Erdeğer, konuşmasında özetle şunları söyledi:
"Libyalı Müslümanlarla Türkiyeli Müslümanların arasındaki bağ çok eskilere dayanır. Cumhuriyetle birlikte, Kemalizm tarafından bu bağ-ilişki koparılmıştır. Libya halkı amazigh denen berberilerden oluşur, bunlar ibadiye mezhebine mensup olup, bu mezhep: halife herhangi bir kavimden olabilir düşüncesine, inancına sahip, tevhid ve adalet ekolündendir."
"Libya'daki kabile yapısı, toplum yapısında çok etkilidir. Libya'nın tarihi boyunca kabileler hiçbir zaman merkezi otoriteye bağlı olmamışlardır. Osmanlı döneminde 350 – 400 yıl Osmanlı vilayeti olarak kalmıştır. İtalyan işgali ile birlikte Senusi hareketini görüyoruz. Senusi hareketi Afgani-Abduh'dan etkilenmiş, sahih ve sade bir İslami söylemleri vardır. Libya işgal altında iken Senusi hareketinin lideri Şeyh Ahmet Şerif: İstanbul işgal altındayken İtalyanlara karşı savaşmanın çok anlamı olmadığını belirterek, Anadolu'ya geçmiş, Kuvay-ı Milliye'ye katılmıştır. Savaş sonrası M.Kemal kendisini Diyanet'in başına getirmek isteyince de: hilafeti yeniden tesis etme konusunda fikir beyan ettiği için Mustafa Kemal'le anlaşamayıp Medine'ye gidip orada da vefat etmiştir."
"Libya'da Şeyh Ahmet Şerif'ten sonra direnişçi olarak Ömer Muhtar'ı görüyoruz. 2.Dünya savaşından sonra Libya ikiye bölünüyor: Daha İslami olan Bingazi merkezli Doğu Libya ile Trablus merkezli batı Libya olarak. Bingazi'de Şeyh İdris önderliğinde Senusi Krallığı kuruluyor. Şuan ki devrimci direnişçilerde, bugünkü Kaddafi karşıtı bu hareketi krallığın yeniden dirilişi olarak görüyorlar."
"Nasırcı bir Albay olan Kaddafi 1969 yılında darbe yaparak iktidarı ele geçirir. İslam sosyalizmini önceleyen meşhur Yeşil Kitap, Yunan demokrasisine benzeyen ütopik, teorik şeylerle doludur. İktidarda kaldığı 42 yıl boyunca tek adam olan Kaddafi, tam bir diktatör olarak Libya'yı yönetir. İktidarda kaldığı zaman zarfında çok garip uygulamalara imza atan Kaddafi: Kur'an'dan "kul" "deki" kısımlarını atması, Kur'an'da başörtüsü olmadığını savunması en göze çarpan uygulamalarındandır. Kaddafi, siyasi düşünceye sahip Müslümanlara göz açtırmıyor, tespit ettiği muhalif Müslümanları ya cezaevlerine tıkıyor ya da çöllerde katlediyordu."
"Kaddafi döneminin Libya toplumunda oluşturduğu ve epeyce de taraftar bulan bir politikası var ki o da Mısır düşmanlığıdır. Mısırlılar gelecek ticaretimizi elimizden alacak söylemi, İslami cemaatlerde bile kabul görmüş ve bu yüzden Libya'daki İhvan mensubu Müslümanlar çok zor durumda kalmış, bir çoğu yurt dışına çıkmak zorunda kalmıştır."
"1976-77'de Libya'daki petrol keşfedilir. Libya petrolü dünyadaki en kaliteli ve sığ yerden çıkan petrol olarak biliniyor. Petrol gelirinin önemli bir kısmı Kaddafi ailesine gidiyor. Kaddafi döneminde sürekli Bingazi-Trablus çekişmesini görüyoruz. Bingazi, İslami geçmişinden dolayı sürekli cezalandırılan, ötelenen bir hayat yaşıyor."
"Uzun zamandır Batılı büyük petrol şirketleri ile zaten birlikte çalışan Kaddafi 2001 yılında batı ile siyasi olarak ta anlaşıyor. Batılı devletlerle zaten çok iyi ilişkileri olan Kaddafi 2001 yılından sonra bu ilişkileri daha da geliştiriyor. Fakat 2011 devrimi sırasında Batı, Kaddafi'nin gidici olduğunu anladığı için desteğini çekmiş, gitmesine göz yummak zorunda kalmıştır."
"Bingazili bir Müslümanın el-Cezire'ye demeç vermesi ve Kaddafi yönetiminin bu kişiyi cezalandırması üzerine 17 Şubat 2011'de binlerce kişi Kaddafi yönetimini protesto etmeye başlıyor. Bingazi'de başlayan olaylar kısa sürede tüm Libya'ya yayılıyor ve 20 Ekim 2011'de Sirte'nin düşmesi ve Kaddafi'nin öldürülmesi ile son buluyor."
"Libyalı Müslümanlar devrim sırasında Nato'nun müdahil olmasını asla istememiş ve bu müdahaleden dolayı da memnun kalmadığı gibi, Batıyı devrimi çalmaya çalışmakla suçlamışlardır. Devrimden sonra Milli Genel Kongre tesis edildi ve çalışmalarına başladı. Bu mecliste İhvan daha örgütlü olduğu için ilk seçimlerde ikinci olup başarılı bir sonuç aldılar. İhvan'ın bu başarısı: Mısır paranoyasını tekrar ortaya çıkardı. Güvenlikle ilgili sıkıntılarda baş gösterince halk arasında yeni dönemle ilgili kaygı, endişe ve ümitsizlik doğmasına neden oldu. Batı yanlısı laik bir yönetim için uğraşan Batılı devletler, Libya'daki kabile yapısını ve bazı sorunları da kullanarak bu amaçlarına ulaşmaya çalışıyorlar."
"Daha önceki Libya – Çad savaşı sırasında Amerika'ya kaçmış olan General Hafter'i Batı Libya'nın başına getirmeye çalışıyor. Hafter'de tıpkı Sisi gibi bir söylemle yani terörist ihvan'ı bertaraf etmek için mücadele ettiğini söyleyerek Bingazi'ye saldırdı fakat Müslümanlar (Fecr-i Libya) bu saldırıyı geri püskürttü. General Hafter Kuzeye Tobruk'a yerleşerek Temsilciler Meclisi adında meclis kurdu. Faaliyetlerine oradan devam ediyor. Libya şuan dörde bölünmüş durumda: Fecr-i Libya'nın hakim olduğu Bingazi, Kuzey kısımda yer alan Tobruk'u kontrol altında tutan Hafter, Trablus'a yakın Tuarekler ve Güneydeki Tebular."
"Amerika ve Batılı ülkeler General Hafter öncülüğünde Mısır'da yaptıkları gibi bir darbe ile yönetimi Müslümanlardan (Fecr-i Libya'dan) alıp, Libya'da Batıya yakın laik bir devlet oluşturmaya çalışıyorlar. Dualarımız ve desteğimiz Libyalı Müslümanlarla inşallah."