Basın açıklamasının tam metni:
Mutki'de ki kazılarda çıkan cesetlerin sayısı arttıkça, bir yandan insanlarımızın nefreti artarken, diğer yandan çocuklarını ve yakınlarını kirli savaşta faili meçhul' cinayetlerle kaybeden insanlarımızın umudu artmaktadır. Bu umut sadece ve sadece bir mezara veya bir mezar taşına sahip olabilme umududur. Yıllardır devam eden kirli savaş on binlerce acılı aile ve binlerce gözü yaşlı anneler ortaya çıkarmıştır. Bu cinayetleri işleyenlerin, bu emri veren katil sürülerinin mutlaka ortaya çıkarılarak cezalandırılmaları bir nebze de olsa halkın acısını hafifletecektir. Tabi ki, önemli olan bu tür cinayetlerin bir daha olmamasıdır, çöplerden gencecik insanların cesetlerinin çıkmaması için çatışma ortamlarının sonlandırılmasıdır. Ortaya çıkan bu kötü tablolar Bosna savaşında vahşi Sırpların yaptıkları katliamları çağrıştırmaktadır.
Türkiye Toplu Mezar Gerçeğiyle Yüzleşmelidir! Katiller yargılanmalıdır! Mezarlardaki insanların kimlikleri tespit edilmelidir. Bölgedeki insan hakları kuruluşlarına gelen ihbarlara göre yalnızca Bitlis'te 100 civarında toplu mezar var. Kürt coğrafyasının yüzlerce yerleşim alanlarında binlerce mezar olduğu bölge halkı tarafından dillendirilmektedir. Herkes biliyor yerlerini, zira insanları katleden irade, mezarları bile belediye işçilerine, yani halka kazdırmış. Herkes her şeyi biliyor ama korkudan konuşan yok. Kimin hangi gerekçeyle öldürüldüğü belli değil. Devletin JİTEM, MİT ve kontrgerilla yapılanmaları Kürt bölgelerinde öne çıkan kişileri ya da herhangi bir insanı bir sabah evden çıkarken, yolda giderken, şehir dışına çıkarken, kahvede otururken, 'karakola 5 dakika gelebilir misiniz' diyerek gözaltına alıyor, daha sonra ise herhangi bir yerde katlettikten sonra ise bilinmeyen yerlere gömüyorlardı. Kürt halkının silahlı unsurlarının tasfiye edildiği süreçte yalnızca PKK'lılar değil, bölgenin seçkin insanları da katledilmiş. Öyle ki, yaşanan süreçlerin ardından şehir efsaneleri ortaya çıkmış. Bir memlekette toplu mezarlar üzerine efsanelerin oluşması ne demektir? Yanı başımızda cenaze namazı kılınmadan çöplere, kuyulara atılan yerleri yurtları bilinmeyen binlerce insan var. Halk, içinde bulunduğu vicdan azabını masallara efsanelere dönüştürmüş. Yalnızca Mutki de değil, toplu mezar gerçeğinin ilk defa dillendirildiği Kasaplar Deresi gerçeği aydınlatılmalıdır. 29 Ocak 1989'da Siirt'te askeri çöplük alanında en az 73 kişinin olduğuna dair isimler tespit edildi, kayıp aileleri ve insan hakları organizasyonlarına göre 200'ü aşkın kişi, Kasaplar Deresi'ne atıldı. Bu vahşetin, bu katliamların hesabı sorulmalı, sorumluları ortaya çıkarılmalı, karar mekanizmasında yer alan unsurlar tasfiye edilmelidir.
Biz Müslümanlar olarak savaş esnasında bile, hangi dinden olursa olsun, hiçbir insanın cesedine işkence ve saygısızlık yapılmasını asla kabul etmeyiz. Bu tür uygulamaları yapan zalimlerin sonlarının ne kadar hazin olduğunu Ortadoğu daki zalim diktatörlerin sonlarına benzeyeceğini ilan ediyoruz. Kürt halkını kuyulara dolduran sisteme karşı bu somut verilerle esaslı bir hesap sorulamazsa vicdanlara karşı boynumuz bükük kalacaktır.