Özgür-Der Ümraniye şubesinin "Aylık İslami Düşünce Panelleri" adı altında düzenlemiş olduğu panellerin ikincisi olan "Sivil Anayasa Tartışmaları Ve Müslümanlar" konulu panel Üsküdar Çamlıca Kültür Merkezi'nde yapıldı.
Sunuculuğunu Hülya Şekerci'nin yaptığı seminerde konuşmacılar Cüneyt Toraman ve Rıdvan Kaya oldu. Hülya Şekerci açılış öncesi yaptığı önsözde 1982 darbe anayasasından sivil anayasaya geçiş tartışmalarının olduğu bu günlerde konunun müslümanlar tarafından da tartışılması gerektiğini bu çerçevede bir anayasanın darbeciler tarafından yapılmamış olması onu sivil anayasa kılar mı? hazırlanan taslakta başörtüsü, Yüksek Askeri Şura kararları gibi konulardaki gelişmelere müslümanların nasıl baktığı, muhalif müslümanlar için sivil anayasa tartışmalarının ne ifade ettiği gibi konuların tartışılması gerektiğini ifade ederek ilk sözü Cüneyt Toraman'a verdi.
Cüneyt Toraman, konunun teknik bir konu olmasına rağmen sadece hukukçuları ilgilendirmediğini devletin temel yapısını/rengini ortaya koyan anayasa değişikliklerinin toplumun her kesimi tarafından dikkate alınması gerektiğini ifade etti. Anayasa olmadan devletin olamayacağını (bunun bir istisna olduğunu) belirterek sözlerine şöyle devam etti. "1924 Anayasası daha muhtasar/öz, meclise/hükümetlere ağırlık veren ve darbeciler tarafından yapılmadığı için de meşruluğu söz konusu olan bir anayasadır.1961 ve 1982 anayasaları ise darbeciler tarafından yapılan ve meclisi/hükümeti etkisizleştiren/sınırlayan (bir takım kurumlara özerklik ve yetkiler vererek), bireyi değil devleti koruyan anayasalardır. Anayasa Mahkemesi, Milli Güvenlik Kurulu ve Devlet güvenlik mahkemeleri 1961 anayasasıyla ihdas edilmiş 1982 anayasası ile de devam ettirilmiştir. Anayasa mahkemesi özellikle kanunların anayasaya aykırılığı çerçevesinde meclisin kanun yapmasını/anayasayı değiştirmesini törpülemiş engel olmuştur. Yine Milli Güvenlik Kurulu da bir takım kararlar alarak hükümetleri/meclisi yönlendirmiştir.Devlet Güvenlik mahkemeleri de ilk iki kurumun yetersiz kaldığı durumlarda devreye girerek seçilmişleri/seçenleri cezalandırma yoluna gitmiştir.(DEP'li milletvekilleri ve Hasan Mezarcı örneğinde olduğu gibi).1982 anayasası 1962 anayasasındaki kurumları devam ettirmiş ayrıca yeni kurumlar da oluşturmuştur.(Y.Ö.K.,Hakimler Ve Savcılar Yüksek Kurumu,Yüksek Askeri Şura gibi.."
Son olarak gerçekten özgürlükçü bir anayasanın Türkiye şartlarında çok da kolay olmadığını, çeşitli kurumların birçok taslak hazırladığını ancak bunların gerçekleşmediğini, ertelendiğini, hükümetin hazırladığı taslağın ise zamanla bir uzlaşma metni haline geldiğini ifade ederek "T.C.anayasası %47 oyla seçilmiş bir hükümet tarafından nisbi iyileştirmelerle/rütuşlarla meşru hale getirilecekse böyle bir çalışma olmasa daha iyidir" diyerek sözlerini tamamladı.
Ciddiye alınması gereken bu tartışmaların sahiplenilmemesini ifade ederek konuşmasına devam eden Rıdvan Kaya; "Başörtüsü konusunda koşulsuz sınırsız özgürlük istenmeli. Ancak taslaktaki durum daha önceki hale göre iyi bir sonuç doğuracağından olumlu bakılmalı. Ancak yeterli görülmemeli. Daha ilerisi istenmeli. Yapılacak değişikliklerde temel yapı korunmakta ayrıntılarda nisbi iyileştirmeler yapılmaktadır. Resmi ideoloji dozu düşürülerek devam ettiriliyor. Bu durum sivil/özgürlükçü anayasa tartışmalarını anlamsız kılıyor. Türklük tanımı etnik ağırlığından çıkarılıyor vatandaşlık bağı ifadeleriyle donatılıyor. Ancak türklük kelimesinin yine kullanılıyor olması sonuç itibariyle ırksal/etnik bir söylemin devamını sağlıyor. Zorunlu din dersleriyle ilgili komisyona alternatifli bir taslak veriliyor.Buna göre din dersleri talim içermeden sadece genel kültür ve ahlak olarak dersi olarak zorunlu olmalı.İsteyenlerin de muaf olmaları sağlanmalı.Burada her ne kadar din kültürü adında resmi ideoloji ve simgeleri din olarak müfredata sokulmuşsa da yine de bu dersleri ilahiyat hocaları vereceğinden uygulamanın farklı olacağını ifade edenler var.Aile çocuğunun din dersi öğrenmesini istemiyorsa bu konu bağlayıcı olmamalı.Ancak diğer yandan din eğitimine yönelik her türlü yasak/dayatma kaldırılmalı.Özel eğitim kurumları oluşturulabilmeli. Son olarak; Hükümetin mevcut taslağa nazaran çok daha iyisini yapabileceği bir ortam /fırsat vardı. Bu fırsat sınırlı uzlaşmalarla/pazarlıklarla heba edildi " dedi.
Panel katılımcıların sorularına verilen cevaplarla sona erdi.