Özgür-Der Ümraniye Şubesi'nin tertip ettiği, “Alevilik ve Nusayrilik Nedir?” konulu panel Çamlıca Sabahatin Zaim Kültür Merkezi’nde gerçekleştirildi. Panele konuşmacı olarak Yılmaz Çakır ve Serdar Bülent Yılmaz katıldı.
İlk olarak Yılmaz Çakır, Alevilik kosunu anlattı. Çakır, Aleviliği, Anadolu Aleviliği diye isimlendirmenin daha doğru olacağını söyledi ve “Bir de arap Aleviliği vardır ki o da Nusayriliktir. Nusayrilik daha çok Suriye’de yaygındır. Suriye’nin yüzde 10’u Nusayri'dir. Türkiye’de ise Hatay civarında Nusayriler vardır.” diyerek Anadolu Aleviliği hakkında özetle şunları söyledi:
Alevilik
“Alevilik, Ali’ye muhabbet duyan anlamına geliyor. Bu konuda 1980 sonrası yoğun çalışmalar yapılmış, adeta yayın patlaması olmuştur. Günümüzde de pek çok medya organı ile kendisini ifade eder haldedir. Aleviliğe dair ilk çalışmalar oryantalistler tarafından ilgiye değer bulunmuş, bunun sebebini de daha çok batılıların sömürgeci zihniyeti ve faaliyetleri çerçevesinde değerlendirmek daha doğru olur kanaatimce. Yani oryantalistlerin Aleviliği teşhis ve anlama gayretlerinin altında yatan neden; o coğrafyanın ihtilaflarını nasıl tetikleyebiliriz çalışmasıdır. Türkiye’de ise Ziya Gökalp ve Fuat Köprülü’nün Alevilik üzerine çalışmaları ve incelemeleri olduğunu görüyoruz.”
“Oryantalistlerin, Hıristiyanlıkta ki 'baba-oğul-kutsal ruh'a yakın olarak gördükleri bu anlayışı, bir anlamda kayıp Hıristiyanlık olarak ta değerlendirmek, yönlendirmek niyetinde oldukları seziliyor. Milliyetçilerde (Ziya Gökalp ve Fuat Köprülü gibi) Alevilik ile ilgili, Türklerin özgün dinleri, asıl inançları gibi bir bakış söz konusu. Kemalistlerde de, keza Aleviliğe karşı Dersim’e rağmen sünni toplumların şeriata düşkünlüğünden dolayı Alevilik daha hoş görülü bir yaklaşım olarak görülmüş ve ilgi duyulmuş.”
“Alevilikle, sosyalistler de ilgileniyorlar. Onlar Şeyh Bedrettin, Pir Sultan Abdal gibi Alevilikten devrimci bir ruh çıkarmaya çalışıyorlar. Ateist bir yaklaşımla dinsiz bir devrim yapma eğilimi söz konusu.”
“Pek çok cemevi ve yayınla da kendini hissettiren bu gruplar homojen yekpare gibi algılanıyorlar fakat dışarıdan baktığımızda öyle olmadığı görülüyor sünnilerde olduğu gibi. Sunni kesimlere gelince Alevilere karşı Hacı Bektaş-ı Veli gibi önderlerini Sünni önder gibi görme, gösterme çabası var. Tasavvufi anlayışla hareket eden gruplar olarak da görülmekteler.”
“Alevilik hakkında, son dönemlerde, özellikle son 20 yılda, Ahmet Yaşar Ocak gibi, Reha Çamuroğlu gibi daha anlaşılabilir, daha ideolojik bir şartlandırmadan bağımsız, daha objektif değerlendirmeler, çalışmalar yapılmış.”
“Alevilik, Osmanlıda Rafıziler ve Kızılbaşlar olarak geçiyor. Alevilik ismi ile anılmıyorlar. Nusayriler de kendini alevi olarak isimlendiriyorlar. Kişi kendini nasıl tanıtıyor, tanımlıyorsa öyle söylemek, adlandırmak gerekir.”
“Kızılbaş adlandırmasının tarihi kökeni, Aleviliğin en önemli kurucularından olan Şeyh Haydar’ın müritlerinin başlarına giydirdiği 12 dilimli kavuğun (börkün) kırmızı olmasından dolayıdır. Ama Kızılbaş sözü günümüzde hakaret olarak ta anlaşılmaktadır. O dönem bir çok Batıni fırka kırmızı giyiyor ve kırmızı renge ilgi duyuyor.”
“Şeyh Haydar Safavi Tarikatı'nın Osmanlı ile iktidar savaşı söz konusu. Bu tarikatın temel kurucu olarak 6 önderi var. Bunlardan 3’ü Sünni özellikli ve Şafi'dir. Diğer 3’ü ise Şiiliğe evriliyor. Şah İsmail, Hoca Ali gibi. “
“Türkler, İslam’a Abbasiler döneminde giriyorlar. Osmanlı, Selçuklu, Gazneli hepsi Sünni ama farkı Ehli Beyt sevgileri ve Ali’ye olan yoğun muhabbetleridir. Türklerin İslam'ı kabul ettiği, İslam'a geçtikleri dönem Abbasi dönemine denk geliyor. Emevilerin Arap milliyetçiliğine karşı Abbasiler bir koalisyon içindedir (Ehli Beyt, Farslar, Türkler ve bazı Araplar). O dönem Ehli beyt temel bir düşünsel unsur olarak ortaya çıkıyor.”
“Şah İsmail Türkmendir. Osmanlı'dan daha Türk. Özbe öz türk. Ama Şah İsmail kendi meşruiyetini Ehli Beyt kökünde buluyor. Osmanlı'da kendisini şecere olarak sahabeye kadar dayandırıyor. Meşruiyet sorununu ortadan kaldırmak için bu tür şeylere başvuruyorlar.”
“Kullandığımız bir çok kelimenin Farsça olması bize bu havzanın etkisi olsa gerek. Namaz, oruç, abdest gibi. Dönem kargaşanın yoğun olduğu haçlı ve Moğol saldırılarının olduğu bir dönem. Fatih’in devşirme yoluyla Balkanlardan iktidar için adam getirmesi, Alevi Türkmenleri geri plana itmesi Alevileri doğal olarak muhalefete itiyor.”
“Mesela Orhangazi, Geyikli Baba gibi bu Batıni unsurlara hoş görülü davranmış. Gazalarda en önde yer almış, ordu ile birlikte savaşa katılmış bu kişilerin isteği üzerine Orhangazi şarap göndermiştir. Ama aynı tolerans ve hoşgörünün Alevililere karşı olmadığı görülüyor. Osmanlı'da Nusayriler sorunsuz bir şekilde yaşıyorlar. Hulul gibi tenasüh gibi inançları olmasına rağmen Osmanlı'da son zamanlara kadar sorunsuz bir şekilde yaşıyorlar. Ama Nusayrilerden daha az inanç bozukluğu olan aleviler için aynı şeyleri söylemek mümkün görünmüyor.”
“Osmanlı, Alevilerle, siyasi bir muhalefeti kaldırmak sadedinden savaşıyor, inançlarından dolayı değil. Fakat bu anlaşmazlık, bu cedelleşme, bu savaş karşılıklı bir hareket, karşılıklı bir mücadeledir. Yavuz’un 40 bin Aleviliyi öldürmesi konusu (sayısı tartışmalı olmakla birlikte) bunun bir neticesidir. Alevilik çaldıranla birlikte önemli bir kırılma yaşıyor. Kendisini oldukça merkezden güvenlik nedeniyle taşraya, kenara, köşeye çekiyor.”
“Ama aynı zamanda varoluş itibariyle zaten göçebe kültürü olan bir topluluktur. Takibatlar, kovuşturmalardan dolayı gizlilik, sır, iç dayanışma ağır basıyor. Dayanışma ve bağlılık buradan neşet ediyor. Buna mecbur kalıyor. Halen bu anlayış hakimdir. Genellikle sabiteleri yoktur. Eline, beline, diline sahip olma gibi basit bir çağrısı vardır. Külliyat pek yok, buna imkan da yok. Çünkü göçebelikten ve takibattan dolayı yazılı kültür oluşmamış. Tüm bunlara karşın iktidarla birlikte gelişen büyüyen bir Sünnilik söz konusu.
Nusayrilik
İkinci konuşmacı olan Serdar Bülent Yılmaz, Nusayrilik konusunu anlattı. Yılmaz, öncelikle konunun çok karışık bir konu olduğunu, Alevilik kadar kolay bir konu olmadığını, Nusayrilik hakkında çok fazla bir kaynak olmadığını söyleyerek sözlerine başladı.
Yılmaz, Nusayrilik konusunda özetle şunları söyledi;
“Nusayrilik, Türkiye Aleviliğine göre çok daha fazla gizli ve takiyyecidir. Yazılı kaynak olarak sadece Kitabul Mecmu vardır. Bu da Nusayriler tarafından yazılmış ya da kabul edilmiş değil. Süleyman Efendi’nin kitabı dahil. Kim ne yazsa Nusayriler çıkıp bunu yalanlamış; iftira demiş, yalan demiş.”
“Bu tür yapılarda genelleme yapmak çok mümkün değildir. Aleviler hulul inancına inanıyor gibi bir genelleme yapmak doğru değildir ama hulul yapan aleviler vardır.”
“Bu tür yapıların tarihini incelediğimizde, 9-10. Yüzyıl heterodoks inançlarına kadar gittiği görmekteyiz. O dönemi incelediğimizde bir çok düşüncenin o dönemde ortaya çıktığını görüyoruz. Tasavvufi yapılanmalardan, fıkıhçı anlayışlara kadar bir çok grup/anlayış/düşünce o dönem de ortaya çıkıyor.”
“Örneğin, Baba Tahiri Uryan, ilk Kalenderi kurucusu ve şeyhi: Bu kişi içki içen ama toplumda veli olarak bilinen, devlet adamlarının ziyaret ettiği, toplumunda saygı gören birisi. Cavlakiler olarak bilinen (ön alevillik olarakta bilinir) kafalarını traş ettikleri için bu adı almışlar, Anadolunun çeşitleri yerlerinde tarikatlarını yayıyorlar. 9.-13. yüzyıl toplumsal altüst oluşların yaşandığı, inancın kalbe girmediği bir çok anlayışın İslam'a girdiği bir dönem. Eski inançların toplu İslama girişlerden dolayı bir çok din dışı inancın bulaştığı bir dönem olmuş.”
“Horasan bölgesi bu tür fikir akımlarının ortaya çıktığı bir coğrafyadır. Bu coğrafya Budizm'den, Maniheizm'e kadar bütün dinlerin bulunduğu bir bölge. İslam buraya girdiğinde karmakarışık inançlarda İslam anlayışına bulaşıyor. Büyü yapan, kötü ruh kovan eski şamanlar, otacılar İslam olduktan sonra “dede” oluyorlar. Böyle bir zemin var.”
“İlk dönemde İslam tasavvufunun sevgi temelli enel haka dönüştüğü bu inanç sistemi İslam'la giderek ayrışmaya başlıyor. Sevgi ilahi aşk daha belirgin olmaya başlıyor. Zaman içerisinde Şia ve Ali kültü de buna ekleniyor. İslam git gide ağırlığını kaybediyor. İbadetler yerini hakikate yani sevgi, aşk, hoşgörüye bırakıyor. Hakikatle şeriat çatışıyor ve islamın aslı gitgide kayboluyor.”
“Bugün Alevilik ve Nusayriliğin temelinde de bunlar var. Nusayrilik; inancın kurucusu olarak kabul edilen İbnul Nusayr bin Numeyr, kendisi 11. İmam Asker’in babı olduğunu söylüyor. İsna aşeriyeye göre peygamberin kapısı alidir. Hasan Asker’in babıda İbn Nusayr’dir. Kendi iddiasına göre. 12. imam gayba karışmış, o yüzden son imamın babı, kapısıdır. İbn Nusayr’i peygamber olarak görenlerde var. Nusayrilerdeki, bu bab meselesi isakilik tarikatını doğuruyor. İmam Caferi takip edenlere Caferiler deniyor. Ayrıca Cümbülani tarikatı da doğuyor. Bu tarikat önemli, binli yıllara kadar hakkında pek bilinmeyen ama bir takım devletlerle ilşkisi var. 11.yüzyılda gizlilik asıl oluyor.”
“4 milyon civarında Nusayri olduğu tahmin ediliyor. İnanç olarak Haydariler klaziler var. Klaziler Katolikleri andırıyor. 2 ayrı grup var Nusayrilikte. Bunlar birbirlerinde kız alıp vermiyorlar. Kendilerini korumak ve bilgiyi korumak amaçlı böyle yapıyorlar. İbadetlerin aslı manadır. Mananın peşine düşmek gerekir anlayışı var. Batıni düşünce inaçlarının temelini oluşturuyor.
“Namazı kabul ediyorlar fakat zahiri yorumunu değil gerçek namaz batınidir başka yorumları vardır. Nusayrilik, Batınilik, tevil, takıyye önemlidir. Sadece fiziksel olarak değil düşüncelerin korunmasında söz konusudur. 40 defa yemin ettirilerek Nusayriliğe kabul edilir. Çok gizli bir törenle. Şifre ع Ayn م mim ﺱ sin üçlemeleri var. Ayn Ali aynı zamnada Allah, Sin Selman, Mim Muhammed’dir. Muhammed manayı örten olarak Alinin peçesidir. Hristiyanlıktaki teslis inanacı gibi.”
“Nusayrilikte hulul çok güçlüdür. Tecellide aynı şekilde. Allah 7 defa tecelli etmiştir. Değişik bedenlerde ortaya çıkmasına rağmen hepsi Alidir. Her birinin bapları vardır. Hulul inanacı Alevilikte çok yaygındır. Alinin güvercin kılığında gelip dinlemesi vardır. Tenasüh inancı, reenkarnasyon inancıda vardır. İç içe geçmesi söz konusu bu Alevilikle birlikte Nusayrilikte de vardır. Öldükten sonra başka bir bedenle dünyaya gelme. Nusayriler bunların hepsini reddederler ama reenkarnasyonu kabul ediyorlar. Delil olarakta Mümin Suresi 11, Maide Suresi 60 Araf 166. Ayetlerini delil olarak sunuyorlar. Bunları sadece Nusayriler değil Yaşar Nuri gibi bazı insanlarda savunuyor. Bu inancın Nusayriliğe, Budizm ve Haizm’den geçtiği düşünülüyor.”
“Cennete ve cehennem insanın içindedir. 70 defa dünyaya gelir ve yaşadıkları hayata göre bir sonraki sefer daha iyi bir yaşam sürer ve tam olarak sınav verende en sonunda nura karışma inancı var. Külli nurun bir parçası oluyor. Bildiğimiz cennet cehennem inancı yok. Ali çok önemli. Aliyi ilahlaştırma söz konusu. Mevlanın aliyle ilgili naatali diye bir giriş yazısı var. Hutbeyi beyan Alinin hutbesi. Ordan Ali güya diyor ki; Allahın bir çok özelliği ve sıfatını kendinde olarak okuyor, anlatıyor.”
“İbadetleri sorulduğunda iddiları Caferiler gibi tevhidte sağlam ismaililer gibi fakat bunun takıyye olduğunu kitabul münce’de esas alınan takıyyeden dolayı esas alınmıyor.”
“Abdest, namaz kılacakları zaman çenelerini ve yüzlerine su çarpma şekilde. Aynı cem diye toplu namaz dans ve müzik eşliğinde yapılıyor. Oturuş ve semah öncesi cem oturuşuna benziyor. Amcalık geleneği var. Birinin Nusayri olarak kabul edilmesi için mutlaka gizli bir oturumda genç erkekler için yapılıyor. Bu genç erkeler kendine bir amca seçiyor ve bir müddet onun yanında aklıyor. Dini bilgiler öğreniyor. Önce abdest alıyor ve bir dua okuyor abdest duası. Abdestte birinin eşliğinde alıyor. Daha sonra namaz kılacak odada şeyh burada Kitabul Mecmu’daki 16 sureden bazılarını okuyor. Cemaat pirin önünde secdeye varıyor. 40 gün sonra yine yapılıyor daha sonra 9 ay sonra yine takrar ediyor. Ve çocuk Nusayriliğe kabul ediyor. Sırların kesinlikle dışarı verilmemesi isteniyor.”
Panel dinleyicilerin soru ve katkıları ile son buldu.