İz bırakan şahsiyetlerden olan Ali Şeriati'nin hayatının ve fikir dünyasının konuşulduğu seminer, Tatvan Özgür-Der'in dernek binasında yapıldı.
Murat Yıldırım'ın moderatörlüğünü yaptığı seminer, Seyfullah Çelik'in okuduğu Kur'an-ı Kerim ve mealinin ardından başladı.
Hatip Erdoğmuş, konuşmasında genel hatlarıyla şu hususlara değindi:
İslam düşünce tarihinde 20. yüzyılın son yarısında yaşayan önemli bir ihya ve inşa adamından bahsedeceğiz. Belirtmek gerekir ki günümüzde birçok farklı kesimin bir Ali Şeriatisi var; yüceltilen, tenkit edilen, sapık ilan edilen birçok Ali Şeriati...
Kişileri yaşadığı çağdaki şartlardan bağımsız değerlendirmemek gerekir. Zatı, zamana ve zemine göre değerlendirmeliyiz.
1900'lü yılların başında diğer birçok Ortadoğu, Afrika ve Asya ülkelerinde olduğu gibi İran'ın da petrol rezervleri üzerinde emperyalist emellerin kurgulandığı bir siyasi yapıyla karşılaşmaktayız. İran'da bu yıllarda kapitalizme karşı anti-emperyalist fikirler canlanmaya başlıyordu. Genç kuşak entelektüeller ya 'petrolü millileştirme hareketi'nde ya da sosyalist oluşumlar içinde kendilerine yer ararken İranlı din adamları ve ayetullahlar ise Kum şehrinde güncel meselelerden uzak bir şekilde kelami problemlerle iştigal ediyordu.
Şeriati'den önce İran'da yer alan önemli hareketlerden birinin de din alimi Kesrevi'nin geleneğe dair yıkıcı eleştirileri olduğunu söyleyebiliriz. Mollalara yönelik sert ve muhalif dili, Kesrevi hareketini akime uğratmış olsa da kendisinden sonra durağan din anlayışlarına karşı eleştirel düşünceleri mayaladığını söyleyebiliriz.
O dönemin bir başka önemli hareketi ise, 'Hüdaperest sosyalist hareketi' idi. Sosyal adaleti ve eşitliği önceleyen, güçlü dini duyguları ve milliyetçiliği göz önünde bulunduran eklektik yapısıyla üzerinde durulması gereken hareketlerden biridir.
Ali Şeriati, yukarıda belirttiğimiz hareketlerin etkili olduğu bir ortamda yaşamış ve etkileşime girmiş bir aydın şahsiyettir.
Ali Şeriati'nin Türkiye Serüveni
İki yüzden fazla eseri bulunan ve otuz farklı dünya diline tercüme edilen Ali Şeriati, Türkiyeli müslümanların gündemine de vefatından sonra girmeye başlamıştır. Ali Şeriati'ye dönük ilginin İran Devriminden sonra yoğunluk kazandığını da söylemek gerekir.
ODTÜ'de öğrenim gören ve Ali Şeriati'nin İranlı takipçileri olan öğrencilerin 1978-79 yıllarında Ankara'da Kur'an çalışmalarına yönelen Türkiyeli genç insanlarımıza aktardıkları görüşleri sayesinde O'ndan ilk defa Kur'an çalışmalarına yönelenlerin haberdar olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca Hamza Türkmen de Ali Şeriati'ye dair ilk anılarını şu şekilde anlatır; ''Biz O'nun resmini ilk defa 1978'de Fatih Akıncılarının, Metin Yüksel ve arkadaşlarının İstanbul duvarlarına devrim öncesinde astıkları afişlerden hatırlıyoruz''
İlk defa 1979 yılında Sebil dergisinde Cemil Meriç tarafından yazılan ''Göller bölgesinde bir ada'' yazısı ile Ali Şeriati'nin yakından tanındığını söyleyebiliriz. Daha sonraları 'Kırk Ambar' kitabında da bu yazıya yer veren Cemil Meriç, ilk defa Ali Şeriati'nin 'İslam Sosyolojisi' kitabı vesilesiyle O'nu tanımış ve tabiri caizse kendisine hayran kalmıştır.
Ali Şeriati, Türkiye'deki islamcı gençlerin yoğun ilgisine mazhar olmuştur. Öyle ki islamcı gençler de Ali Şeriati gibi Sosyoloji ilmine merak salmış ve üniversitelerde Sosyoloji bölümüne yoğun ilgi göstermiştir.
Ali Şeriati'nin Düşüncesi
Şeriati, yazılarını üçe ayırır; İctimaiyat(Toplum bilim), İslamiyat(İslam bilim) ve Keviriyat(Benlik bilim). Toplumbilim yazıları, onun toplumcu fikirlerini yansıtır. Keviriyat, O'nun varoluşçuluk ve benlik felsefesi ile ilgili fikriyatıdır. İslamiyat ise her ikisinin de içinde yoğrulduğu ve İslam'ın sembolleriyle , kavramlarıyla ifade edildiği İslam fikriyatıdır. Şeriati'nin tüm düşüncesini, İslam bilim başlığı altında incelemek mümkündür. Şeriati, İslam bilim çalışmalarında İslam'ı çağın diliyle ifade etmeye çalışır.
Şeriati'nin Kur'anla İlgili Düşünceleri
Şeriati'ye göre, 'okumak' anlamına gelen kitabın metni terk edilmiş ve cildi revaç bulmuştur.
Kur'anı kerim, maksadına aykırı şekilde kutsama, teberrük ve mal kazanma işlevi görmüştür.
Kur'anı kerim'in yetmiş küsur suresi toplumsal, ruhsal ve düşünsel mesele ve dertlere çözüm önerisi sunarken aksi tutum sergilendi.
Kur'anı kerim, soğuk algınlığı, romatizma türünden bedensel hastalıkların şifası için okunan bir sihirsel metin olarak algılanmıştır.
Kur'anı kerim, uyanıkken terk edildi ama uyurken baş üstüne asıldı.
Kur'anı kerim, ölülerin hizmetine sunulmakta, ölüp gitmişlerin ruhlarına ithaf edilmekte ve sesi yalnızca mezarlıklardan duyulmaktadır.
Okumanın, düşünmenin, aydınlanmanın, kavramanın, bilinçlenmenin, yol bulmanın, ayağa kalkmanın, amel etmenin kitabı olan Kur'an; istihare olunan, teberrük edilen bir kitap biçimine dönüştürüldü.
İnsanlar, Kur'an'a karşı görevlerini; kupkuru bir yüceltme, takdis, tazim, teberrükve öpmek, abdestsiz el sürmemek, bir kılıfa geçirerek aynanın kenarına asmakolarak belledi.
Ali Şeriati, kevir'de(çölde) ayağa kalktı ve bir çöl insanı gibi yaşadı. Çöldeki ağaçlar kadar susuzdu. Buna rağmen yıkılmadı. Fikri temellerini Kur'an ayetleri üzerinde inşa etti. Hz Ali ile nasıl yaşanması gerektiğini, hz Hüseyin ile nasıl ölüneceğini, hz Ebuzer ile nasıl feryat edileceğini kendine şiar edindi ve sözleri tarih boyunca yaşayan mustazafların dert ve feryatlarıydı.
Ali Şeriati de her insan gibi hatadan beri değildir. O'nun hataları da yalnızca kendisini bağlar. Biz müslümanların bu konularda da ölçüsü Kur'an olmalıdır. Şeriati'yi de bu ölçüler içinde sevmeli ve değerlendirmeliyiz. Her önümüze geleni doğrudan kabullenmek yerine Kur'an ve gerçeklik süzgecinden geçirmeli, gerektiğinde de eleştirel yaklaşabilmeliyiz.
Ali Şeriati'nin Duası
Ey Kadir olan Allah'ım! Ailemize sorumluluk, halkımıza bilim, inananlarımıza aydınlık, aydınlarımıza iman, tutucularımıza anlayış, kavramışlarımıza tutuculuk, kadınlarımıza bilinç, erkeklerimize şeref, ihtiyarlarımıza bilgi, gençlerimize soyluluk, öğretmen ve üstadlarımıza, öğrencilerimize inanç, uyuyanlarımıza uyanıklık, uyanıklarımıza irade, tebliğlerimize gerçek, dindarlarımıza din, yazarlarımıza güvenirlik, sanatkarlarımıza dert, şairlerimize şuur, araştırıcılarımıza hedef, ümidsizlerimize ümit, zayıflarımıza güç, muhafazakarlarımıza hareket, ölümcül uykularda olanlarımıza hayat ve dirilik, körlerimize görme, suskunlarımıza feryat, müslümanlarımıza Kuran, Sünnet ve Ehl-i Beyt bilinci, tüm mezheplerimize birlik, kıskançlarımıza şifa, egoistlerimize sabır, halkımıza kendini bilme, tüm uluslardan kurulu milletimize samimiyet, basiret, feraset, cesaret, fedakarlık yeteneği, kurtuluşa layık oluş ve izzet bağışla!!
Seminer soru ve cevap faslının ardından sona erdi.