Farklı Kesimlerle İlişkilerimiz Nasıl Olmalı?

Özgür-Der Ümraniye Şubesi’nin düzenlediği kahvaltılı sohbette, “Farklı Sosyal Kesimlerle İlişkiler ve İntifadalar” konuşuldu.

Bu yılki programını üç farklı mekanda yapmayı planlayan Özgür-Der Ümraniye Şubesi, iki aylık periyotlarla düzenleyeceği kahvaltılı sohbetlerin ilkini gerçekleştirdi.

İlk sohbete Özgür-Der genel başkanı Rıdvan Kaya konuşmacı olarak katıldı. "Farklı Sosyal Kesimlerle İlişkiler" başlığı altında planlanan sohbete, dinleyicilerin isteği üzerine "Ortadoğu ve Afrika İntifadaları" başlığı da ikinci konu olarak eklendi.

***

Farklı kesimlerle ilişkiler

Uzun bir süre Müslümanların baskı altına kaldığını söyleyerek söze başlayan konuşmacı, bu baskıların Müslümanlar üzerinde ezilmişlik ve yalnızlık hissinin yerleşmesine ve buna bağlı olarak kimliğini gizleme, öteleme refleksinin ortaya çıkmasına neden olduğunu söyledi. Bunun en basit örneği olarak her konuda bir merci arama gayreti olduğunu aktardı.

En büyük zaafın, kimliğini gizlemek ve gerektiği gibi yaşamamak olduğunun altını çizen Kaya, bu zaafın, beraberinde diğer zaafları da oluşturduğunu belirtti.

Toplumla ilişkiye girerken bazı kısaslarımızın olması gerektiğini söyleyen Kaya, sözlerine şöyle devam etti:

"Tebliğin ilk adımı düşmanımız olmayanlarla iyi ilişkiler geliştirmektir. Bunun olabilmesi için de:

- Toplum tarafından adaletli, saygın, emin bir kimliğimiz olmalı. Ki Hz Peygamber’in böyle bir kimliği vardı ve bizler de onun gibi olmak zorundayız.

- Toplumda farklı kesimlerin olduğunu asla unutmamalıyız.

- Kimliğimizi gizlememeliyiz.

- Ortak zeminler, sloganlar özenle seçilmelidir. Bu anlamda karşılıklı bir dayatma olmamalıdır. Kimliğimizle kendimizi ifade edemeyeceğimiz zeminler bizlere uygun değildir. Örneğin birçok kere “Gelin demokrasi paydasında bulaşalım!” teklifleri yapılmakta ama bunu kabul edemeyiz çünkü İslam ile demokrasinin bir zeminde olma gibi bir ihtimali yoktur.

- İslami camia dışındakilere karşı hoşgörülü iken, camia içindekilerle ilişkilerde daha hassas olmalıyız.

- Karşıdakilerin bizi nasıl algılayacağı psikolojisi ile İslami semboller öne çıkmasın, İslami kimlik sivrilmesin düşüncelerinden uzak durmalıyız.

- Müslümanlar kafirlere karşı şiddetli, kendi aralarında merhametlidirler şiarı unutulmamalıdır."

Sözlerinin sonunda kimliğini pratik hayatta göstermenin öneminin tekrardan altını çizen Kaya, Sıddık Beyazyüz’ün "Tepkisel olmamalıyız" mihvalindeki eklemesine değinerek “Geçmişte Müslümanlar başta kendi aileleri olmak üzere birçok gruba karşı yanlış tepkiler gösterdi. Gelişim aşamasında, İslam’la ilk tanışma döneminde böyle sıkıntılar oldu ama elhamdülillah artık böyle bir tepkisellik çok fazla yok. Tekfir etme, dışlama yerine ıslah etme faaliyetleri yer almaya başladı.” diyerek ilk bölümü bitirdi.

İntifadalar

İkinci konuya isim kargaşasının giderilmesi gerektiğini söyleyerek başlayan Rıdvan Kaya, değerlendirmesinde şunları aktardı:

“Hem Arap hem de bahar tanımları doğru değildir çünkü olaylar sadece Araplar ile ilgili değil ve sonuçları itibari ile bahar gibi görünse de olaylar tümüyle intifadadır. Aynı zamanda ayaklanmalar bizatihi siyasidir. Siyasi yapıların etkisindedir.

Konuyla ilgili yapılan en büyük hata bugünden bakıp geçmişi yorumlamaktır. Olay olduktan sonra hiçbir belge ve veriye dayanmadan tahminen şunlardan dolayıdır demek doğru değildir. Örneğin 2010'da ABD aydınları eğitti, muhaliflere destek vermeye başladı farazisi doğru değildir. Bu bakış açısının yerine bugünden beş yıl sonra şunlar şunlar olacak demek, bir öngörü oluşturmak daha doğrudur."

 

İntifadalarda Müslümanların Konumları

Müslümanların intifada ülkelerindeki konumlarına değinerek devam eden Kaya, her şeyin kapitalistlerin/egemenlerin istediği yönde gitmediğini altını çizerek, bu konuda direnişe ve Müslümanlara haksızlık etmemek gerektiğini söyledi. Müslümanların konumları ile ilgili şunları aktardı:

“Mısır'da Firavun 30, Libya'da Kaddafi 42, Suriye'de Esad ailesi 47 yıldır liderler ve zalimlikleri var. Baskılar yüzünden Müslümanlar yıllardır çaresizlik içindeydiler ve herkes rahatsızdı. İslami hareketlerin bu anlamda çabaları hep vardı ama yeterli olmuyordu.

Olayı bir koşu gibi görelim, artık zulme başkaldırı başlamıştır. Menzile varıp varmamasından öte koşunun başlaması büyük bir kazanımdır. Tabii ki sadece diktatörlerin gitmesi değil sonucuna varılması daha önemlidir. Bu bağlamda önümüzde bazı engeller var, bir engeli aşmak, bir duvarı yıkmak yetmez. Ya da bir duvar var ve yıkılmayacağını düşünme psikolojisi vardı ama Tunus, Mısır ve Libya ile duvarın yıkılabildiği görüldü. Fakat duvar yıkıldıktan sonra hala varmış ya da tekrar oluşacak korkusu, telaşı olmamalı. Bu psikolojiden en kısa sürede kurtulmak gerekir.

Her yerde Müslümanlar belli yetkilere sahip, örneğin Libya'daki Ulusal Geçiş Konseyi’nin iki numaralı ismi ile silahlı gücün başındaki komutan İslami cemaat mensubudur. Bunların gayri İslami bir tavır içinde olacaklarını zannetmiyorum. Yine Mısır'da İhvan’ın gücü herkes tarafından bilinmekte. Bizler bunlara güvenmek zorundayız, komplolar kurarak hareketleri yok sayamayız.

Batının isteği yönünde bir oluşuma gidiyor, bunların tümü BOP’un bir parçası şeklinde düşünmek Müslümanların mücadelelerini yok saymak demektir. Bu Rabbimizin "Cihad edenleri desteklerim, yollarını açarım" demesini kabullenmemek, karşı çıkmak anlamına da gelir.

Suriye içinde özellikle Suriye çökerse Filistin konusunda gerileme olacaktır, İsrail mevzi kazanacaktır mantığı doğru değildir. Burada hangi parti ya da yapı gelirse gelsin bu konudaki tepki değişmeyecektir çünkü bu tepkinin ardında halk var, bunu sahipleniyor. Esad ailesini bu konudaki samimiyeti ise tartışmalıdır.

Biz İran'a veya başka ülkelere İslami hassasiyetlerinden dolayı destek verirken, hatalarını da eleştirmek zorundayız. Marufu emredip münkerden uzak tutmak zorundayız. Bu adalet mekanizması için olmazsa olmazlardandır.”

Son olarak iki başlığı birleştirerek, intifada bölgelerindeki kardeşlerimizi iyi anlamalı ve onlarla ilişki içinde olarak, onlara güvendiğimizi belli ettirmemiz gerektiğini söyleyerek konuşmasını sonlandırdı.

Etkinlik takvimi

Özgür-Der Ümraniye şubesinin önümüzdeki ay yapacağı etkinlikler şu şekilde:

31 Ekim Pazartesi: Kur'an'da Cin ve Melek, İsa’nın Ref'i ve Mehdi Beklentisi (dernek binasında)

14 Kasım Pazartesi: Kur’an Tarihi (dernek binasında)

26 Kasım Cumartesi: Postmodern Dünyada Müslümanca Yaşamanın İmkânları (Abdurrahman Arslan’ın katılımıyla Çamlıca Sabahattin Zaim Kültür Merkezinde)

MEHMET ALİ KAÇMAZ / HAKSÖZ-HABER 

Etkinlikler Haberleri

“Gazze’yi yerle bir ederek Hamas’ı ortadan kaldıramazsınız!”
"Gazze direnirken bizler yılgınlığa düşmemeliyiz!"
Mehmet Kırkıncı’nın "Hayatım Hatıralarım" kitabı üzerine
1970’lerde Uyanış Sürecimizde ilk temsil: “Düşünce Dergisi”
Üsküdar’da “Muhacirlere karşı sorumluluğumuz” konuşuldu