Program, Ömer Faruk Ava'nın okuduğu Kur'an-ı Kerim ve mealinin ardından başlarken Metin Ava, konuşmasında şu hususlara değindi:
İhvan-ı Müslimin Hareketi; Mısır'ın İsmailiyye şehrinde öğretmenlik yapan ve bu arada da kahvehanelerde halka İslami vaazlar veren Hasan el Benna ve altı arkadaşı ile İslami duyarlılıklar çerçevesinde biraraya gelen bir topluluk olarak 1928 yılında kuruldu.
Daha sonra kendilerine bir isim arayışı içerisine giren bu topluluk, Kur'an-ı Kerim'in ''müslümanlar kardeştir'' beyanı gereğince kendilerine müslüman kardeşler manasına gelen ''İhvan-ı Müslimin'' tanımlamasını yapmış oldular.
Hasan el Benna ve arkadaşları, bu birliktelikleri sırasında öncelikle kültürel ve sosyal faaliyetler olmak üzere Kur'an, tefsir, hadis, siyer gibi alanlarda halka hizmet sunmaya başlıyor.
Hasan el Benna, halkı bilinçlendirme faaliyetleri kapsamında çalışmalarına devam ederken asırlardır İslam ümmeti arasında tartışılan ve bir nihayete de ermeyen tali meselelerden özellikle uzak durma yolunu tercih etmiştir.
1930'lu yıllarda Kahire'ye yerleşen Hasan el Benna ve arkadaşları, hareketin merkezini de Kahire'ye taşımış oldular.
1933 ve 1938 arası yılların, İhvan-ı Müslimin Hareketi'ne katılımın en fazla olduğu bir dönem olmuştur.
1933 yılında ilk genel toplantılarını yapan İhvan-ı Müslimin, elli maddelik anayasa niteliğinde bir bildirge de yayınlamış oldular. Ve bu bildirge ile genel davetin yanı sıra özel davet yolunu da hayata koyarak Mısır yöneticilerine mektuplar yazarak onlardan ülke yönetimi husunda kimi İslami icraatları yürürlüğe koymalarını talep ettiler.
Siyasi taleplerde de bulunmaya başlayan İhvan-ı Müslimin, bir süre sonra siyasi otoriteyi rahatsız etmeye başlıyor ve 1940'lı yıllarda bir çok İhvan üyesi çeşitli bahanelerle cezaevlerine atılıyor.
Cezaevlerinde işkence dahil kötü muamelelere maruz kalan İhvan üyeleri bu yollarla pasifize edilmeye çalışılıyor.
Çekirdek kadro dahil bir çok İhvan üyesi, hapishanelerde tutulurken bilinçli bir şekilde dışarıda korumasız bir şekilde bırakılan Hasan el Benna, 1949 yılında bizzat kralın emriyle suikaste kurban gidiyor.
Lidersiz kalan İhvan-ı Müslimin Hareketi, 1951 yılına kadar bir fetret dönemi yaşıyor.
1949 yılında Amerika'da iken daha öce ismini dahi duymadığı Hasan el Benna'nın şehadet haberini alan Seyyid Kutub isimli entelektüel Mısırlı, bu olaydan ve Amerika'da şahit olduğu sevinç kutlamalarından çok etkilenerek İhvan-ı Müslimin Hareketini araştırmaya başlıyor ve Mısır'a geldiği 1951 yılında da fiili olarak illegal addedilen bu yapıyla irtibat kuruyor ve kişisel manada ciddi bir dönüşüm geçiriyor.
1954 yılında o dönem için İhvan içerisinde etkin bir kişi olan Seyyid Kutub ile birlikte binlerce İhvan mensubu, cezaevlerine alınıyor.
Seyyid Kutub'un fikri önderliğinin etkili olduğu dönemde İhvan-ı Müslimin Hareketi, Kutubcular ve Bennacılar olarak bir ayrışma yaşıyor ve yönetimle ilişkiler hususunda kimi bölünmeler, ayrışmalar gerçekleşiyor.
Bir çok fikri ayrılığa rağmen İhvan-ı Müslimin Hareketi, genel olarak kendi istikametinde günümüze değin yürümeye devam etmeyi başarmış ve bir çok güzel örneklikler sergilemiş, bir çok ilim adamı yetiştirmiş bir harekettir.
Seminer, soru cevap faslının ardından sona erdi.