‘’Güç- Ahlak İlişkisi’’
Tatvan Özgür Der Şubesi tarafından her hafta Cuma günü düzenlenen seminerde bu hafta ‘’Güç- Ahlak İlişkisi’’ konuşuldu. Semineri Arş. Yaz. Bahadır KURBANOĞLU sundu.
The Crater Otel'in konferans salonunda gerçekleştirilen seminer, saat 19.00 da Kuran tilaveti ile başladı.
KURBANOĞLU, özetle şu konulara değindi;
Kavramların en zirve yaptığı dönemler en çok ihtiyaç duyulan zamanlardır. Özelikle 15 Temmuz sonrası adalet, hukuk, ahlak, kavramı günümüzde en çok ihtiyaç duyulan kavramlar haline geldi. Güç- ahlak ilişkisi de birbiriyle bağlantılı iki kavramdır.
Güç ile alakalı felsefi yaklaşımlar mevcuttur. Gücün gereksiz olduğu düşüncesi, ne kadar mutluluk o kadar güç algısı, gücün mutlaklaştırılması gibi düşünce anlayışları hakimdir. Fakat bunların hiçbiri İslami düşüncenin ürürünü değildir.
Bizler gücün ve ahlakın ne olduğunu ve aralarında nasıl bir bağın bulunduğunu bilmemiz gerekiyor güç deyince aklımıza genellikle siyaset- devlet geliyor ama şunu bilmeliyiz ki güç hayatımızın her anında bulunmaktadır. Güç, hükmetme duygusu doğal ve fıtrattandır.
Demir, ölçü ve kitap bir arada olmalıdır. Bunlardan biri eksik olursa problemler baş gösterir.Ahlak; gücü pekiştirir, hatta gücün öznesidir. Ahlakın amacı adaleti ikame etmektir.
Güç, statik değil aksine dinamik kendince yasaları olan ele geçirildiğinde değiştirme, dönüştürme özelliğine sahip bir kavramdır. Gücü İslam'ın emrettiği sınırlar çerçevesinde, adalete ve ahlaka uygun bir şekilde kullanmalıyız.
''Diktatörlük, günahı dahi yasaklasa ahlaksızlıktır.'' der Aliya İzzetbegoviç. Güçlü olmak adaletsizlik ve zorbalık yapmayı meşrulaştırmaz.
Emanet önemli bir kavramdır.'' Vücudumuz Allah'ın emanetidir, çocuklarımız Allah'ın emanetidir.'' diyerek bize ait olmadığını anlatmak isteriz. Kamu malı da kamuya aittir. Yani emanettir. Emaneti ehline verin sözü önemlidir. İslam tarihine baktığımızda adalete, liyakate, emanete değer verildiğini görmekteyiz. Hz. Ömer'in, devlet işinde devlet mumunu, kendi özel işinde kendi mumunu kullandığını biliyoruz. Hz. Ebu Bekir, Hz Ömer halife olarak seçildiklerinde çevresindekilere bizi denetleyin, sorgulayın diyerek denetim mekanizması oluşturmuşlardır. İşlerini şeffaf olarak yapmışlar yönetime haksız bir şekilde kimseyi yerleştirmemişlerdir.
KURBANOĞLU, son 2,5 yıldır yaşanan durumlara değinerek konuşmasını sürdürdü.
Biz 2,5 yıllık süreçte en çok "beka" meselesini duyduk. Elbette darbe girişimi korku yaratmıştır. Lakin bu adaletsizliği ve merhametsizliği beraberinde getirmemeliydi..Beka meselesinin sadece güvenlik politikalarıyla çözülemeyeceği görülebilmeliydi. Vahiy bu konuda "beka endişesi ve korku"nun ölçülerini göstererek ruhları, zihinleri, kalpleri terbiye ediyor.
Elimizde Maide 8, Nisa 135 gibi insanlığa muhteşem ve biricik mesajlar veren vahyi akıl ve vicdan varken, bunları gözetemedik, çiğnedik. Rahmetli S.Kutub Fizilalde, "Hiçbir ideoloji müntesiplerine düşmanına bile adaletli olması gerektiğine ilişkin bir erdemlilik talebinde bulunmaz, İslam bu konuda biriciktir" demektedir.
Bir diğer konu da Müslüman şahıs ya da ümmetin düşmanı gibi davranamayacağı meselesidir. Böyle yaptığında kendisi olmaktan çıkar. Onun gibi davranmak savaşı kaybetmektir. Bizler mücadele içerisinde de mücadele ahlakını ve hukukunu öğreten rol modeller olmakla yükümlüdürler. Çünkü esas başarı buradadır. Diğeri sadece kısa süreli, göreli bir güç temerküzü sağlasa da asla asıl hedefe matuf davranılmış olmaz.
Aliya İzzetbegoviç ne güzel demiş:"Savaşı düşmanına benzediğin vakit kaybedersin.''
''Adalet, insan değil, Allah'ın hatrı içindir" vurgusuyla konuşmasını sürdüren Kurbanoğlu, bu vurgunun Menar'da Katâde'den aktarımla yer aldığının altını çizdi. Katâde adaletle ilgili konularda zenginden gelebilecek hayr ya da muhtaca merhamet gibi insanların hatrına göre değil, -ki Allah onların hatrını herkesten fazla gözetir- bizatihi Allah'ın hatrının gözetilmesi gerektiğini vurgular. Hatta "Adaleti, hakkı gözetmek insan için değil Allah içindir" şeklinde net bir ifade kullanır. Bu bize kimlikler üstü, hatta Ademoğlunu gözetmeyi aşan bir perspektif sunmaktadır.
KURBANOĞLU, seçim sonrası yapılması gerekenleri maddeler halinde ''Yargı reformuna gidilmeli, , fişlemeler, bylock mağduriyeti sonlandırılmalı, toplumsal rehabilitasyona gidilmeli, denetleyici mekanizmalar kurulmalı, medya kontrol altına alınmalı hukuk üstünlüğüne tekrar yer verilmeli…'' şeklinde sıralayarak konuşmasını sonlandırdı.
Seminer soru cevap kısmının ardından sona erdi.