Tatvan Crater Otelinin konferans salonunda yapılan semineri Diyarbakır Özgür-Der üyesi Eğitimci Tuncay Yerlikaya sundu. Program Kur'an-ı Eerim ve mealinin okunmasıyla başladı.
Tuncay Yerlikaya ,Yaklaşık 300 yıldır tarih sahnesinden itilmiş, pasif edilgen Müslüman halkların tarih sahnesine çıkarılmış hayırlı bir ümmet olması, yeniden tarihin öznesi olması adına doğru bir sünnet algısına ihtiyacın olduğunu belirtti.
Tuncay Yerlikaya, İçtihat kapısının kapatılması, İslam dini adına her şeyin söylenmiş olduğu kabulü çok sakıncalı olduğunu,bu nedenle taklitten öteye geçmeyen, şekilci ve literal yaklaşımlarla donuk pasif ve demode bir din/sünnet anlayışının yer edinmesine bu kabulün sebep olduğunu söyledi.
Yerlikaya, Sünnet i doğru anlamak için sünnetle doğrudan bağlantılı olan bazı kavramların da iyi anlaşılması gerekiyor. Din, kitap, insan, peygamber ve sahabe kavramları doğru okunmazsa sağlıklı bir sünnet tanımı yapılamayacağını ifade etti. Ayrıca bizler tarih boyunca ifrat ve tefrit sarkacında hep uç yaklaşımlara mahkûm edilmek zorunda bırakıldık. Yeryüzünü imar etmek için bir nimet olarak gönderilen dini Allah'a has kılmak yerine nerdeyse tekrar Allah'a geri gönderen bir durum içindeyiz dedi.
Yerlikaya, kitabı herkesin anlayamayacağı kapalı bir metin ya da bağlamından siyak-sibakından ve nüzul sebebinden kopuk literal okuma anlayışına mahkum eden yaklaşımın olduğunu, insanın düşünmeyen ,yorumlamayan ve sebep sonuç bağlantılarını kuramayan bir robot gibi gören yaklaşımla karşı karşıya olduğumuzu belirtti.Ayrıca peygambere ya tanrısal bir anlam yükleyip onu örneklikten/modellikten çıkaran yüceltmeci yaklaşımlar ya da onu sadece vahiy alıp insanlara aktaran bir postacı konumuna indirgeyen yaklaşımda günümüzde çok yaygın olduğunu belirtti.
Tuncay Yerlikaya, sahabeyi bir insan olduklarını unutarak algı ve bilgi seviyelerinin farklılığı göz önünde tutulmadan peygamber döneminde yaşayan herkese "arkadaş" "sahip" anlamı yükleyen ,yaptıkları ve söyledikleri her şeyi sünnet içine koyan tek düze yaklaşımı yeniden gözden geçirmenin elzemliğinden bahsetti.
Tuncay Yerlikaya , bu yanlış, eksik ve uç yaklaşımlardan sıyrılarak doğru bir peygamber ve sünnet anlayışı oluşturmak zorundayız. Tarihin bir döneminde yaşananları kes, kopya yaparak bu güne taşımak sünneti doğru ve aktüel okumak değildir. Tarihselcilik zindanına sokulmuş sünnet algısıyla günümüz dünyasında bir dini bir model sunmak zordur.O halde sünneti fıkıh usulünde olduğu gibi nafile ibadetlere indirgeyen, tercihe bırakılmış bir anlayış değil, cahiliye arabının veya Hz. Şuayb'ın kavminde olduğu gibi sünneti bir yaşam biçimiş, gelenek örf ve takip edilmesi gereken bir yol, yöntem olarak algılamak gerekir.dedi
Tuncay Yerlikaya ,cahiliye arab toplumunda "sünnetül evelin" "öncekilerin sünneti" ya da atalar dini denen şey bir yaşam biçimine karşılık geliyordu. Medye Halkının Hz. Şuayb'e itirazları da, var olan dini yaşantıya Hz. Şuayb'ın yeni bir sünnet getirmesine dönüktü." Babalarımızın bize bıraktığı dini terk etmemizi Senin salatın/sünnetin mi emrediyor ?" ayetinden de anlaşılacağı gibi sünnet bir yaşam biçimi olduğunu vurguladı.
Tuncay Yerlikaya , sünnet kavramsal olarak kul ve resul dengesindeki bir şahsiyet olarak peygamber efendimizin Kur'an'dan anladıklarından çıkardığı bir yaşam biçimidir. Sözlerini, fiillerini ve takrirlerini kapsayan şemsiye bir düşüncedir. Kendi içtihatlarıyla, içinde yaşadığı toplumun örfünü geleneğini tarihsel özeliklerini Kuran'ın bakış açısından geçirerek uyguladıkları formlar, bu formların altında yatan ilke mana ve prensipler olduğunu dile getirdi.Sonrasında bu prensipler yaşayan, dinamik bir sünnetin everensel normlarını oluşturur. Sünnet yek pare bir parça değil, insanın kendi dönemi içinde kur'an'ın çizdiği sınırlar içinde olmak koşuluyla yeni yorumlar yapmasına izin veren esnek bir dünya görüşüdür.dedi
Tuncay Yerlikaya,sünnet kendi içinde bağlayıcılık değeri bakımından bir tasnife uğrar, ibni Aşur'un tasnifi bizim içinde uygundur. Dini sünnet ve dünyevi sünnet olmak üzere iki çeşit tasnif yapılabilir.Dini olan sünnet akide, ibadetler, ahlak dediğimiz kısmına müdahale edemediğimiz bize peygamber efendimizle tevatüren gelmiş sünnettir.Dünyevi sünnet ise yerel mahalli özellikler taşıyan ve müdahale olanağı olan sünnettir dedi.
Tuncay Yerlikaya ,Sünnetin temel kaynağı Kur'andır. Bunu yanında toplumun geleneği, maslahat, ve büyük oranda peygamberin içtihatlar olduğunu belirtti.Ayrıca ,Sünnet bağlayıcılık bakımından kendi içinde ayrılır. Farz, vacip, nafile, mubah, mekruh ve haram diye. Peygamber hangi konumundan hangi sünneti uygulamış olduğu bizim için önemlidir. Devlet başkanı, imam, kadı, lider, koca vb. konumlarındayken söyledikleri bizim konumsal uyumumuza paralellik arz etmelidir.dedi
Tuncay Yerlikaya konuşmasını sünnet, tarihsel formlarının altında evrensel ilkelere vaaz etmiş, dinamik, süreklilik boyutu olan bizim tarihsel konumuza bir trafik ışığı gibi yön veren bir yaşam biçimi ,bir zihniyet, bir dünya görüşüdür. Bizim için bağlayıcıdır. Peygamber nasıl bir okumayla yaşamışsa bu dini bizde bu şekilde bir okumaya mecburuz. İsteğe terk edilecek kadar atıl değildir.diyerek bitirdi.
Program soruların cevaplandırılmasıyla sona erdi.
Haber: Sinan KIRANŞAL