Fırsatları, Riskleri ve Tüm Yönleriyle Çözüm Süreci
Özgür-Der Sivas Temsilciliği’nin 2013-2014 sezonunun ikinci seminer konusu “Fırsatları, Riskleri ve Tüm Yönleriyle Çözüm Süreci” idi.
Özgür-Der Diyarbakır Şubesi eski başkanı Avukat Serdar Bülent Yılmaz’ın verdiği konferansın notları şu şekilde:
*Sorunun temelleri Ittihat ve Terakki’ye dayanır. İttihat ve Terakki ile merkezi hareket Türkçü harekete dönüşmüştür.
*Sanıldığı gibi Kürt milliyetçiliği Türk milliyetçiliğine tepki olarak ortaya çıkmamıştır. 1870 yılında ortaya çıkan Kürt milliyetçiliği, Kürtler egemen toplum olmadıkları için yaygınlaşmamış, Kürt ulusu oluşmamıştır. 1990’lardan sonra milletleşme(Müslüman Kürtlerin deyimiyle), uluslaşma başlamıştır.
*Kültürlerin tehlike olarak görülmesi milliyetçilikle başlar. Çünkü her kültür devlet kurması muhtemel bir yapıdır.
*1920 meclisi kurucu bir meclisti. Her kesimden, her bölgeden mebus vardı.(Kürdistan, Lazistan…)Çünkü henüz Kemalizm ortaya çıkmamıştı.
*1923’te darbe ile kurulan Kemalist meclis İttihat ve Terakki anlayışını tekrar ortaya çıkardı.
*1923-1940 tedip, tenkil, imha, soykırım, asimilasyon ve yasak dönemiydi. Hem Kürtlere hem İslam’a karşı bir harekâttı bu. Devlet kitleleri birbirine karşı kışkırtarak her birini diğeri için tehdit olarak gösterdi.
*1940-1980 arası (darbe dönemleri hariç) daha durgundu. Bu görece rahat süreçte Kürt milliyetçi gruplar örgütlenme imkânı bulmuştur. Çok sayıda örgüt oluşmuştur. Bunlar silahlı gruplar olmasına karşın harekete geçmemiştir. Harekete geçen tek örgüt 1978’de kurulan Apocular olmuştur.
*İçerideki zulüm arttıkça Apoculara katılım hızlandı. Hareketin efsaneleştirilmesi, mitleştirilmesi de etkili oldu.
*Kürt sorunu 1983 yılında Apocuların silah kullanmasıyla, adını terör sorunu olarak değiştirdi. Aslında PKK ve diğer sol Kürtçü grupları besleyen bir zulüm vardı. Ancak onların Marksist, Leninist yapısı bu zulmü örtüp, ülkede bölücü söyleminin gelişmesine neden oldu.
*1990-1997 yılları arasında devletin o bölgede uyguladığı şiddet 1923-1940 yıllarıyla aynıydı. Lenin, Tito gibi diktatörlerin zulümlerini aratmayan zulümlerdi bunlar. Sistematik işkenceyle birlikte onur kırıcı davranışlarda had safhadaydı. Bu dönemde 40.000’e yakın insan öldü. 15.000 kayıp ve 5000 faili meçhul gerçekleşti. 5,5 milyon insan evlerini terk etmek zorunda kaldı.
*2000 yılından sonra Ak Parti’nin iktidar olmasıyla birlikte ilk olarak OHAL kaldırıldı. İşkenceye sıfır tolerans söylemi geliştirildi. (Sistematik işkence devletin sorgu yöntemi olan işkence kaldırıldı) Faili meçhuller ve infazlar son buldu.
*1999 yılında Öcalan’ın yakalanması ile başlayan ateşkes, 2004 yılında Öcalan’ın talimatıyla bozuldu.
*2005’te Erdoğan’ın tarihi konuşmasıyla yeni bir açılım başladı. Ancak devletin tepkisi olan Şemdinli operasyonu (Yaşar Büyükanıt) ile sekteye uğradı. Daha sonra süreç soğutulmaya bırakıldı. Sadece demokratikleşme adı altında bazı adımlar atıldı.
*2009 yılında başlatılan süreç ise Silvan eylemi gibi çeşitli provokasyonlarla sona erdi.
* 1 yıldır devam eden son süreç ise umutları tekrar yeşertmiştir. Diyarbakır buluşması ise Rojova katliamı olan tıkanan süreci tekrar hareketlendirmiştir. Buluşmada Erdoğan’ın 1920 vurgusu da oldukça önemlidir.
*Çözümün sağlanması için;
1) Anadil konusunda korkuların bir kenara bırakılması,
2)Devletin paradigmasının değiştirilmesi(Kemalizm),
3)Adem-i Merkeziyetçi bir yapı olması gerekir.
*Çözüme karşı olan gruplardan birisi de Türk Soludur. Çünkü Türk Solu tüm muhalif işlerini (pis işlerini) Kürtlere yaptırmıştır ve bunu da kaybetmek istemez.
*Rojova şu anda çözüme ayak diretmedeki tek söylem.
*Bugün Suriye sorunu çözülmeden Kürt sorununun tam olarak çözülmesi mümkün değildir.
*Uludere hadisesi hükümetin tavrının sorgulanmasına, insanların PKK’ya yaklaşmasına neden oluyor.
*BDP’nin oylarının artmasının sebebi, Ak Parti’nin yaptığı açılımları sahiplenmemesidir.(Milliyetçi oyları kaybetmekten çekindiği için) Böyle olunca PKK bu kazanımları sahiplenmiştir.
*Müslümanlar Kürt Sorununa Nasıl Yaklaşmalı?
1)Fıtri olana riayet etmeli, fıtri haklar mutlaka desteklenmelidir,
2)Adaleti ayakta tutmalı, zulmün karşısında durmalıyız.
3)Temel vazifemiz TC. hududunu değil, Hududullah’ı korumak olmalıdır.
4)Mazlumlara yardım farzdır.(Nisa/25)