Panel Enes Ece'nin okuduğu Kur'an-ı Kerim tilaveti ve mealiyle başlandı.
İlk konuşmacı İlhan Çeliker "Tarihte İsrail Oğulları ve Yahudilerin Sürgünleri" başlığı altında şunları söyledi:
Yahudiliğin en önemli özelliklerinden biri temelinde hem etnik hem dini unsuru barındırmasıdır. Yahudilerin ve Yahudilerin başlangıcını oluşturan İsrail Kavmi bir mezhebin tanrının seçimi ve kutsal topluluk halinde tesisiyle teşekkür etmiş bir etnik grubu ifade etmektedir.
Yahudi geleneğinde yahudi kavmini anlatmak için kullanılan 3 ayrı isimlendirmenin ibrani, İsrail ,Yahudi hepsi de belli bir şahıs veya kavimle İbrahim'in atası Eber, İbrahim'in torunu Yakup ve Yakup'un oğullarından bağlantılıdır.
Yahudiliği farklı kılan başka bir özellik ise onun Tanrı -Israil ilişkisi üzerine yaptığı vurgudur. Tanrının İsrail'i kendi kavmi seçmesi şeklinde ortağı konan seçilmişlik doktrini ile buna bağlı kavramlar olan ahit Kutsal Toprak ve kurtuluş üreticileri Yahudiliğin merkezinde bulunan unsurlardır.
Yahudiliğin Tarih sahnesinde Tanrı tarafından seçildiğine inanılan ilk İbrani atası İbrahim ile başlatılmaktadır.
Milattan önce 19 ve 20 yüzyıllarda Mezopotamya’da yaşadığı kabul edilen İbrahim Filistin (ken'an) topraklarına göç etmiş ve burada göçebe bir hayat sürmüştür.
Tevrat'ta tanrının İbrahim ile bir ahit yaparak kendisini ve soyunu kutlu ve bereketli kıldığı Ken'an topraklarını mülk olarak soyuna verdiği ifade edilmekte ve İbrahim’in soyunun taşıyıcısı olarak İshak’ın oğlu Yakub'un seçildiği İbrahim ile yapılan ahdın ve Ken'an topraklarına varis kıldığına vaadinin sadece Yakub'un soyu için geçerli olduğu belirtilmektedir.
Yakup'un oğlu Yusuf'un Mısır'da sarayda yükselişi ve daha sonra Yakupoğullarının Mısır'daki yaklaşık 400 seneye varan bir refah dönemleri vardır.
İlhan Çeliker konuşmasının devamında İsrailoğlularının Hz. Musa döneminde yaşadıklarını ve bu süreçte firavundan kaçarak Filistin'e gelmelerine değindi.
Filistin'e yerleşen İsrailoğulları burada bir devlet kurdular. Hazreti Davut ve Hz. Süleyman döneminde tarihlerinin en güzel dönemlerini yaşadılar. Hz Süleyman'ın ölümünden sonra kuzeyde İsrail güneyde Yahuda krallıkları olmak üzere ikiye bölündü.
Milattan önce Perslerin Babilleri yenmesinden sonra İsrailoğulları tekrar Filistin topraklarına geri döndüler.
Makedonya Kralı Büyük İskender'in Filistin topraklarını ele geçirmesi ile birlikte buradaki İsrailoğulları Grek hakimiyeti altına girdi.
Hz. İsa'nın doğumuna yakın bir dönemde Yahuda Krallığına son verilmiş ve bu süreçten sonra İsa Mesih hareketi ortaya çıkmıştır. Süren savaşlar sonucunda Kudüs Romalılar tarafından kuşatılmış ve buradaki mabetler yıkılmıştır. Yahudiler Kudüs'ten çıkarılmış Yahuda bölgesinin ismi Filistin olarak değiştirilmiştir.
Tarihte Yahudilerin tekrar Kudüs'e girişleri Hz Ömer dönemine dayanır. Uzun bir refah dönemi yaşayan Yahudiler Haçlılar tarafından işgal edilen Kudüs'te ciddi sıkıntılar yaşamışlardır. Selahaddin Eyyubi tarafından tekrar Kudüs fethedilince Yahudiler nefes almışlardır.
Yahudilerin Hz. Peygamber döneminde Medine'de çok sayıda nüfusları vardı. Medine vesikası ile birlikte Yahudilerle bir anlaşma yapılmıştır. Daha sonra bu anlaşmaya uymayan Yahudiler Medine'den Sürgün edilmiştir. Hazreti Peygambere gelen vahiyler Yahudiler ile ilgili bilgiler veriliyordu. Kur'an'da Yahudilerle ilgili hem olumlu hem olumsuz ifadeler yer almaktadır. Allah geçmişte israil oğullarına nimetler vermişti. Bunun dışında rablerine verdikleri sözde durmadıklarına, günahlarından dolayı lanetlendiklerine dikkat çekilmiştir. Onların Üstün kılınması diğer milletlerden farklı ve ırk bakımından bütün olduklarını anlamında değil, Allah'ın onlara birçok peygamber göndermesi ve kendilerine Tevrat’ı vermesi bakımından bir üstünlüktür Maide 20'de "Bir zamanlar Musa kavmine şöyle demişti: Ey kavmim Allah'ın size verdiği nimeti hatırlayın. Hani o içinizden peygamberler çıkarmış sizden hükümdarlar kırmış ,alemlerde hiç kimseye vermediğini size vermiştir." diye buyurmuştur bunlara rağmen israiloğulları Allah'a isyan etmiş, ondan başka tanrılar edinmiş, peygamberlerine eziyet etmiş ve bazılarını öldürmüşlerdir.
Süreç içinde Yahudilerin yeryüzünde değişik bölgelere dağıldıkları ve ciddi sıkıntılar yaşadıklarını biliyoruz.
Avrupalılar Yahudileri ülkelerinden kovmuşlardır. İspanya ve Portekiz'de Yahudiler din değiştirmeye zorlanmıştır. Yahudiler diri diri yakılmışlardır. 1497 yılında kovulma kararı alınmıştır.
Avrupa'da Yahudilere tepkinin nedenleri geleneksel din mücadelesi, Hz İsa’nın çarmıha gerilmesi, Avrupa'daki ırkçılık, Yahudilerin ticari faaliyetleri ve tefeciliktir diyebiliriz.
Yahudilere karşı birçok Avrupa ülkesinde Komplo teorileri yapılmıştır. Daha sonra Yahudilerin Osmanlı topraklarına gönderdiklerini ,1836'da Kudüs'e geldiklerini görüyoruz .Osmanlı Devleti 1870'li yıllarda yoğunlaşan Yahudi Göçünü insanı gerekçelerle normal karşılaşmıştır. Yahudi gücünün artması üzerine ikinci Abdülhamid bazı engellemeler yapmış bu engellemeler sonucunda Yahudi nüfusun Filistin’de çoğalmasına engel olmuştur. Osmanlı'nın zayıflamasından kaynaklı daha sonra Filistin'e İngiltere’nin desteğiyle Yahudiler göç etmiştir Filistin'de Yahudi nüfusu 1882'de 24 bin iken 1914'te 85.000'e varmıştır.
Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra İngiliz manda yönetimi Filistin’e hakim olmuştur. Bu zaman diliminde Filistin’e Yahudi gücü hızlanmıştır. Yahudi terör örgütleri bu alanda çok ciddi çalışmalar yapmışlardır .
Yahudilerin süreç içinde Filistin'de birçok savaşlar yaptıklarını görebiliriz;
- 1948 Arap İsrail savaşı
-1956 Süveyş Krizi
-1967 6 Gün Savaşı
-1973 Yom kippur Savaşı
-Lübnan iç savaşı
-1.İntifada
-2. intifada
-2006 İsrail -Lübnan savaşı
-Gazze savaşı
-Gazze şeridi hava saldırıları
-2014 Gazze savaşı
-2021 Filistin İsrail çatışmaları
-2023 7 Ekim olayları
Bütün bunları göz önünde bulundurduğumuzda Yahudilerin yayılmacı bir şekilde politika izlediklerini görebiliriz. Yahudiler Filistin'de Filistin halkını soykırıma uğratarak ya da göçe zorlayarak Filistin topraklarına hakim olmaya çalışmışlardı.
İkinci konuşmacı Ahmet İşler "küresel siyonizm hegemonyası" başlığı altında şunları söyledi:
Siyonizm İsrail’de bir devlet kurmanın ötesinde küresel hegemonik bir mahiyet arz etmektedir. Bu bakımdan sadece Filistin için bir tehdit değildir. Tüm İslam dünyası hatta tüm insanlık nezdinde dünyayı felakete sürükleyecek bir ideolojidir. 1975’te BM kararıyla ırkçı olarak nitelendirilen Siyonizm son günlerde ABD’li temsilciler tarafından Siyonizm karşıtlığı antisemitizm olarak kararlaştırıldı. Bu durum bile İsrail'in ABD yönetiminde etkili olduğunu gösterdi.
Biden’ın kendisini Siyonist olarak tanımlaması ve Siyonist olmak için Yahudi olmanın şart olmadığı söylemi tarih boyunca İsrail’i destekleyen İngiltere ve ABD politikasının gerekçesini açıklamaktadır. İsrail Ortadoğu coğrafyasında Batılı emperyalistler için ileri bir karakol görevini icra ederken batı medeniyet ve değerlerinin de temsilciliğini yapmaktadır. Nitekim İsrail cumhurbaşkanı Herzog’un "Gazze'deki savaş sadece İsrail ile Hamas arasında değil, batı medeniyetini kurtarmaya yönelik bir savaştır" söylemi emperyalist sömürgecilerin medenileştirme misyonuyla paralellik gösterir. Yine Theodor Herzl 1900 yılında 4 . Siyonist kongrede "Yahudiler dünyanın medenileşmesi için kanlarını akıtmaya hazırdır" diyerek dönemin en büyük sömürgeci gücü olan İngiltere’ye onlara hizmet etmeyi şeref addetmiştir. Bunun için Siyonizm, sömürgeci emperyalizmin zirvesidir.
Siyonist emperyalizm yayılmacı, yerleşimci, işgalci, ve terörist bir yapıdadır. David ben Gurion’un Hagana terör örgütü, wlademir zeev jabotinsky’nin Irgun terör örgütü İsrail'in siyasi ve askeri alt yapısını oluşturur. Bu terör örgütleri sadece Filistin halkı üzerinde katliamlar gerçekleştirmemiş politikalarına uymayan batılı diplomat ve temsilcileri de katletmiştir. Yahudi hahamların direktifiyle Müslümanların en iyilerini öldürme stratejisini güderek çok sayıda öncüyü şehit etmişlerdir.
Program soru ve cevap faslı ile son buldu.