Tatvan Özgür-Der üyesi Haşim Atalay semineri sundu. Seminer Erol KUTLU'nun okuduğu Kur'an Kerim ve mealiyle başladı.
Atalay'ın konuşmasının özeti:
Sünnet, üzerinde tekrar tekrar yüründüğü için yol olarak beliren güzergâh, takip edilen yol; adet, gelenek, kanun gibi anlamları ihtiva eder. Bir kimseden tesadüfen sadır olan ve tekrar etmeyen fiiller için kullanılmaz. Adet edinildiği, sürekli yapıldığı için de kişinin ahlakıyla yakından ilgilidir.
Kur'an'da sünnet kavramı hiçbir zaman bir peygambere izafeten kullanılmaz. Sünen (sünnetler), sünnetu'l-evvelin (evvelkilerin sünneti), sünnetu min kablik (sizden öncekilerin sünneti), sünnetuna (sünnetimiz) ve Sünnetullah (Allah'ın sünneti) olarak geçer.
"Sizden önce nice sünnetler (sünen) gelip geçti. Öyleyse yeryüzünde gezip dolaşın da hakikati yalanlayanların sonu nasıl oldu görün!" (3/137)
Kur'an toplumların doğuşunu, ayakta kalış süreçlerini ve yok oluş sebeplerini kendine has bir ifade tarzı ile anlatır. Kur'an'ın tarihe bakışını anlayabilmek için sünnetullah gibi temel kavramların doğru anlaşılması kaçınılmazdır.
Kur'an'a göre sünnetullah değişmezdir. Kur'an geçmiş toplumlar üzerinde geçerli olan bu yasaların, sünnetullahın bütün toplumlar için de geçerli olduğunu, toplumların bu yasaları bilerek hareket etmeleri gerektiğini belirtir.
Ama değişmeyi belirleyen şartları oluşturan hür irade sahibi fertlerden oluşan toplumdur. Yani sonuç ya da sosyal değişim önceden takdir edilmemiş, yine insan tarafından belirlenmiştir.
"Bir toplum kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez." (13/Rad, 11)
Benzer şekilde Kur'an'da toplumsal değişimin temelinde yatan faktör imandır. Ki burada imandan kasıt inancın davranışa yansıması, yani ameldir. Kur'an'da mücadelelerine yer verilen peygamberlerin, bütün tarihsel görevlerine inanç noktasından başlayıp, sosyal problemleri bu zemin üzerinde ele almış olmaları da, inancın amelle bağlantısının bir sonucudur.
Atalay yeryüzünün ıslahı için sünnetullahı gözeten bir mücadele vermek gerektiğini ifade etti.
"...Onlar öncekilerle ilgili uygulama biçiminden başkasını mı beklerler? Oysaki Allah'ın davranış tarzında bir değişiklik bulamazsın. Allah'ın davranışında bir başkalaşma bulamazsın. Yeryüzünde gezip kendilerinden öncekilerin sonlarının nasıl olduğuna bakmazlar mı? Kaldı ki onlar bunlardan daha güçlü idiler." (35/Fatır, 43-44)
Yani Allah sünnetullahın değişmez olduğunu belirterek hem insanların sünnetullahı değiştiremeyeceklerini anlatmak istemiş, ama bundan daha da önemlisi Allah'ın kimsenin hatırı için davranış tarzını değiştirmeyeceğini söylemiştir.
Atalay, Kur'an-ı Kerim'in birçok ayetinde sünnetullah kavramının topluma yanlış aktarıldığını deklare etti.
Peki, müminler Allah'ın adına yaraşır bir kulluk sergilemek yerine kâfir iktidarlarla onların dostluğunu kazanma karşılığı uzlaşırlarsa ne olur? O zaman da Allah'ın başka yasaları, başka sünnetleri işlemeye başlar. İnsanın hiçbir davranışı cevapsız kalmaz. Bizler sünnetullahı anlamadığımız için Ortadoğu da emperyalist güçler hâkimiyetine devam edecektir.
Atalay konuşmasının sonunda şunları söyledi.
"Nitekim kendilerine doğru yolu gösteren rehber geldiği zaman insanları iman etmekten ve Rablerinden af dilemekten alıkoyan şey evvelkilere uygulanan sünnetin (sünnetu'l-evvelin) veya nihai azabın kendi başlarına da gelmelerini istemekten başkası değildir." (18/55);
Müslümanlar İslami bir mücadele içerisinde elbette baskılarla karşılaşacaklardır. Bu sünnetullahın bir gereğidir. Sünnetullahı bilmek mücadele içinde müminlerin karşılaşacakları her imtihana hazırlıklı olmasını sağlar. Kur'an, bizim de bizden öncekiler gibi sınanacağımızı belirtir:
"İnsanlar imtihandan geçirilmeden, sadece 'iman ettik' demekle bırakılıverileceklerini mi sandılar? Andolsun ki biz onlar da öncekileri de imtihandan geçirmişizdir. Elbette Allah doğruları ortaya çıkaracak, yalancıları da mutlaka ortaya koyacaktır." (29/Ankebut, 2-3)
Karşılaştığı sıkıntıların ve zulümlerin sünnetullah gereği olduğunu bilen insan, bu zorlukları mücadele gereği normal kabul eder. Ve ümitsizlik içine düşmez. Allah'ın rahmetinden ümit kesmez.
İslami mücadele içindeki insan karşılaştığı zorlukları Allah'a ödenecek bir bedel olarak görür. Müslümanlar olarak bizler İslam'ın değil, küfrün ve şirkin hâkim olduğu bir toplumsal düzlemde yaşadığımıza göre bedel ödememiz kaçınılmazdır. Zaten mümin olmak da Allah için bedel ödemeyi göze almaktır.
Program soruların cevaplandırılmasıyla sona erdi.