'Müslüman Kardeşler' hareketinin konuşulduğu seminer, Tatvan Özgür-Der'in dernek binasında yapıldı.
Muzaffer Karaman'ın moderatörlüğünü yaptığı seminer, Seyfullah Çelik'in okuduğu Kur'an-ı Kerim ve mealinin ardından başladı.
Şaban Hayran, konuşmasında şu hususlara değindi:
İslam dünyası içsel dinamizmini çoktandır kaybetmiş, insanlara adaleti götürmeyi akidenin pratik yansıması olarak gören ruhu kaybetmişti. Yaşantıları önceki kültürleriyle İslam'ın tuhaf bir karmasıydı. Başlarındaki sultanlar ise artık memleketlerini dış müdahalelerden koruyamıyorlardı. Malik b. Nebi'nin ifadesiyle 'sömürüye uygun bir durum'da idiler. Adeta emperyalist Batı'nın gelmesini bekliyorlardı. O da materyalist, sömürgeci kültür ve medeniyetiyle geldi. Kendi okullarını açtı. Ancak buralarda sürekli olarak kalmanın maliyetini düşürmek için kendine bağlı gelecekte yönetici olacak yerliler yetiştirmeliydi.
Müslümanlar, Batı medeniyeti karşısında tam bir bozgun yaşıyorlardı. Bundan çıkış yolu ne olacaktı? Bu sorunun cevabı kendi içlerinde tamamen homojen olmasa da iki akımın ortaya çıkışını belirledi:
- Modernist akım.
- Islahatçı akım.
Modernistler Batı'nın açtığı okullarda eğitilmiş veya şu ya da bu sebeple Batı'ya çarpılmış köle ruhlu insanlardı, Onlara göre ilerlemenin, açmazlardan kurtulmanın tek yolu vardı; sömürgecinin taklit edilmesi.
Islahatçı akım ise içine düştüğü hareketsizlik ve ataletten kurtulabilmeyi halk kitlelerinde, 'kalp intifadası'na susamış kitlelerde içsel dinamizmi yeşertip geliştirmeyi hedefledi. Bu akım, adalet götürmek üzere Sasani kapılarına dayanan ruh halini tekrar yaratmak için, üzeri yüzyıllar boyu küflenen vahyi özü ortaya çıkarmayı, dinlerini gelenekten ayırdetmeyi hedef olarak belirledi. Bir toplum kendi içindekini değiştirmedikçe, kuşkusuz Allah da o toplumun bulunduğu durumu değiştirecek değildir.(Rad suresi-11) O halde toplumun değişim/dönüşüm geçirmesi şarttı.
Reşid Rıza dan da etkilenerek Bu çizgiyi 20. yüzyılın ilk yarısında Mısır'da başarıyla devam ettirenlerden biri de Hasan el-Benna'dır. Benna. hareketin hedeflerini esas ve özel olmak üzere iki grup halinde ele alır. Esas hedeflerinden birincisi. bütün müslüman topraklarının yabancıların hakimiyetinden kurtarılıp hürriyetine kavuşturulması, ikincisi de bu hür vatanda islam hükümlerinin geçerli kılınıp İslami sosyal düzenin uygulanmasıdır. Özel hedefleri ise İhvan- ı Müslimin'in içinde bulunduğu toplumun değiştirilmesiyle alakalıdır.
Mısır'ın o günkü koşullarında el-Benna hem sömürüye karşı olmalı, hem de İngiltere gölgesinde güya bağımsızlığını kazanmış devletin siyasi yapısı, uluslararası ilişkilerinin nasıl olması gerektiği konularında bir düşünce sistemi oluşturmalıydı. O, bunun ötesinde bir şey yaparak düşüncelerini halk kitlelerine yaymayı başardı. 1949'da şehid edilişine kadar etkin bir hareket ortaya çıkardı.
İhvanı müslimin hareketinin ilk mürşidi Hasan el-Benna 1906 yılında Mahmudiye kasabasında doğdu. Babası çocuklara Kur'an öğretip camide imamlık ve müezzinlik yapan, geçimini ise saat tamirciliği ile temin eden biriydi. El-Benna ilk ve ortaokulu kendi kasabasında bitirdi. Orta üçüncü sınıftayken Ahlak ve Edeb Cemiyeti adında, içtüzüğünde küfredenden ve kavga edenden para toplamanın yer aldığı, dini emirlere sımsıkı sarılmayı şiar edinen okul içi bir cemiyet kurulmuş, başkanı da Hasan el-Benna olmuştu. Benna 15 yaşlarında hafızlığını tamamladı.
Ayrıca daha talebelik yıllarındaki İslâmi çalışmalarından dolayı da genel kültürü oldukça gelişmişti. Okuduğu medrese de "kötülüklere karşı mücadele" adında bir teşkilat kurarak bazı önemli şahsiyetlere mektuplar gönderip, onlara nasihat etmeye ve onların dikkatlerini toplumdaki kötülüklere çekmeye başlamıştı.
1919'da İngiliz sömürüsü ve işbirlikçilerine karşı yapılan gösteri ve boykotlara katılıyordu. Öğretmen okulunu bitirdikten sonra yüksek öğrenim için Kahire'de bulunan Daru'l-Ulum'a kaydoldu. Kahire onu hayli etkiledi.
Aklın özgürleştirilmesi adı altında ahlaki bir çöküş yaşanıyordu. Modernizmin yayılmasıyla insanlar her geçen gün dinden uzaklaşıyordu. Bu durum el-Benna'yı hayli etkiledi. İlim ehli olarak gördüğü insanlarla konuşarak onları harekete geçmeye zorladı.
Birçok tarikat ve grup vardı. İslam hakkında konuşan kişiler grup taassubu yüzünden etkisiz kalıyordu.
El-Benna böyle bir ortamda grup çatışmalarından uzak olmak için davetine kahvelerden başlamak gerektiğini düşündü. Kahve müdavimleri İslam hakkında bilgileri olmayan kimselerdi. Davet için binlerce insanın davet ettiği 3 büyük kahve seçti ve her birinde düzenli olarak haftada ikişer gün konuşmalar yaptı. Benna ülkesine bakınca Süveyş Kanalı dolayısıyla oradaki halkı köle gibi görüldüğünü, ümmetin bütün varlıklarına el konulduğunu, böyle bir
yerde güç kuvvet olmadan, halk tabanı olmadan, örgütlenme olmadan karşı koyamayacağını anladı. Benna meselenin sadece adam yetiştirmekle olmadığını gördü ve teşkilatını da bunun üzerine bina etti. Bu büyük tehlikeyi gördüğü için de küçük iç ihtilafların hiç birine de girmedi. İlk önce garip karşılandıysa da sonra insanlar ilgi duymaya başladılar. Konuşmalarında Allah'ı ve ahiret gününü hatırlatıyor dinleyenleri kendine çekmeye çalışıyordu. Konuşma süresi en fazla 15 dakikaydı. Bu, halk arasında yavaş yavaş etki uyandırmaya başladı. Kahveye gelenlerin sayısı her gün artıyordu. Çalışmalarını bereketlendiren Allah Teâlâ onun elleriyle kahvelerde zamanlarını boşa geçiren insanlardan İslâm davası için mümtaz (seçkin) şahıslar yetiştirmişti. Bunlara örnek olarak İslâm davasının ilk öncülerinden Şeyh Muhammed Fergali İngiliz komutanının karşısına dikilmiş şöyle diyordu: "Beni bu İsmailiye'den sadece bir kişinin emri çıkartabilir. O da Hasan el-Benna.
İhvan'ın Başarı Anahtarları genel olarak şu ilkelerdir diyebiliriz
İhvan-ı Müslimin, ilkelerle hareket eden ve tavizlerden hoşlanmayan bir hareket. Herkes tarafından başarılı kabul edildiği şu beş husustan da bahsetmemiz gerekir:
1- Âlem-i İslam'ı bütün bir coğrafya olarak görmesi
2- İslam'ın bir köşesinden değil, bütününden tutmaya çalışması ve İslam'ı bir bütün olarak kabul etmesi,
3- İnsanların parasına ve bireysel fırsatlarına tenezzül etmemesi
4- Çalışma tempolarında yılgınlık göstermemeleri
5- Şiddetle karşılaştıklarında kenara çekilmemeler
Müslüman Kardeşler İdeolojisi
"Anayasamız Kur'an, rehberimiz peygamber, en büyük amacımız Allah yolunda ölüm" sloganı, Müslüman Kardeşler'in ideolojisini en iyi şekilde açıklamaktadır.
Kur'an ve Sünnet'te belirtilen emirler de hem devlet başkanı hem yönetilenler için geçerlidir. Toplumun temsilcileri durumundaki ehl-i şura tarafından seçilen devlet başkanı yine onlara danıŞarak hareket eder ve onlar tarafından denetlenir.
Hasan el Benna'ya göre emperyalizme karşı cihad etmek her müslümanın üzerine farzdır.
Benna mevcut Mısır anayasasının Batı'dan alındığı , dolayısıyla islam'a uygun olmayan noktalar içerdiği için değiştirilmesi gerektiği kanaatindedir.
ihvan'ı Müslimin, islami bir devlet düzeninde ekonominin de kendine has prensiplerinin bulunduğunu ve bunun ne kapitalist ne de sosyalist bir düzende olduğunu savunur. Teşkilatın bu konudaki görüşleri daha ziyade Seyyid Kutub'un eserlerinde ön plana çıkar. islam, ekonomik hayatı da içine alan sosyal adaletin tesisi için üç prensip ortaya koymuştur. Bunlar mutlak vicdan hürriyeti, insanlar arasında tam eşitlik ve karşılıklı dayanışma prensipleridir. Malın mülkiyeti genelde her ne kadar topluma aitse de fert, mülkiyetindeki mal konusunda toplumun, toplum da her şeyin maliki olan Allah'ın vekilidir.
İhvan-ı Müslimin'e göre insanlar arasında renk ve ırk ayırımı yapılmayacak, müslüman ve zimmi aynı görev ve sorumluluklara sahip olacak, bununla birlikte zimmilere kendi kanunları uygulanacaktır. İbadet, düşünce, ifade, eğitim ve mülkiyet hakları korunmuş, bütün bu haklar şer'i hükümlerle kayıt altına alınmıştır.
İhvan'ın Bugünü
Müslüman Kardeşler in günümüzdeki lideri Muhammed Bedii, 2009 Aralık ayında, 30 kişilik Danışma Konseyi tarafından, 7. Genel Mürşit Muhammed Mehdi Akif yerine, 8. Genel Mürşit seçildi. 16 kişilik irşat bürosu için yapılan seçimlerde, genellikle muhafazakâr olarak tanınan isimler başarılı oldu.
Bugün de kitleler üzerinde en etkili hareket olan İhvan'ın Mısır genelinde okulları, hastaneleri, vakıfları var. İllegal oldukları için, bunlar şirketler ve şahıslar üzerine yapılıyor. Yoksulara, yetimlere ve öğrencilere yardım ediliyor. Devlet denetimi dışında kalan yapılarda, meslek örgütlerinde (hâkim, avukat, gazeteci, mimar, mühendis) ciddi bir etkiye sahipler. Üniversitelerde de hakeza güçlüler.