Basın Açıklamasının Tam Metni:
ÖZGÜRLÜK YALNIZ KENDİNE DEĞİL, HERKES İÇİN İSTENDİĞİNDE ÖZGÜRLÜK OLUR
ABD adlı uluslararası terör şebekesinin planlı ve zalim katliamlarının ardı arkası kesilmiyor. Kendi oluşturduğu senaryolarla İslam ülkelerini işgal ve katliamlara girişmekte ve bunu da dünya kamuoyuna kendi güvenliğini gerekçe göstererek işlemektedir. 11 Eylül paranoyası da İslam dünyası üzerindeki yeni konseptin başlangıcı olmasa bile dönüm noktasını oluşturuyordu. Bu, kırılma noktası olarak Müslüman ülkelerin ABD emperyalizmi ve İsrail'in güvenliği için yeni bir sürece işaret ediyordu. Bu sebepleri bahane ederek hem bir "İslamofobia" hem de İslam'a ve Müslümanlara saldırmak için gerekçeler üretti. Afganistan, Irak işgalleri bunun açık örneği ve katledilen milyonlarca masum insan bu çıldırı halinin kurbanı oldu. Usame bin Ladin'i sürekli hedef göstererek hem "İslam ve Terörizm"i bir arada anarak zihinlere işlemek suretiyle bu korku imajını pekiştirdi hem de dünya kamuoyunu bu manipülasyonlarla aldatma yoluna giderek katliam ve işgallerine perde olarak kullandı. En son Pakistan topraklarına tecavüz ederek Usame bin Ladin'i katlettiğini ilan etti. Bunun gerçeklik tarafını ve el-Kaide'nin mücadele anlayışını tartışıyor olsak dahi, bunu bir yana bırakarak, dünyayı kana bulayan Siyonizm ve ABD emperyalizmine karşı Usame bin Ladin imajı bir direniş ve kahramanlık figürü oluşturmuş, kafir ve zalimlerin kalbine korku salmıştır. Bu yönüyle, bu imajı zalim ve kâfirlere karşı önemsiyor, onların kalbine korku salacak yiğitlik hikâyelerinin tükenmeyeceğini tekrar ve inançla ifade ediyoruz. Nitekim bu ölüm haberini, kâbustan uyanmışlığın verdiği sevinç gibi dünyaya duyurmaları da bunu ortaya koymaktadır. Zalimler asla rahat uyuyamayacak ve huzur yüzü görmeyeceklerdir.
Yüksekova'da toplumsal kaos içinde bir müslümanın katledilmesi, geçmişten ders almaya çalışan bizler ve tüm Kürt halkı için endişe vericidir. Zira, yıllardır arzu ettiğimiz barış ortamına gerçek bir dinamit gibi görünen bu hadise, esef verici ve gelecek açısından ürkütücü bir gelişmedir. Ergenekon zihniyetinin yıllardır sürdürmeye çalıştığı bu kardeş kavgası, yeniden alevlendirilmek ve bölge tekrar bir brakuji ortamına çekilmek istenmektedir. Çok çirkin ve tehlikeli bir tezgâhın eşiğinde olduğumuzu, toplumsal sağduyu ve soğukkanlılıkla hareket etmek gerektiğini ısrarla salık veriyoruz. Açık bir şekilde kınadığımız ve lanetlediğimiz bu elim hadisenin tekrar kaşınması ve tırmandırılması riskine karşı; BDP kadrolarının basiretli davranarak olayı gerçekleştirenlerden beri olduklarını, failleri açık ederek bu kaos süreci ile alakalı olmadıklarına dair somut ve yatıştırıcı rol almalarının, sorumlulukları ve siyasi misyonları gereği olduğuna inanıyoruz. Aynı şekilde mağdur taraftan da tahriklere kapılmamalarını ve aynı sağduyu ve soğukkanlılıkla bu zor süreci birlikte atlatmaya davet ederek merhuma Allah'tan rahmet diliyoruz. Geçmişte yaşananların bölgemize, insanımıza, yani hepimize zarar verdiğini ve yalnızca bu durumu arzulayanlara kazanç getirdiğini acı tecrübelerle gördük.
Başörtüsü hala bir suç gibi algılanmaya ve başörtülüler hala aşağılanmaya devam etmektedir. Ülkenin beyni olması gereken, bilim ve düşünce üretmesi gereken üniversitelerin, bu rollerini kavrayamayan ve birilerinin kuyruğu olmakla varlık ispatı içine girdiklerini görüyor olmak acı vericidir. Trakya Üniversitesi ve bazı üniversitelerin bazı bölümlerinde hala bu ilkel ve akıldışı yasak uygulanmaya devam etmektedir. Sadece üniversitelerde değil, geçtiğimiz günlerde Bakırköy Ticaret Meslek Lisesi, Gaziantep Gazikent İMKB İ.Ö Okulu'nda Devlet Parasız Yatılılık ve Bursluluk sınavında, Fatih Mahmudiye İ.Ö.Okulu'nda da ALES sınavında başörtüsü düşmanlığı tekrar barbarca gözlendi. 23 Nisan özel oturumunda Sayıştay Üyesi Necla Eroğlu'nun Meclis'ten çıkarılması da yine aynı barbar zihniyetin bir dışa vurumu. Hakeza Sakarya Üniversitesi (SAÜ) Mühendislik Fakültesi Çevre Mühendisliği Bölümü son sınıf öğrencisi Ahsen Akbulut, ödev için arkadaşları ile randevu alarak gittikleri Tüpraş tesislerine başörtüsü ile alınmadı. Manisa 19 Mayıs Stadyumu'nda Güne Bakış Gazetesi İmtiyaz Sahibi Mevlüt Çırakoğlu ve başörtülü eşi Meryem Çırakoğlu, protokolden çıkarıldı. Çocukların 23 Nisan etkinliklerinde devlet makamlarına oturmaları, ancak çocuk başörtülü değilse izin verilen bir şey olarak görülür. Bu çağdışı mantık devam ettiği müddetçe hak mücadelemiz de devam edecek, haklarımız alınıncaya kadar vazgeçmeyeceğiz.
Öte yandan başörtüsü yasağını icad eden zihniyetle aynı kaynaktan beslenen ve inanç karşısında aynı soysuz tepkiyi veren bir başka hadise de Eskişehir'de bir resim sergisinde yaşanmıştır. Sanatı savunmakla inanca saldırmayı özdeş gören bu zavallı zihniyet, Heykeltıraş Mehmet Aksoy'a destek vermek amacıyla açılan sergide, Camiyi "ucube" ve tesettürlü bir kadını da çirkince, iç çamaşırıyla örtünmüş olarak betimleyen resimlere yer verdi. Bu sergiyi açanın CHP 'li Eskişehir Tepebaşı Belediyesi olması, bir siyasi partinin İslam'a ve Müslümanlara nasıl baktığını da ortaya koymaktadır. İslam'a ve Müslümanlara ağır bir hakaret olan bu tavır dolayısı ile CHP'yi özür dilemeye ve bu edepsiz ve çirkin tavrı karşılıksız bırakmamaya davet ediyoruz. Bu, aynı zamanda inançlar konusunda 'yeni CHP'nin bir sınavı olacak ve son zamanlardaki söylemleri ile ne kadar uyuştuğunu test etmeye imkân verecektir. Şayet bir girişim olmazsa, tüm CHP bu terbiyesizliğe ortak olacaktır.
Başbakan'ın Kürt açılımını bitiren beyanatı da aynı zamanda seçim sürecinde milliyetçiliğe kayan, muhafazakâr bir MHP olmaya başlayan bir Ak Parti profili vermektedir. Bu ülkenin en temel sorunu olan Kürt sorununu önce kabul eden daha sonra oy ve diğer politik kaygılarla "Kürt Sorunu yoktur, Kürt vatandaşların sorunu vardır" şeklinde formüle eden bir başbakanın bu sözü umut kırıcı ve esef vericidir. Ak Parti unutmasın ki Kürt Sorununa son vermezse kendi sonunu hazırlar. Seçim ortamında değişen söylem ve politikalar geçici olsa da bunlara feda edilmeyecek denli hayati ve ağır bir sorun karşısında bir siyasi liderin, Başbakanın böyle ucuz söylemlere yeltenmesi endişe vericidir. Hakeza bölgede Kürt sorunu ve İslami duyarlığı bilinmeyen adaylar göstermesi de bu kaygıyı beslemektedir.
Bir başka konu da; bölgemizde seçim dolayısı ile milletvekili adaylarının özgür ve rahat propaganda yapabilmelerinin önündeki çeşitli engellerdir. Görüşü ve düşüncesi ne olursa olsun her aday seçim çalışmasını tehdit ve baskı görmeden yapabilmeli ve bu hakkına herkes saygı duymalıdır. Bir adaya gösterilebilecek en güçlü tepki ve onun tek adresi ancak sandık olmalıdır. Özgürlük yalnız kendine değil, herkes için istendiğinde özgürlük olur.
Son olarak Ortadoğu halklarının adalet ve özgürlük taleplerini ve bu uğurda akıtılan kanlarını selamlıyor ve destekliyoruz. İngiliz ve ABD emperyalizminin mazlum halkların başına musallat ettikleri diktatörlüklerin ebedi olmadıkları, halkların inancı ve iradesi karşısında birer birer devrildikleri gerçeği, onları besleyen zorbaları bire dehşete düşürmektedir. Kaddafi bahanesi ile Libya'da yeni bir Irak işgaline yeltenen emperyalizme, Libyalı özgürlük sevdalılarının basiretli ve dirençli davranacağını umuyor, Suriye, Tunus, Bahreyn, Yemen, Mısır ve diğer tüm devrimcilere inanç ve coşku ile özgürlük yüklü selam yolluyoruz.
VAHÖP Adına
Mazlumder Van Şube Başkanı
Fuat Değer
VAHÖP (Van Hak ve Özgürlükler Platformu)
Gökkuşağı Derneği, İnsan-Der, Mazlumder Van Şubesi, Anadolu Gençlik Derneği, Memur-Sen, Umut Işığı Derneği, Vim-Der, Ka-Der, Erdem-Der, Özgür-Der Van Şubesi, Verenel Derneği Van Şubesi.