Konuşmacı olarak Haksöz Dergisi yazarı Hamza Türkmen katıldı. Seminer, Zekeriyya Arslan'ın okuduğu Kur'an-ı Kerim tilavetiyle başladı.
Hamza Türkmen özetle şu konulara değindi;
"Ümmet coğrafyasında içtihat kapısının kapanmasından dolayı taklitçilik doğdu ve düşüncenin önü kapandı. Değişen dünya şartlarına adaptasyon sağlanamayıp geri kalındı. Avrupa toplumu; bilimde, sanayide, sanatta ve edebiyatta ilerlerken bizler ise bu durum karşısında onları şeklen taklit etmeye çalıştık. Avrupalılar Kahire toplantısı ile ümmet coğrafyasını cetvellerle parçalayarak milliyetçilik kavramını içimize soktular. Bu sorunlarla uğraşırken 19. yy'da Urvetu'l- Vuska dergisi Cemaleddin Afgani, Muhammed Abduh ve Reşid Rıza gibi isimlerin öncülüğünde çıkıp, bir umut ışığı doğurdu. Cemaleddin Afgani tarafından içinde bulunduğumuz sorunlara çözüm reçetesi olarak beş temel ilke ortaya atıldı.
1- Yeniden Kur'an ve Sünnet'e dönüş
2- Yeniden içtihat kapısının açılması
3- Bid'at ve hurafelerden kaçınılmanın gerekliliği
4- Sömürgecilere karşı var olabilmek için direnmenin önemi
5- İstibdata karşı şura merkezli gayret içinde olmanın zarureti
Bu temel ilkeler baz alınarak Reşid Rıza tarafından Menar dergisi çıkartıldı. Reşid Rıza'nın vefatından sonra Hasan el Benna aracılığıyla dergi devam etti, İngilizlerin eliyle kapatıldı. Ülkemizdeki gelişmeler ise Eşref Edip ve Mehmet Akif'in Sebilürreşat dergisi ile başladı. Ümmet coğrafyasının çeşitli yerlerinde de bu merkezde çıkartılan dergilere değinen Türkmen, Cumhuriyet dönemindeki gelişmeler ile sözlerine şöyle devam etti:
''Ulus devletin dayatmaları nedeniyle var olabilmek ve var kalabilmek için çıkan oluşumlar ve dergiler, resmi ideolojiye boyun eğmek ve entegre olmak zorunda kalmış ve Türk- İslam sentezi yaparak bir düşünce geliştirmişlerdir.
Muhafazakarlık; karşıtına sığınarak var olmak ile özdeşleşmiştir. Nisan 1976'da Düşünce Dergisi ile ancak sağcı, milli dindarlık, devletçi anlayışlardan sıyrıldık. Başlangıç formumuz bu dergi ile tanımlanabilir. İlk defa Tatvan'da yapılan bir miting ile MTTB'nin ambleminden hilal ve bozkurt ayrıldı ve "Biz Müslümanız" söylemleri canlandı. 70-80'li yıllarda Mevdudi'nin "Kur'an'a Göre Dört Terim" adlı kitabıyla bir düşünce geliştirildi. Türkiye'deki tevhidi uyanışın altın çağı 85-95 arasındaki dönemde gerçekleşti. Bu süreçte hareket, gençlerin omuzlarındaydı ve kitapların henüz yeni yeni çıkmaya ve çevrilmeye başlanması harekete ciddi bir ivme kazandırdı. 28 Şubat süreci ile de oluşan bu hava dağılmaya başlandı. Fethullah Gülen eliyle kız çocuklarının başları açtırıldı. Aynı zamanda dindar muhafazakar aileler, çocuklarına diploma almaları uğruna tavizler verdirdiler. 85-95 yıllarındaki idealist gençler ve onların söylemleri yavaş yavaş sindirilip yok edildi. Dağılıp savrulmalar sıklıkla yaşandı. ''
Gelinen son noktada bizlerin, yeniden diriliş mükellefiyetimiz varlığına, hareketimizin ıslah merkezli bir sivil bir yapıda bulunması gerektiğine değinen Türkmen, reel siyaset ve iktidar ile olan ilişkilerimize dikkat etmenin önemini vurguladı.
Muhafazakarlığın otorite ile ilişkili olduğunu söyleyen Türkmen, buna çözümün ise şuradan geçtiğini belitti. Milliyetçi sapma diye bahsedilen konu da ise Türkmen, sapmanın bizzat milliyetçilik olduğunu belirterek sunumunu tamamladı.
Seminer, dinleyicilerin soru ve katkıları ile birlikte son buldu.