"Kur'an ve Sünnet’i Anlamada Ölçü"

"Kur'an ve Sünnet’i Anlamada Ölçü"

Sivas Özgür-Der'de bu hafta Araştırmacı-Yazar Yılmaz Çakır tarafından; "Kur'an ve Sünnet’i Anlamada Ölçü" konusu ele alındı.

Her ay, Sivas Belediye Kültür Evi'nde yapılan semineri kısaca aşağıya özetledik:

Kur'an ve Sünnet'e yaklaşımda ölçü önemlidir ve burada ölçülü olmak da zorunludur.

Yeryüzünde yaklaşık 8 milyar insan var. Doğal olarak her insan kendi iç muhasebesini yapar. Biz kendini İslam'a nisbet edenler olarak ne yapıyoruz, nasıl yapıyoruz? Ya da ne yapmalı, nasıl yapmalı? Aslında "ölçü" meselesi bu durumla ilgilidir.

 Değerli kardeşler, Kur'an ve Sünnet'i konuşmazdan evvel, bir kaç şeye değinelim. Böylelikle bizim Kur'an ve Sünnet deme gerekçemiz, ihtiyacımız da ortaya konulabilmiş olsun. Bizim için Kitap, sıradan, baştan savma bir inancın konusu değildir. Biz Kur'an derken, körü körüne bağlandığımız ve kendisinde gizli güçlerin olduğunu vehmettiğimiz bir tür muskadan bahsetmiyoruz. Bizim için Kur'an, varolduğumuz için kendisine muhtaç ve müteşekkir olduğumuz Allah'ın kitabıdır. O her şeyden önce varoluşun anlamıdır. Hayatın, ölümün ve ahiretin anlamıdır. Ezelin ve ebedin sahibinin Kitabıdır o. Sünnet, söz konusu bu mananın, anlamlı ve somut tezahürüdür. Sünnet, Kitabın açıklaması, pratiği, temsili ve tebliğinin birinci elden ve en doğru şekilde teşekkülünün adıdır. Bu sebeple ihtiyari, keyfi değil, zaruridir, mecburidir. Onun etrafında oluşturulan toz bulutlarını delme, süpürme gücü, bizzat Kitap ve Sünnet bütünlüğü içinde mündemiçtir.

Her insan dünyaya geldiği andan itibaren varoluş süreci başlamış olur. Belli bir yaştan itibaren de pek çok sorgulama başlar. Sorgulama ile toptancılığın, kolaycılığın, genellemeciliğin bir birine karıştırılmaması lazımdır. Bugün malesef bazı çevrelerde, pirincin içindeki taşları temizlemeye üşenip, bütün bir tencereyi devirme modası etkilidir. Elbette, ne pilavdan dönmeli, ne de dişimizden olmalı. Bunun için de ilkeli, prensipli ve tepkisel olmayan, sahih bir yol tutma mecburiyetimiz vardır.

Değerli kardeşler, geçmişte olduğu gibi bugün de müslümanlar arasında farklı gruplar/camialar çıkmıştır. İhtilaf olmuştur. Kur'an ve Sünnet'e yönelik araştırmalar hep olmuştur. Dolayısıyla farklı görüşler ortaya çıkmıştır. Bu arada ifrat ve tefrite kayma da hep olmustur. Vasat olmakla mükellef tutulduğumuz her an akılda bulundurulmalıdır.

Dostlar bugün itibariyle en fazla dikkat çeken iki yanlıştan bahsetmeliyiz. Bunlardan birincisi mealcilik diye ortaya çıkan akım. Diğeri ise tarihselciliktir. Son günlerde de sıkça tartışılmaya başlanan tarihsellik konusunda dikkat etmemiz gerekiyor. Çünkü dini adeta sadece miladi 7. yüzyıl Araplarına hasreden ve Kur'an'ı müphem ve muğlak bir anlam keşfinde bize sadece yardım eden bir metne raci kılan bu anlayış en başta bidattır. Evet, modern bidat budur. Müslümanlar olarak dinimizin kaynaklarını iyi bilmeliyiz. Kur'an ve Sünnet etle tırnak gibi bir bütünlüğe işaret eder. Biri olmadan diğeri, en hafifinden söyleyecek olursak, yanlış anlaşılmaya müsait hale gelir.

Ve yine şunu da belirtelim ki, anlamsız ve faydasız boş atışmalar yarışına girmek bizim işimiz değildir. Müslümanların onlarca, yüzlerce büyük sorunu varken, emperyalizmin, siyonizmin ve sekülerizmin insanlara siyaseten, ahlaken, iktisaden saldırıları devam ediyorken, bizim bir tür meleklerin cinsiyeti kabilinden konularla bir birimize düşmemiz, fuzuli gündemlerle gerçek gündemleri örtmemiz, perdelememiz bize yaraşmaz. Çare, örnek bir şahitlik ve samimi bir İslami yaşantıdır. Tıpkı Hz Peygamber gibi, tpkı onun yolunu o günden bugüne sürdürmeye çalışan muvahhid, salih Müslümanlar gibi.

Yılmaz Çakır'ın yukarıda kısaca değindiğimiz, sunumunun ardından, program karşılıklı sohbet ile sona erdi.

img-20190126-wa0019-001.jpg

img-20190126-wa0020-001.jpg

img-20190126-wa0021-001.jpg

 

Önceki ve Sonraki Haberler