"Öncü Kur'an Neslinin İnşası –Mekke Dönemi" üst başlığı altında gerçekleştirilen panellerin bu ayki oturumuna Sıddık Beyazyüz başkanlık yaparken Müçteba Gönç ve Musa Üzer de konuşmacı olarak katıldılar.
Sunumuna program akışı hakkında dinleyicileri bilgilendirerek başlayan Sıddık Beyazyüz, özellikle de İslami mücadelede gizlilik olgusunun karmaşık ve çözüm bekleyen bir sorun olduğunu belirterek Siyer kaynaklarının da bunda rolünün olduğunu söyledi. Gerek dün ve gerekse de bugün en çok da tedbirlilik ile İslami kimliği gizlemenin birbirine karıştırıldığını kaydeden Beyazyüz, bu durumu Rasulullah'ın (s) şahitliği ile muhasebe etmenin önemini ve mevcut gizlilik anlayışının ilişkilerde güven oluşumunu da tehdit ettiği gerçeğinin artık kavranılması gerektiğini ifade ederek sözü tebliğcilere verdi.
Gizlilik Bir Stratejidir!
Şahitlik İslam Davasını Temsil Edebilmektir!
Risalet hareketinin Mekke dönemi boyunca karşılaştığı baskılara örnekler veren Gönç, davetin maslahatını gözetme, önderliği sahiplenme, uzlaşma teklifleri ve tehditler karşısında boyun eğmeme vb. noktalarda Mekke'deki ilk öncü neslin tutumunun oldukça öğretici olduğunu ifade etti. Mekke'deki öncü nesli de bize örneklik oluşturacak en güzel şahitler olarak nitelendiren Gönç, ",Şahitlik, İslam davasını temsil edebilmektir!" dedi.
"Gizlilik" Kur'an Değil, Siyer Menşelidir!
İkinci konuşmacı olarak söz alan ve tebliği boyunca Mekke'deki ilk Müslümanların oluşum ve gelişim süreçleri ile bugünkü Müslümanların durumları arasında karşılaştırmalarda bulunan Musa Üzer, gizlilik olgusuna bugünkü halimizi anlamlandırmak bağlamında yaklaşmak gerektiği söyledi. Gizlilik olgusunun Kur'anî bir dayanağının olmadığının altını çizen Üzer, tekil örneklerden söz edilebileceğini ancak Kur'an'ın genel mantalitesini bu tekil örnekler üzerinden açıklamamak gerektiğini söyledi.
Gizlilik Anlayışını Besleyen Faktörler
Kabuğa Çekilmek Değil, Baskıyı Geriletmek
Konuşmasında cahili sistemin baskıları ve şahitlik üzerinde de duran Üzer, baskının yoğunluğunun açık bir şahitliğin önemini ortadan kaldıran bir mazerete dönüşemeyeceğinin altını çizerek Mekke'deki baskının yoğunluğu ve kolektif şahitlikten hareketle bugünkü İslami hareketleri kuşatan şartlar arasında karşılaştırma ve tahlillerde bulundu. Mekke'deki Müslümanların sayıca az olmalarına rağmen ortaya koydukları ısrarın öğretici olduğunu kaydeden Üzer, Mekke'den daha rahat şartlarda yaşayan bugünkü Müslümanların baskı ve kuşatma atmosferini mazeret kılarak kabuklarına çekilmelerinin, gizlilik anlayışını meşrulaştırmalarının dikkat çekici olduğunu söyledi. Bu psikolojinin kendisiyle beraber taşıdığı aşırı özgüvenin temelsizliğine dikkat çeken Üzer, konuşmasını şu vurgularla tamamladı: "Tebliğ, sadece sözlü/şifahi aktarım değil; sosyal, siyasal, ekonomik gidişatı ifşa etmek, kitlelere anlaşılır kılmak ve tavır alma şahitliğini kuşanmaktır… Ancak ekonomik, sosyal, siyasal hayatın/mücadelenin içerisinde yer alarak imtihan olunabilir ve mücadele ettiğimiz oranda tecrübelenebilir, olgunlaşabiliriz… Asıl olan baskıyı esas kabul edip kabuğa çekilmek değil, onu geriletmek veya defetmek için gece-gündüz, uzun soluklu ve kararlı bir mücadele ortaya koyabilmektir."
15 dakikalık bir çay ikramından sonra dinleyicilerin interaktif olarak katıldıkları ikinci bölümdeki soru ve katkılarının konuşmacılar tarafından cevaplanıp değerlendirilmesine müteakiben panel sona erdi.
Haber: Haşim Ay