Tatvan Özgür-Der bu hafta, Kur’an’da Müslümanların yaşam tarzlarını belirleyen kavramlar ve bu kavramların Müslümanların hayatında nereye tekabül ettiği konuşuldu. Erdal Eker tarafından sunumu yapılan programda bu kriterlerin davet anlayışımıza etkisi tartışıldı.
Eker, estetik kavramını, Kur’an’da yer alış biçimi ve Resulullah (a) örnekliği ve günümüzde davet üslubumuza etkileri şeklinde alt başlıklara ayırdı.
Eker, konuyu işleme gerekçesi olarak içerisinden geldiğimiz İslami gelenekte bazı insani boyutları ihmal etmemizden kaynaklı tek yönlü yetişme tarzımızdır. 80 sonrası Müslüman değerlendirmesi: “zihni arınma süreci, şehitlik ve devrimcilik kavramları, yaşımızın genç olması, gelenekten kopuşla beraber iyi yönlerin de kaybı” olarak açılımlandı.
Estetik eski yunanda güzelliğin sanatı olarak tanımlanıyor. Bu tanım Arapça hayret verici güzellikte olan, garip, beğenilen, insanın dikkatini çeken, yeni keşfedilmiş olan vb gibi manalara gelmektedir. Said Nursi “belagat” ı; bir duygu ve düşüncenin ifade edilmesinde ve ortaya koyulmasında durumun, imkânların, sanatın ve estetiğin gereği olan en uygun ve en güzel yöntemle ortaya koyulması olarak tarif eder.
Güzel konusunda Sokrates’in fikirleri çok ilginç gözükmektedir. Ona göre bazılarının “güzel” den anladığı şey, bir genç kızdır. Oysa genç kız güzelliğe sahip olduğu için güzeldir. Yalnız bir genç kıza değil, bir kısrağa, bir vazoya hatta bir toprak tencereye de güzel denmektedir. O halde “her şeyi güzel yapan, her şeyi donatıp güzel gösteren bir güzellik vardır. Yapılacak şey onu aramak, kendinden güzelin ne olduğunu ortaya koymaktır.” Sokrat devamla güzelin kötülüğü değil iyiliği üretmesi gerektiğini belirterek zevk ile güzelin aynı olmadığı kanaatini oluşturur. Sonrasında bitmeyen, artıp, azalmayan ve kimine göre çirkin olanın kimine göre güzel olması gibi görecelilik ifade etmeyen ve faniden vazgeçip ulaşılan mutlak güzelliğe güzelin özü demiştir ki biz bu özü Allah’ta buluruz. Temel felsefemizi bu güzeli arama üzerine kurduğumuzda fıtratımıza ilham edilen iyiyi ve kötüyü seçme melekesi, vahyin her biri dalında olgunlaşmış meyveler gibi kemale ermiş ayetleri ve Resul’ün (a) Kur’an’ın ete kemiğe bürünmüş pak pratikleriyle güzeli bulma serüvenimiz iyiliğe dönüşen bir pratik sergilememizi, rızaya ulaşma endişemizin; Allah temizdir, temizi sever sözüyle mündemiç olan erdem ve duruluğu yakalamaya götürür bizi.
İslam insana tek bir evren sunar; onu hiçlik ve dualizm probleminden kurtarır.
Allah Fetih Suresi’nde diyor ki: MUHAMMED Allah'ın elçisidir; ve (sadakatle) O'nun yanında olanlar, bütün hakikat inkarcılarına karşı kararlı ve tavizsiz, (ama) birbirlerine karşı merhamet doludurlar. Onların (namazda) eğilerek (ve) yere kapanarak Allah'ın lütuf ve rızasını aradıklarını görürsün: onların işaretleri, yüzlerindeki secde izleridir. (Fetih-29)
Şu, onların hem Tevrat'taki ve hem de İncil'deki temsilleridir: (onlar) filiz veren bir tohum gibi(dirler), sonra Allah o (filizi) güçlendirir ki sağlam şekilde büyüsün ve (sonunda) kökü üzerinde dimdik dursun ve üreticileri sevindirsin...
(Allah böylece müminleri sağlam ve dayanıklı/dirençli kılar) ki onlar aracılığıyla hakikat inkarcılarını şaşırtsın. (Ama) onlardan inanıp doğru ve yararlı işler yapanlara Allah mağfiret ve büyük bir mükafat vaad etmiştir.
Estetik düşünme ameliyesi biz tek bir hattan değilde daha içerikli düşünmeye sürükler ve farkındalığımızı arttırır.
Farkındalık Ve Duyarlılık
Kuran tabiatın kendi diliyle Allah’ı zikrettiğini belirterek bize içerisinde yaşadığım külli varlıklara karşı Müslümanca ve barış içerisinde davranmamız gerekliliğini vurgular. Ve kurandaki tasfirler ince bir sanatla işlendiği için her şeye bakarken incelik ve letafetini düşünmek imkânını verir.
Hani ona akşama yakın, bir ayağını tırnağı üstüne diken, öbür üç ayağıyla toprağı kazıyan, yağız atlar sunulmuştu. O da demişti ki: 'Gerçekten ben, mal (veya at) sevgisini Rabbimi zikretmekten dolayı tercih ettim.' Sonunda bu atlar (koştular ve toz) perdesinin arkasına saklandılar.
(Sad Suresi, 31-32)
Bakmıyorlar mı o deveye; nasıl yaratıldı? Göğe, nasıl yükseltildi? Dağlara; nasıl oturtulup-kuruldu? Yere; nasıl yayılıp-döşendi? Artık sen, öğüt verip-hatırlat. Sen, yalnızca bir öğüt verici-bir hatırlatıcısın. (Ğaşiye Suresi, 17-21)
Şüphesiz, göklerin ve yerin yaratılmasında, gece ile gündüzün art arda gelişinde, insanlara yararlı şeyler ile denizde yüzen gemilerde, Allah'ın yağdırdığı ve kendisiyle yeryüzünü ölümünden sonra dirilttiği suda, her canlıyı orada üretip-yaymasında, rüzgarları estirmesinde, gökle yer arasında boyun eğdirilmiş bulutları evirip çevirmesinde düşünen bir topluluk için gerçekten ayetler vardır. (Bakara Suresi, 164)
Şüphesiz göklerin ve yerin yaratılışında, gece ile gündüzün art arda gelişinde temiz akıl sahipleri için gerçekten ayetler vardır. (Al-i İmran Suresi, 190)
Göklerin ve yerin yaratılması ile dillerinizin ve renklerinizin ayrı olması, O'nun ayetlerindendir. Şüphesiz bunda, alimler için gerçekten ayetler vardır. (Rum Suresi, 22)
Göklerin ve yerin yaratılması ile onlarda her canlıdan türetip-yayması O'nun ayetlerindendir. Ve O, dileyeceği zaman onların hepsini toplamaya güç yetirendir. (Şura Suresi, 29)
Davettede bu duyarlılığı sergilemeli ve içerisinde yaşadığım koşul ve toplumlara Allah’ın emrettiği duyarlılıkla yaklaşmalıyız.
“(Ey Muhammed!) Sen, Rabbin yoluna hikmet ve güzel öğütle çağır ve onlarla en güzel şekilde mücadele et. Çünkü Rabbin, kendi yolundan sapanları en iyi bilendir ve O, hidayete erenleri de en iyi bilendir.” (Nahl, 16/125)
Enes b. Mâlik bu konuda şöyle demektedir: “Hz. Peygamber’e on sene hizmet ettim, bir kere dahi bana (canı sıkılıp) of demedi. Yaptığım bir iş için “niçin böyle yaptın veya şöyle yapsaydın” demedi
“Kullarıma söyle, sözün en güzelini söylesinler. Doğrusu şeytan aralarını bozmak ister. Şüphesiz şeytan insanın apaçık düşmanıdır.”
“Kolaylaştırınız, güçleştirmeyiniz; müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz.
Hazret-i Peygamber, “Güzel ahlakı tamamlamak için gönderildiğini” beyan ederken, estetiğin ahlaki boyutuna dikkat çekmektedir. Zaten, Hazret-i Ayşe validemiz, Hazret-i Peygamberin ahlakı kendisine sorulduğunda, “Onun ahlakı Kur’an ahlakı idi” buyurmaktadır. Kur’an da, onun ahlakını nitelerken, “yüksek, ulvi, büyük, güzel bir ahlak üzere olduğunu” belirtmektedir.
Konunun diğer bölümü kendi iç muhasebemiz usul ve üslubumuz nasıl olmalıdır şeklinde karşılıklı soru ve cevapla geçti.
Haksöz Haber