“Fikrin ve mücadelenin mektepleşmesinde ahlâki temelin önemi”
Tatvan Özgür-Der'in bu haftaki seminer konusu "Fikrin ve Mücadelenin Mektepleşmesinde Ahlâki Temelin Önemi" idi. Semineri Necip Erginyürek sundu.
Necip Erginyürek, özetle şu konulara değindi:
Modern seküler dünya, maddi ve manevi olarak bir Ahlâk bunalımı yaşamaktadır. Dünyanın gün geçtikçe yok olduğu, insanlığın uçuruma sürüklendiği, ifsadın her alanda devam ettiği, değerlerin anlamını yetirdiği hissiz ve umutsuz bir çağda yaşıyoruz. Ezilen insanların/mustazafların arayış içinde olduğu, hakkın, adaletin ve insan onurunun ayaklar altında olduğu bir süreçte, tek çıkış yolunun İslam’da olduğu görebilmekteyiz.Bu tespit ideolojik tarafgirliğe dayalı olmayıp, İslam’ın bünyesinde taşımız olduğu epistemolojik gerçeklikten kaynaklanmaktadır. Bu geçeklik insan! Temelli olmayıp, vahy temelli bir gerçekliktir. Ancak tarihin bu kadar kırılgan bir süreçten geçtiği ve tek umut olacak öğretinin İslam olduğu bir vasatta, maalesef Müslümanlar Ahlâki üstünlüğünü yetirmiş, bilgi kaynaklarını yeterince anlamamış ve düşünsel/fikri/mücadele alanında tıkanıklığı yaşamaktalar. Vahyi muhataplığı kaybeden, değer merkezli üretemeyen, Ahlâki epistemolojiyi ve ontolojiyi kaybeden kitlelere dönüşmesi bu tıkanıklığı göstermektedir. İslam öğretisinin tekrar “…insanları karanlıktan aydınlığı çıkarabilmesi için Ahlâk temelli hakkın, tevhidin, adaletin ve takvanın, şuurlu bir bilince ulaşarak “Fikrin ve Mücadelenin Mektepleştirilmesi” gerekmektedir. Çünkü üç asırdır sadece siyasi ve ilmi değil aynı zamanda “ahlâki buhranında” pençesinde boğulan İslam ümmetinin, tekrar vahiyle kolektif his ve şuurdan doğan fikir ve mücadele ile ayağa kalması gerekmektedir.Şöyle bir soru sorduğumuzda; BİZ NEREDEN KAYBETTİK? VEYA NEYİ YETİRDİK Kİ BU HALDEYİZ? Aslında biraz düşünüp hâl-i pür-melâl´imize baktığımızda en temel değerimiz ve bizi biz eden İslamin diğer adı olan Ahlâkı yetirdiğimizi göreceğiz. Çünkü AHLÂK, İSLAM’IN MERKEZİ ALANIDIR VE KURUCU FİKRİDİR.İslami kısaca özetlersek; Ahlâk, ilim, ihlâs, tevhid, iman, ibadet, adalet ve cehdten (mücadeleden) oluşur. Düşünsel ve eylemsel fiilerimizin edinimi olan ana kavramların temelini, ahlâkın oluşturduğunu görebilmekteyiz. İçinde bulunduğumuz tıkanıklığı aşmaya yönelik teklif ettiğimiz “Fikrin ve Mücadelenin Mektepleşmesi” üst başlığımızın temelini ahlâk oluşturmaktadır.
-Ahlâk konusuna geçmeden önce “Fikrin ve Mücadelenin Mektepleşmesi” üst başlığımızın özetle açılımı ve yorumunu yapacak olursak;
-Bir medeniyet temel bir fikrin ürünüdür.
Bu temel fikir medenileşme öncesi bir toplumu tarihe sokacak itişi gerçekleştirir.İslam bunu tarihin en karanlık noktasında başarmış ve bedevi bir toplumdan yeryüzünü imar edecek muazzam bir hadari toplum oluşturuştur. İslam bir düşünce olmayıp, düşüncenin fikre dönüşmüş hali olarak insanlığa örnek olacak bir medeniyet oluşturmuştur. Düşünce soyut bir eylemdir. Fakat fikir düşüncenin hayat bulmuş ve harekete geçmiş halidir.Mücadele cihadın ve cehdin türevidir. Mektep ise vahy temelli fikrin ve sünnet temelli mücadelenin sistematize edilmiş halidir.
Modern seküler bir dönemden geçiyoruz. Tüm yakıcılığı ile önümüzde duran bu süreçte her türlü yozlaşmaya maruz kalıyor ve usulsüzlük ile karşı karşıyayız. Dönem kendini bize İslamilik adı altında dahi olsa “seküler epistemolojik emperyalist” bilgi/data akışı ile kendini dayatmakta olup, usül diye önümüze konulan yollar aslında vusulsüzlüğümüzü ortaya çıkarmaktadır. Bunun için vahiy dayalı, sünnetin pratikleriyle modelleşmiş bir Ûsule ihtiyacımız var.
-Bu usûl, sorumluk, disiplin, süreklilik, mücadele ve örgütlülük ile hayat bulabilecektir.
Temel usûlümüz, AHLÂKİ TECRÜBE ile GÜÇLÜ AKLİ YÖNTEMİ, VAHİY/PEYGAMBERİN PRATİZESİ TEMELLİ bir araya getirerek kapsamlı bir DÜŞÜNCE VE DÜŞÜNCEYE AİT “DİNAMİK FİKİR” İNŞA etmektir. Onun için önce ahlak deriz. Çünkü ahlak yoksa hiçbir şey yoktur. Ahlakla kemal ermiş insan tevhidin taşıyıcısı olur. Tebliğden önce temsil gelir. Temsil için ahlak ön akidevi bir şarttır. Ahlâkta, infak gibi bireysel hale dönüştürmüş bir ibadet şeklini almıştır. Fakat nasıl günümüzde infak kapitalist liberal vs. ekonomik sisteme alternatif ise Ahlâkta aslında dünyadaki şuan çöküşe bir alternatiftir. Fakat biz infak olayını sadece bireysel bir eyleme dönüştürdüğümüz gibi ahlakıda bireysel bir eyleme dönüştürmüşüz.
“(Resûlüm!) Sen yüzünü hanîf olarak dine, Allah insanları hangi fıtrat üzere yaratmış ise ona çevir. Allah’ın yaratışında değişme yoktur. İşte dosdoğru din budur; fakat insanların çoğu bilmezler.” Rum 30/30
Fıtrat ve ahlak beraber yaratılmıştır. -Ahlakın kaynağı ilahi haber yani vahydir. -Ahlak fiileri tamamlayan değil bizatihi bu fillerdir. Bu filler olmaz ise ahlakta olmaz. Çünkü tüm fiilerimizde ahlaklı veya ahlaksızlık vardır.
“De ki: Size tek bir öğüdüm var: İster tek başınıza olun isterse başkalarıyla birlikte olun; asla Allah’ın huzurunda bulunduğunuz gerçeğini unutmayın!” (Sebe’ 34:46)
MODERN/SEKÜLER ETİK
-Batı düşüncesini ve hegemonik istilacı epistemolojisini taklit etmenin Müslümanlar için trajik ve ağır bedelleri oldu.Batının Ahlâkın kaynağını din olmadığını söylemelerinin sebebi dinin gaybı boyutunun seküler akıllarını aşmasındandır.Çünkü yanlış akıl önermesi üzerine inşa edilen seküler ve rasyonel akıl anlayışları dinin hakikatini kavramaya yetmez.
Peki, Ahlâk/Erdem/Fezail Kendiliğinden Eyleme Nasıl Dönüştürmelidir?
Bunun için net amaçların belli olması ve ona göre kullanılacak araçların bu amaçlardan neşet etmesi gerekmektedir. Söz ve amel yani fiil bir olmalı. Bu durum sağlanamaması durumunda ahlakilik hiçbir zaman tamamlanamaz. Bilgi düzeyinde kalan ahlak ilkeleri bilinç seviyesine çıkamaz. Toplumsal sorunlarımızın başında bu durum gelir. Herkes yalanın, hırsızlığın, rüşvetin vs yasak ve kötü olduğunu biliyor fakat neden kimse söz konusu kendisi yani çıkarları olunca ahlaki olamıyor? Ahlakilik bir nevi çıkarlarımıza ters geldiğinde ortaya çıkan bir yetidir. Kısacası öğrenilen bilginin ahlakı fiile dönüşmesi çağrı yenilenmelidir. Bildiğimiz gerçekleri pratik hayata dökme çabasıdır.
Bunun için eğitim ve denetleme kanalları sürekli açık olmalıdır.
“Sizden, hayra çağıran ve iyiliği emredip kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte kurtuluşa erenler onlardır.”Âliİmrân 3/104.
Seminer dinleyicilerin soru ve katkılarıyla sona erdi.