Özgür-Der Diyarbakır şubesinden Nureddin Yargıcı Tatvan Özgür-Der'in konuğu oldu.
"Hasan El Benna'nın Hayatı ve Mücadelesi" konusunun konuşulduğu seminer, Tatvan Özgür-Der'in dernek binasında yapıldı.
Seminer, Seyfullah Çelik'in okuduğu Kur'an-ı Kerim ve mealinin ardından başlarken
Nureddin Yargıcı konuşmasında şu hususlara değindi:
Yaşadığımız çağda nasıl bir örneklik? Nasıl bir davet? Nasıl bir mücadele? Sorularına verebileceğimiz en güzel cevaplardan, örneklerden biridir Hasan El Benna.
İslami mücadeleyi kendi hayatında merkeze almış olanlar için Hasan El Benna ve onun mücadelesi bir turnusol kağıdı gibidir. Bu ölçüye bakarak birçok konudaki eksikliğimizi ölçebilir ve eksikliklerimizi giderebiliriz.
Hasan El Benna kimdir? Nasıl birisidir? Sorularını kısaca şöyle cevaplayabiliriz; o hayatı boyunca yani kırk üç yıllık zaman zarfında en başta Kur'an-ı Kerim ve sahih sünnetten beslenmiştir.
Bunun yanı sıra Hasan El Benna, beslenmiş olduğu kaynaktan aldığı iman esaslarını gerçek manada içselleştirmiş ve hayatında da tatbik etmiştir.
Hasan El Benna ve arkadaşlarının Mısır'da ve diğer coğrafyalarda bu kadar başarılı olmalarını sağlayan şey ne zaman? Nerde? Ne yapacaklarını başarmış hikmetli şahsiyetler olmalarıdır.
Hasan El Benna'yı Hasan El Benna yapan şey kariyer sahibi biri olması veya tanınmış bir profesör olması değidi. O bir öğretmen olarak tarihe imzasını attı ama onu farklı kılan ve bugüne taşıyan şey, davasında samimi, fedakar olması ve bildiklerini hayata tatbik etmiş olmasıydı.
Hasan El Benna, Ezher Üniversitesi mezunu, hadis alimi bir babanın oğlu olarak dünyaya gelmiş ve babasının yardımlarıyla Kur'an'ı Kerim'i hıfzetmiş ve birçok islami kitabı da genç yaşında okuyarak kendisini geliştirmiş bir şahsiyettir.
Hasan El Benna, okul yıllarında ''hakkı ve sabrı tavsiye etme cemiyeti'', ''Ahlak Ve Edeb Cemiyeti'' gibi bir çok cemiyet ve kulüp kurarak arkadaşlarıyla beraber salih ameller de üretmiştir.
Daha sonrasında öğretmen olarak gittiği İsmailiye'de kahvehanelerde, halkın içerisine karışarak tebliğ ve davet çalışmalarına devam etmiş, hikmetli şahsiyeti ve güzel ahlakıyla insanları kuşatmıştır.
Davet ve tebliğ çalışmalarını yürütürken tekfircilikten, ötekileştirmeden uzak duran Hasan El Benna, temel prensipleri merkeze alarak Müslümanların İngilliz sömürgesine ve cehalete karşı birleşmelerini hedeflemiştir. Ve bu sayede kısa zamanda yüzbinlerce insanı harekete geçirerek bu hedefinde de başarıya ulaşmıştır.
1906'dan 1949'a kadarki kırk üç yıllık ömründe ilk gençlik yıllarından başlayarak şehadetine kadar geçen sürede güzel bir örneklik sergileyen Hasan El Benna birçok insanın hidayetine vesile olarak salih amellerde bulunmuş ve geride de ''Müslüman kardeşler'' adında önemli bir hareket bırakmıştır.
Ben de konuşmamı şehid Hasan el Benna'nın şu güzel sözleriyle bitirmek istiyorum;
''Gayemiz Allah, önerimiz Resulullah, anasayamız Kur'an, yolumuz cihad, en büyük arzumuz Allah yolunda şehid olmaktır.''
"İslam; kulluk ve liderlik, din ve devlet, ruhanilik, iş ve namaz, cihad ve itaat, Mushaf ve kılıçtır. Bunlar birbirinden ayrılmaz."
''Önce güçlü bedeni, sağlam ahlakı, derin tefekkürü olan, çalışmaya ve kazanmaya muktedir, akidesi pürüzsüz, ibadetine düşkün, nefis ile mücahede edebilen, vaktine titiz, işleri düzenli, topluma ve devletine yararlı Müslüman yetiştireceğiz. Sonra da Müslüman ev… Hayatın her alanında, evde ve toplumda İslam ahlakını koruyabilecek bir ev… İyi bir Müslüman oluşturuldu mu, görevlerine ve çocuk terbiyesine bağlı, başkaları ile iyi geçinebilen, toplumuna bağlı iyi bir eş seçebilecektir. Müslüman aile oluşturulursa o ailenin etrafında iyilikleri yayacak, kötülüklere engel olacak bir toplum oluşacaktır. İyi bir toplumda Allah'ın dinini uygulayacak, hak ve hürriyetleri koruyacak, iş ve aş üretecek bir devlet demektir. Biz öyle bir ümmetiz ki bizim inanç, anlayış ve iş olarak bu İslam'dan başka onurlu bir çıkışımız yoktur. İslami bir devletin kurulması, başka türlü bir devletin kurulmasından daha kolaydır, Batılın peşinde koşanlar İslam toprağında batıl bir devlet kurabiliyorken, Müslümanlar neden İslami devlet kuramasınlar. Ey Müslüman Kardeşler! Sizler, ne bir hayır kuruluşu, ne bir siyasi parti ve ne de sınırlı bazı amaçlar için kurulmuş bir heyetsiniz. Sizler, bu ümmetin kalbinde yer alan Kuran'la insanları selamlayan yeni bir ruh, Allah'ın marifetiyle maddenin karanlık etkisini dağıtan bir nur ve Resululah'ın (s.a.v) davetini haykıran yüksek bir sedasınız. Gerçekte sizler kendinizi; insanların, taşımaktan çekindiği bu davanın yükünü tek başına taşıyan birileri şeklinde hissetmelisiniz. Sizlere, 'İnsanları neye davet ediyorsunuz?' şeklinde bir soru yöneltildiğinde söyle cevap verin:
Bizler, Hz. Muhammed'in (s.a.s) getirdiği İslama davet ediyoruz. İktidar olmak İslam'ın bir gereğidir. Hürriyet ise, onun farzından birisidir.''