimi Tatvan'da Protesto Edildi
Rejim, Rusya ve İran şer cephesinin İdlip’e saldırı ve işgal planıyla ilgili Tatvan’da basın açıklaması yapıldı.
Özgür-Der Tatvan şubesinin çağrısıyla Yaşam AVM önünde bir araya gelen Tatvanlı Müslümanlar, İdlip'e yönelik saldırı ve işgal girişimini telin etti. Topluluk adına Tatvan Özgür-Der'den Metin AVA basın açıklamasını okudu.
Basın açıklamasının tam metni şöyle:
İDLİB YOK OLMADAN MAZLUMLARIN ÇIĞLIĞINA SES VER!
KIYAM ERLERİNE SELAM OLSUN!
Hamd âlemlerin Rabbi Allah'a, salât ve selam son Peygamber'e aile ve sahabelerine olsun. Selam onun yoluna baş koyan, tevhid adalet ve özgürlük için yola çıkan bu uğurda canlarını ve mallarını hiç çekinmeden ortaya koyan tüm mazlumların, muvahid ve mücahidlerin üzerine olsun.
Bismillahirrahmanirrahim
Kafirlere de ki: "Siz mutlaka yenilgiye uğrayacaksınız ve toplanıp cehenneme doldurulacaksınız. Orası ne fena yataktır!" (Al-i İmran 12)
Değerli Basın mensupları ve kardeşlerim;
Yine bir kez daha İslam beldesi olan Suriye'den Suriye direnişinin son kalesi olan idlibten yükselen feryadın acısını hissederek burada toplanmış bulunmaktayız. Bilindiği gibi zâlim Esed'in katliamlari çocuk, yaşlı, kadın, erkek demeden devam etmektedir. Ona destek veren Emperyalist güçler de Müslüman kanına büyük bir iştahla dadanmış ve Müslümanların cesetleri üzerinden kendilerince güç gösterisi yapmaya devam etmektedirler. İslam coğrafyasının kadim düşmanları olan ikiyüzlü Avrupa, büyük şeytan Amerika ve barbar Rusya, söz konusu Müslümanlar ve İslam coğrafyası olunca hemen birleşip kurdukları fitne tezgâhlarıyla Müslümanların uyanışını boğmaya ve Müslümanları kargaşanın ve kaosun girdabına sokmaya çalışmaktadırlar.
Suriye'de sekiz yıldır devam eden savaşın acı bilançosu artmaya devam ediyor. Geçen süre zarfında bütün dünyanın gözü önünde yüZbinlerce insan vahşice katledildi, milyonlarcası da ülkelerini terk etmek zorunda kaldı. Zalim Baas Rejimi, Emperyalist Rusya ve İran hiçbir hukuk gözetilmeden işlenen bu cürümlerin failleridir. BM, AB ve ABD ise yaşananlar karşısında kamuoyu önünde üç maymunu oynayan arka planda ise çıkarları için müslüman kıyımından içten içe hoşnutluk duyan Haçlı artıkları olarak katliamın ortaklarıdır. Sivil ve savunmasız insanların katledilmesine kör, sağır ve dilsiz kalan bölgesel ve küresel güçlerin ahlaksız, vicdansız ve umursamaz tavrı Suriye'deki trajediyi bugün daha da ileriye taşımıştır.
Rusya'nın savaşa tüm gücüyle dahil olmasında, hiç şüphesiz başta ABD ve sözde teröre karşı oluşturulan koalisyonun derin, kirli ittifakları vardır. Sekiz yıldan beridir dünyanın birçok yerinde düzenlenen göstermelik toplantılar, pasif kınamalar, beş para etmez bir tiyatrodan ibaret olan Cenevre barış süreci ve daha nice safsatalar hep Esad rejimine zaman kazandırmak, Suriye direnişinin moralini bozmak, Baas, İran ve Rus katliamlarını örterek Suriye devrimini uyduruk bir "terörle mücadele" eksenine oturtmak, Suriye halkının asıl katillerini aklamak ve Suriye'nin Müslüman halkına kokuşmuş batılı değerler ekseninde bir çözümü dayatma amacı taşımaktadır
HTŞ bahanesini ileri sürerek İdlib'de "terörle mücadele edildiği" ve Türkiye'nin de artık Esed rejimiyle anlaşması gerektiğini söyleyenler yalan söylemekteler! Şayet iddia ettikleri gibi Esed-İran-Rusya şer bloğu açısından İdlib'deki sorun "terör" sorunu ve bununla anılan "HTŞ" olsaydı o zaman yedi yıldır tüm bu zulümler neden yapıldı diye sormak gerekmez mi? Hâlbuki gerçeği görmek isteyenler için Suriye'de ve dolayısıyla İdlib'de sorun hiç de "terör" meselesi değil. Ve bugün İdlib'i işgal etmek üzere gün sayanlar da kirli yüzlerini ilk kez açık etmiyorlar. Tam aksine bu güçler daha Suriye direnişinin barışçıl gösterilerle başladığı ilk bir yılda da olayların üzerine "terörle mücadele konsepti" ile gittiler. Bırakalım HTŞ'yi, hiçbir silahlı unsurun olmadığı o günlerde de Esed-İran-Rusya koalisyonu adalet ve özgürlük talebiyle meydanları dolduran halkın meşru taleplerini ezme girişimlerini "terörle mücadele" kılıfına uyduruyor ve dünyaya böyle pazarlıyorlardı. Ve bugünkü bahanenin son adı da "HTŞ". Peki, mesele "HTŞ" ise o zaman "Dün Halep'te, Guta'da, Duma'da HTŞ mi vardı?" diye sormak lazım değil mi?
Burada özellikle ifade etmek istiyoruz ki, reel politikaya tapınan ve bunu kendi devletlerinin siyasal itikadı haline getiren İran gibi devletlerin ihaneti ise hiçbir zaman unutulmayacak ve Müslümanların zihinlerinde zalim, katil ve hain olarak kalacaktır.
Ümmetin bir parçası diye bağrımıza basmaya çalıştığımız İran'ın her seferinde mezhepsel bir yaklaşımla nasıl zalimleşebildiğini maalesef tekrar tekrar görüyoruz.
Ne yazık ki İslam alemi de bu sessizliğin bir parçası olmuş durumda. Bir vücudun azaları gibi olması emredilen müminlerin, kardeşleri ateş altındayken sessiz kalmasını ise idrak edilmekten uzaktır Zalim, olanca gücüyle katliamını sürdürürken, hatta arttırırken, mazlumun yanında durmak haysiyetimizin gereğidir.
Bölge devletlerinin sorunu çözme konusundaki kifayetsizliği, Müslümanların güçsüzlüğü ve parçalanmışlığı Suriye'de çözüm adına artık hiçbir umudu beslemiyor. Tarihin bir kez daha sayfalarına kaydettiği bu tablo utanç ve mahcubiyetten başka bir tanımı hak etmiyor. Maalesef bu tablo Müslümanların utancıdır. Bu tablo Müslümanların içine düştüğü zilletin ve mahcubiyetin fotoğrafıdır.
Ama savaşın başından beri Suriye'deki mazlumlara sahip çıkan Türkiye'nin düne kadar izlemiş olduğu olumlu politikalar ehli vicdan sahibi olan herkes tarafından görüldü ve desteklendi. Türkiye'nin bu tavrı devam ettiği müddetçe bizler tarafından da desteklenmeye devam edecektir. Umarız Türkiye mazlum kardeşlerine sırtını dönmez ve onları sahipsiz bırakmaz ve uluslararası arenada gücünü ortaya koyarak bu katliamlara engel olur. Çünkü bu Türkiye için insani bir sorumluluktur ve bu sorumluluktan kaçmamalıdır. İfade ettiğimiz bu sorumluluk gereği Türkiye derhal BM nezdinde harekete geçmeli ve bu katliamların son bulması için bütün gücünü ortaya koymalıdır.
Bugün yanı başımızdaki kardeşlerimize sahip çıkma günüdür. İdlib'te şu anda 4 milyona yakın insan yaşamaktadır. Zalim Esed'e teslim olmayı kabul etmeyen bu mazlum halk şu anda ağır bombardıman ve kitle imha silahlarıyla yok edilmek istenmektedir. Eğer gereken tepkiler verilmezse maalesef İdlib de diğer bölgeler gibi yıkıma uğrayacak ve ağır bir bilançoyla karşı karşıya kalacağız. Suriye'nin diğer bölgelerinde yaşanan katliamların İdlib'te de yaşanmaması için bütün Müslümanlar topyekûn dayanışma sergilemeli ve zalimlere karşı sesini yükseltmelidir. Aksi takdirde mazlum bir halkın ölümüne seyirci kalmanın vebalini hiçbirimiz yüklenemeyiz.
Biz biliyoruz ki; zalimler, katiller, ikiyüzlüler eninde sonunda yenilecektir! Elbette bir gün Esed despotu da tarihin lanetli çöplüğündeki yerini alacaktır. Esed ve avenesi İran, Hizbul esed, Rusya ve bilumum yalakaları bugün olmasa bile yarın mutlaka ama mutlaka ateşi boylayacaktır ve güzel akıbet elbette her koşulda hakkı ve adaleti ayakta tutmaya azmeden şehitlerin; Rabbe, insanlığa ve eşyaya karşı sorumluluk bilincini kuşanan muttakilerin olacaktır!
Ey İdlib halkı, alçakça ve şerefsizce bombardımanlara ve dünyanın ikiyüzlü tutumuna rağmen şahadet kefenini kuşanarak mevzii terk etmeyen onurlu halk ve siz ey kararlılıkları, fedakârlıkları ve adanmışlıklarıyla göz dolduran Allah yolunun adanmış erleri; müsterih olun, sabredin; Allah'a and olsun ki cennet sizi bekliyor, düşmanlarınızı da cehennem!
Selam olsun; Halep'e, Şam'a, Dera'ya, Hama'ya, Cerablusa ve İdlib'e!
Selam olsun izzetiyle direnip cennete talip olan Bilad-ı Şam'ın yiğitlerine!
Bu vesileyle tekrar hatırlatmak istiyoruz. Bizler her zaman mazlum Suriyeli kardeşlerimizin yanında ve destekleri olacağız. Aynı zamanda da kim olursa olsun zalimlerin karşısında olacağımızı bir kez daha buradan bütün dünyaya ilan ediyoruz.
Hakka Şahitlik etmek adına toplanan ve hassasiyet gösteren bütün kardeşlerimize teşekkür ediyor ve şahitliklerinin Allah katında kabul olmasını diliyoruz.