Oturum başkanlığını yapan Zuhal Özyurt kısa bir giriş konuşmasından sonra ilk sözü Merve Ayar'a bıraktı.
Ayar önce modernizmin aile üzerindeki etkilerini anlamak ve tanımlamak için önce batılılaşma ve taklitçiliği, bireylerin yabancılaşmasının (kendi özlerine) tarihi arka planından ve Avrupalı olmayan (3. dünya ülkelerinin) ülkeler halklarının ve İslam toplumlarının karşı karşıya bulunduğu modernleşme sorunundan kısaca bahsetti. Ve modernizmin Avrupalı olmayan uluslara 'medeniyet' adı altında nasıl empoze edildiğini aktardı.
Daha sonra Ayar, dünyevi olana nasıl tepki vermemiz gerektiğinin örneklerinin Kur'an'da bolca verildiğini; örnek alınacaksa, taklit edilecekse bu örneklerin alınıp yaşamlaştırılması gerektiğinin altını çizdi. Kendimize, özümüze dönelim derken yanlış yapılmaması gerektiğini Ali Şeriati'nin 'Medeniyet ve Modernizm' adlı kitabından alıntı yaparak destekledi. 'Kendimize dönelim, kültürümüze, tarihimize, geçmişimize derken; yozlaşmış gelenek ve kültüre, yalan tarihimize değil, Adem'den devralınan İbrahimi dinin son temsilcisi Hz. Muhammed'in tebliğ ettiği tevhide, vahyi doğrulara dönmek' olduğunu aktardı.
Kur'an'daki peygamber kıssalarından örnekler veren Ayar, bütün bunların bize sınırsız, bağsız özgür bir hayat sahibi olmadığımızı gösterdiğini; bizim yaşam sınırlamızı ve hayatta sevdiğimiz şeylere nasıl bağlanmamız gerektiğini belirten ve öğreten Rabbimizin olduğuna vurgu yaptı. Ve o yüzden modernleşme, batılılaşma gibi hastalıklı yaşam şekillerini kendi hayatımızda, aile yaşantımızda ölçü kabul etmememiz gerektiğinin altını çizdi.
Peygamberleri ve ailelerini, salihleri örnek, rol model kabul etme zorunluluğumuz olduğunu, aile hayatımızda dikkat etmemiz gereken pek çok ölçünün vahiyle bildirildiğini söyleyen Ayar sunumunu ayetlerden örnekler vererek tamamladı.
Ardından Halime Uyulan söz altı. Uyulan dünyanın artık modernizmden değil, küresellikten bahsettiğini; sekülerizm, liberalleşme ve son olarak küreselleşmenin dünyayı sardığını ve bütün bunların insanların elinden Allahın kitabını aldığını söyledi. Ve bunlara karşı müminin iman bağının olması gerektiğini; ancak Allah'a imanın yerine maalesef insanın kendine imanı kalpler yerleştiğini altını çizdi.
Modernizmin olduğu yerde hemen arkasından ilkeleri geldiğini aktaran Uyulan; bu ilkelerden şöyle bahsetti:
- 'Modernizm her şeyi sorgulamayı şart koşar. Allah dahil. Modernizme göre Allah'ın varlığı, sıfatları, zatı sorgulanır. Ardından resul, kitap sorgulanır. Modernizm modern olacak insana her şeyi sorgula emri verdikten sonra hemen ardından insan sorgulamaya başlar. Modernizm örgütlüdür.
- Oysa İslam sivildir. Eğer vakıf, dernek gibi yapılanmaya gidiliyorsa bu modernizme bir kayıştır.
- Modernizmde örgütlü ekonomi vardır. Örneğin bankalar. Kuranda mürtefinler var. Müfessirler onlara şımarık zenginler der.
- Şirketler önceden seküler ailelerin elindeyken şimdi Müslümanların elinde.
- Modernizmde bürokrasi vardır. İslam'da hiyerarşi var.
- Modernizmde ailenin hiçbir fonksiyonu yok. Herkes kendi hayatını yaşayacak. Sınırsız özgürlük. İslam'da aile önemli. Aile İslamı doğru yaşadığında çocuk da aynı şekilde yaşar.
- Modernizmde ilişkiler soğuk, resmi, kopuktur. İslam'da ise ilişkiler önemlidir. Resul 'Aranızda selamı yayın' diyor. Müslümanların derdiyle, sorunlarıyla ilgilenilmeli.
Yaşadığımız dünyanın modern ve seküler bir zihinde kurulduğunu söyleyen Uyulan; Müslümanların modernizmin madde halinde sıraladığımız bu ilkelerine karşı tavır almaları gerektiğini, sekülerlikten uzak durarak, Müslümanların aralarında hakkı ve sabrı yaygınlaştırmalarının önemini bol örneklerle anlattı.
Program soru- cevap ve katılımlarla son buldu.