Kayıp Öncülerin İzi Sivas’ta Arandı!
İskilipli Atıf Hoca, Sivas Özgür-Der yapılan seminerle anıldı.
Şapka Kanunu'na muhalefet ettiği gerekçesiyle İstiklal Mahkemesi tarafından yargısız infaz yapılarak 87 yıl önce haksız bir biçimde idam edilen ve 5 yıl öncesine kadar mezarının nerede olduğu dahi bilinmeyen İskilipli Atıf Hoca, Sivas’ta yapılan bir programla anıldı.
Bahadır Kurbanoğlu ile birlikte yazdığı “İskilipli Atıf Hoca-İstiklal Mahkemelerinin Tarihi Misyonu ve Şapka İnkılâbı” adlı kitabıyla gündemde olan Özgür-Der Çorum Şube Başkanı Bülent Gökgöz’ün gittiği Amasya’dan sonraki durağı Özgür-Der Sivas Temsilciliği oldu. Gökgöz’ün seslendirdiği etkileyici sinevizyon gösterisi ile başlayan program, yazarın İskilipli Atıf Hoca’nın hayatını özetle anlatmasıyla devam etti. Bugünün Suriye’sinde Baas diktasının yaptıklarıyla o dönemin Kemalist iktidarının benzerlikler taşıdığını vurgulayan Bülent Gökgöz, Atıf Hoca’yı gündemleştirmek ile Suriye’de yaşananları gündemleştirmenin paralel olduğunun altını çizerek: “Suriye direnişi de tıpkı Kemalizm diktatoryası gibi, Batıcılık, laiklik ve ulusçuluktan güç alan ve Müslümanlar da dâhil tüm toplumu hedef alan Esed diktatoryasına karşı bir direnişi temsil ediyor. Suriye direnişi, emperyalist batılı güçlerin bizleri birbirimizden ayıran ulusal sınırlarını önce zihinlerimizden sonra da fiili olarak aşmaya, kırmaya çalışan bir mücadeleyi ifade etmekte”dir” dedi.
Hem Osmanlı’nın son dönemlerinde hem de Cumhuriyet devrinde aktif bir muhalif tutum sergileyen Aıf Hoca’nın idam edilmesiyle Anadolu halkına gözdağı verildiğini vurgulayan Gökgöz, son yıllara kadar bu paranoyanın devam ettiğini söyledi. Öyle ki, İskilipli Atıf Hoca’nın mezarı bulunduğu vakit kemiklerinin aylarca araba bagajında kaldığı ve neredeyse gizlice defnedildiğini söylemesi oldukça çarpıcıydı.
Çorum’da gerçekleştirilen İskilipli Hoca’yı anma programına atıflarda bulunan yazar, programın ilerleyen bölümlerinde izleyicilerin sorularını cevapladıktan sonra istek üzerine kitaplarını imzaladı.
İSKİLİPLİ ATIF HOCA KİMDİR?
1876 Yılında Çorum İli İskilip İlçesi Toyhane köyünde doğan Atıf Hoca, 6 aylıkken babasını kaybeder. Köyünde ve İskilip’te aldığı ilk islami eğitiminin ardından, ailesinin karşı çıkmasına rağmen eğitimini devam ettirmek üzere İstanbul’a gider.
İstanbul’da aldığı eğitimlerin ardından 1906’da Dersiamlık ünvanı alan Atıf Hoca, Fatih Camiinde Dersiamlık görevine başlar. Bu esnada dönemin İlahiyat Fakültesini bitirir ve Kabataş Lisesinde Arapça öğretmenliğine başlar.
Öğretmen ve hocaların düzenli ödenmeyen maaşları için bir nevi sendikal mücadele verir ve dönemin Şeyhülislamınca Bodrum Kalesine sürgüne gönderilen mücadele arkadaşı Rasim Efendi’nin ihtiyaçlarını göğüsler. Polis kuşatmasını aşmak için Karadeniz üzerinden Kırım’a gider. Polonya’ya kadar tren yolculuğu ile Varşova ve çevresini gezer ve Avrupa’nın sosyal yapısını inceler ve 3 ay sonra İstanbul’a döner.
1910’da bugünkü YÖK Başkanlığının dengi olan Medreseler Müfettişliğine tayin edilir. Dönemin Beyanül Hak, Sebilürreşad, Mahfel ve Alemdar gibi İslamcı mecmualarında makaleler yazar. Donanma Cemiyetine yardım amaçlı bir kitapçık hazırlar ve gelirini Osmanlı Deniz Donanmasının ihtiyaçları için cemiyete hibe eder.
Çorum’dan aday olup mebus (milletvekili) seçileceği sırada gerçekleşen 31 Mart Vakıası ile ilgili olarak Mahfel mecmuasında yazdığı bir yazı dolayısıyla İttihatçıların baskısıyla bir hafta cezaevinde tutuklu kalır. İttihatçılar onu Osmanlı Meclisi Mebusanından uzak tutmaya çalışırlar. Bu esnada gerçekleşen Mahmut Şevket Paşa’nın öldürülmesi olayına karışmakla suçlanır. Sinop, Çorum, Sungurlu ve Boğazlıyan’da bir buçuk yıl sürgün hayatı yaşar. Atıf Hoca İttihatçıların Sinop’a sürdüğü 600 kişilik islami kanaat önderlerinin içinde yer almıştır.
1 Ocak 1919’da Darul Hilafetil Aliye Medreseleri İbtidai Dahil Medresesi Umum Müdürü olur ve bu esnada dönemin Hukuk Fakültesi olan Medresetül Kudat’ta Kanun Yapma Hikmetleri Hocalığı yapar. Bosna Hersek, Üsküp, Kırım ve Makedonya’dan medreselerinin ve dini kurumlarının ıslahı için görev teklifleri alırsa da İstanbul’da kalmayı tercih eder.
1919’da Said Nursi’nin de aralarında bulunduğu islami kanaat önderleri ile Müderrisler Cemiyeti’ni kurarlar ve bilahare Teali İslam (İslamı Yüceltme) Cemiyeti’ne çevirirler.
Cemiyet İstanbul’un başlarında İngilizler bulunan itilaf kuvvetleri tarafından işgalinden 1 ay önce bir beyanname yayınlayarak, İstanbul’un Hilafet ve Saltanatın merkezi olduğuna ve öyle kalacağına dair bir muhtıra verir.
İzmir’in Yunanlılarca işgali üzerine Atıf Hoca İstanbul’u işgal etmiş itilaf devletleri komutanlığının merkezine gider ve Yunan işgalini protesto eder.
1922’ye kadar devam eden, sarayda padişah huzurunda gerçekleştirilen Huzur Derslerine muhatap olarak katılır.“Atıf Efendi Kütüphanesi Neşriyatından” adıyla seri bir kitap yazma ve yayınlama başlar. Bu seriyi 10 yıl içinde 50 eser olarak tamamlamayı hedefler. Yayıncılık faaliyetleri için Kapalı Çarşı Civarında bir dükkan açar.
Bu serinin kitapları olmak üzere, 1923’de İslami Örtünme, 1924 Baharında İslamda İçki Yasağı, 1924 Yazında ise Batı Taklitçiliği ve Şapka konulu kitaplarını, dönemin Milli Eğitim Bakanlığının onayı ile yayınlar ve Anadolunun hemen tüm bölgelerinde bulunan nüfuzlu eşrafa ve kitapçılara ulaştırır. Hocanın yayınlanmış 10 civarında eseri mevcuttur.
Fren Mukallitliği ve Şapka (Batı Taklitçiliği ve Şapka) isimli kitabının yayınlanmasından yaklaşık 1,5 yıl sonra yürürlüğe giren Şapka Devrimine karşı çıkan gösteri ve isyanlarla ilgili olduğu iddiasıyla önce Giresun İstiklal Mahkemesinde yargılanır ve beraat eder. Lakin salıverilmez ve tekrar yargılanmak üzere Ankara İstiklal Mahkemesine gönderilir.
Üç Ali’ler denen (Kılıç Ali, Kel Ali, Necip Ali) mahkeme heyetince yapılan yargılanmasında, şapka devrimine karşı yapılan gösteri ve isyanlarla alakası olmadığı ve istiklal harbi esnasında Milli Mücadeleye karşı bir faaliyetinin olmadığı anlaşılmasına rağmen; Kemalist uygulama ve devrimlere karşı daimi bir tehdit olduğu kanaatiyle idama mahkum edilir. 4 Şubat 1926’da, Ankara – Ulus’ta bulunan Birinci Meclis’in önünde asılmak suretiyle şehit edilir.
Atıf Hoca gerek Osmanlı devrinde ve gerekse Cumhuriyet devrinde toplumsal gelişmeleri yakından takip, tespit ve tenkit etmiş; düşündüklerini yazarak ve hitabetiyle paylaşmış mücahid bir alimdir.
Osmanlı devrinde cihadını bazen eleştirmek, bazen resmi görevler alarak kurumları ıslah etmek suretiyle gerçekleştirmeye çalışmıştır. Cumhuriyet devrinde resmi görevi bulunmayıp, yazdığı kitapçıklarla Kemalistlerin halkı batılılaştırma faaliyetlerine karşı emri bil maruf ve nehyi anil münker görevini yerine getirmeye çalışmış ve bu nedenle şehit edilmiştir.