Abdurrahman Altınok'un sunuculuğunu yaptığı eylemde Recep Keskin Kur'an-ı Kerim tilaveti yaparken Emrah Bozkaya da basın açıklaması metnini okudu.
Okunan basın açıklamasının tam metni:
"Adaletin ve Vicdanların Unuttuğu FETÖ'nün ve 28 ŞUBATçıların Mağdur ettiği insanlar AF DEĞİL ADALET İstiyorlar "
Sayın Basın Mensupları, Değerli Katılımcılar!
Siyasi tarihimize kara bir leke olarak yazılan 28 Şubat Post Modern Darbesi 22. yılına girmek üzere. Af tartışmalarının yaşandığı günümüzde kimlerin af edileceği, kimlerin devlete karşı suç işlediği tartışmalarının dışında kalarak asıl mağdurlara dikkat çekmek ve sadece talepleri "af değil yeniden adil bir yargılanmayı" bekleyen kardeşlerimiz için Van Sivil Dayanışma İnisiyatifi olarak bugün burada toplanmış bulunmaktayız.
28 Şubat'ın akıl babası, illegal Batı Çalışma Grubu'na(BÇG) dönük yargılama 15 yıl sonra yargı yolu açılarak harekete geçildi ve sanık sandalyesine oturtuldular. Sadece darbenin askeri ayağı olan 103 isim hakkında "Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'ni cebren devirmeye iştirak" suçundan dava açıldı. Kamuoyunun "tarihi hesaplaşma" diyerek sahiplendiği ve merakla beklediği davanın ilk duruşması 2 Eylül 2013'te görüldü. Maalesef süreç ilerledikçe soruşturmayı başlatan savcıların, ilk görevlendirilen bilirkişilerin FETÖ'yle bağlantısının ortaya çıkması ve yaşanan sahte delil tartışmaları bu tarihi davayı da sulandırmış oldu. Davada hiçbir tutuklu sanık kalmadı. Bu da yeşeren umutların sönmesine neden oldu. Çünkü bu davadan sonra yargı-medya-sermaye-sivil görünümlü platformlar ve 5 çete yargılanacaktı. Ama süreç FETÖ ve Kemalist elitler eliyle bitirildi.
Aynı süreç açık bir komplo olmasına rağmen 28 Şubat mağdurları için gerçekleşmedi binlerce mahkumun on binlerce yakının canını incitmekten çekinmediler. Şimdi sormak lazım, yeniden yargılanmak dışında hiçbir isteği olmayan bu insanları kamu vicdanı ne zaman görecek? Gelin artık bu insanların sesine kulak verelim. 22 yıldır siyasi kumpaslarla içeri atılan, haksızlığa uğrayan 28 Şubat mağdurlarının yeniden yargılanması için harekete geçelim.
FETÖ ve İllegal Batı Çalışma Grubu (BÇG) emniyet ve yargı eli ile oluşturulan sahte delillerle birçok kişi hukuka aykırı olarak aylarca gözaltında tutulmuş, gözaltındayken kaba dayak, elektrik verme, poşetle boğmaya teşebbüs, askıya alma, kendi mezarını kazdırma, taciz, aileleri karakola veya emniyete çağırarak tehdit vb. fiziki ve psikolojik işkenceye maruz bırakılmış; emniyet mensuplarınca yazılan sahte ifadelere imza atmaya zorlanmış; uydurulan sahte örgüt isimlerine üye olduklarını kabule zorlanmışlardır.
Devlet Güvenlik Mahkemeleri'nde (DGM) yargılanan birçok kişi, "polis ve savcılık ifadelerinin işkence altında zorla imzalatıldığını" beyan etmişse de, yargılamalar bu ifadeler ve sahte deliller esas alınarak devam etmiş, yargılanan sanıkların hemen tamamı, TCK düzenlemelerindeki en üst hadden mahkûm edilmişlerdir.
O dönemde, bu dosyaların gönderildiği Yargıtay 9. Ceza Dairesi de, askeri brifinglere katılan yargı mensuplarından oluşmaktaydı. Devam eden süreçte bir çoğunun FETÖ mensubu da oldukları 15 Temmuz Darbe Girişimi sonrası ortaya çıkmış ve FETÖ üyesi olarak tutuklanmışlardır.
Ayrıca 28 Şubat yargılamalarının yapıldığı Devlet Güvenlik Mahkemeleri ve verilen cezaları onayan Yargıtay 9. Ceza Dairesi'nin ilga edilmesine rağmen bu mahkemelerin verdikleri cezalarla Müslümanların cezaevlerinde tutulmaya devam edilmesi ayrıca bir çarpıklığın ifadesidir.
Adil yargılamanın tüm ilkelerinin ihlal edildiği bu mahkemelerde, delil karartma, türedi örgütler ihdas etme, suikastlar yapıp bunu farklı kişilere yıkma vb. birçok ihlalin planlanıp uygulandığı ortaya çıkmaktadır.
Tüm bu süreçler içerisinde 1999 affı, 2003 Pişmanlık Yasası ve en son Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile infaz indirimleri gerçekleşmiş, ancak bunların hepsinde bu mağdurlar kapsam dışı bırakılmışlardır.
24 Haziranda temeli atılan Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemiyle değişikliğe giden ülkemizin bu kara lekeden bir an önce kurtulması gerekir. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 03 Mart 2018 de gazetecilerin kendisine 28 Şubat mağdur ve mahpusların durumunun sorulması üzerine vermiş olduğu beyanatında "Bu konu ile ilgili Adalet Bakanlığı'nın yaptığı bir çalışma var. Ama bu ne zaman neticelenir, bu tabii ki yargı meselesi. Bunu şu an benim söylemem mümkün değil. Ama biz arkadaşlarımıza, 'Bu konuda adaletin tecellisi için bir yasal çalışma yapın' dedik. Şu anda Adalet Bakanlığı'nda böyle bir çalışmayı arkadaşlarımız yürütüyorlar." Diye cevap vermektedir. Cumhurbaşkanının bu ve buna benzer beyanatları bizlere umut olmaktadır ve bunun hayata geçmesini büyük bir heyecanla beklemekteyiz.
Bu mağdurların dosyaları yeniden incelenip adaletin tesisi için çok geç de olsa bir adım atılmalıdır. 15 Temmuz hâin darbe kalkışması sonrası yargı ve emniyet içerisinde açığa çıkan kişi ve veriler, bu dosyalardan uzun yıllardır hapis yatan mağdurların dosyalarının yeniden bir incelemeyi hak ettiklerini açıkça göstermektedir.
15 Temmuz darbe girişimi ile Müslüman milletimizin iradesini gasp etmeye yönelen FETÖ'nün kırk yıllık gelişim sürecinde pek çok kişi ve kuruma zarar verdiği bilinmektedir. Devlet gücünü kullanarak görünürde yargısal faaliyet, gerçekte ise terör faaliyeti olan zulüm ve haksızlıklarının tamamının tespiti, teşhisi ve izalesi hükümetin öncelikli görevi olmalıdır.
Çözüm makamında olanlar, 15 Temmuz darbe girişimiyle FETÖ'nün ne denli vahşi bir düşüncenin ürünü olduğunu görmüş ve şahitlik etmişlerdir. Bu mağduriyetler daha kaç yıl sürecek?
Eğer toplumsal bir barış süreci düşünülüyorsa öncelikle İslami kesime yönelik yapılan bu haksızlıkların, adaletsizliklerin ve hukuksuzlukların giderilmesi gerekir. Bu konuda hükümetin acilen bir takım çalışmalar yapması, bunun alt yapısını hazırlaması gerekir. 20 yılı aşkın bir süredir cezaevlerinde bulunan mütedeyyin insanlar var. En azından bunların yeniden yargılanmaları ve haksız yere mahrum edildikleri hürriyetlerine kavuşturulmaları için bir takım kanuni düzenlemelerin yapılması gerekir. Özellikle Hizbullah, Sivas davası, İslami Hareket, İBDA-C Hizbuttahrir, Malatyalılar, Selam/Tevhid, Vasat gibi İslami camialardan birçok kişinin cezaevinde geçirdikleri süre 20 yılı aşmıştır.
Unutulmamalı ki Şehit Halil Kantarcı 28 Şubatla düşmanlığı sürecinde bu ülkenin "Anayasal düzenini yıkmak" suçundan yargılanmış ama 15 Temmuz hain FETÖ/ABD işgal darbesine karşı bu ülkeyi ayakta tutabilmek için canını feda etmekten çekinmemiş bir 28 şubat mağduruydu. Şehit Halil Kantarcı ile birlikte yargılanan insanlar bugün hala cezaevlerinde gün sayıyorlar.
Sonuç Olarak;
Van Sivil Dayanışma İnsiyatifi olarak, FETÖ tarafından adı kirletilerek meş'um emellere ulaşmanın aracı haline getirilen adaletin gerçek manada tesisiyle adalet toplumunun yeniden inşası isteniyorsa, kişi ve kuruluşlara yaşatılan mağduriyetlerin giderilmesi gerekir. Fert ve toplum olarak geleceğe güvenle bakabilmemiz için adaletin yeniden tesisi kaçınılmaz bir zarurettir. Bu kapsamda; FETÖ'nün Kolluk-Savcılık-Mahkeme-Yargıtay bünyesinde oluşturduğu tezgâh eliyle geçmişte imza attığı zulüm ve adaletsizliklerin giderilmesi amacıyla;
- Cezaevinde haksız yere ömür tüketen masumların özgürlüğüne kavuşturulması,
- Hakkında verilen haksız hapis cezaları sebebiyle yurt dışına gitmek zorunda kalmış olanların tekrar Türkiye'ye güven içinde dönebilmesinin önün açılması,
- Mahkûm edildiği hapis cezasını çekmiş olanların maddi manevi zararlarının tazmini ve iade-i itibarlarının sağlanması,
- Haksız yere kapatılan kurum ve kuruluşların yeniden açılması ve meydana gelen zararın tazmini,
- FETÖ hakim ve yargıçlarının müebbet hapis yatmış veya uzun süre ceza verilmiş siyasi davalarla ilgili verdiği kararların yeniden yargılama yolunun açılması,
- Sırf Müslüman olduğu için FETÖ'nün hedefine giren kişi ve yapılara yönelik komplo ve kumpaslarda rolü olan asker, polis, savcı veya hâkimlerin bu suçlardan dolayı yargılanması,
Müslüman kamuoyunun ortak arzu ve beklentisidir.
Hepinize saygılar sunuyoruz.
VAN SİVİL DAYANIŞMA İNİSİYATİFİ