Mevlüt Bayraktar’ın sunumunda öne çıkan notlarını sizlere sunuyoruz.
Bir inanç veya hareket hangi yünüyle gelenekleşmiş ve kök salmışsa o yönüyle halkları uyarır ve harekete geçirir
Örneğin Müslümanların nihai amacı Allah rızasına nail olmaktır, genel kabul gören bu amaç altında oluşmuş ve klasikleşmiş, gelenekleşmiş Müslüman tip ve tipler vardır amacın adı güzel ama amaca uygun hareket yok
Gerçekten gelenekleşmiş birçok harekete baktığımızda, düşman unsurların bu hareketleri tüm güçlerine rağmen yok etmeyi başaramamışlardır
Gelenekleşen hareketlerin imani veya imansız olmaları da fark etmiyor
Kürdistan da PKK örneğini de bu örneklerden sayabiliriz. PKK Kürdistan da gelenekleştiği için düşüncesi, inancı her ne kadar Kürt halkına ters olsa dahi taraftar bulabilmektedir
bir değer pratikleştiği, yani insanlar arasında yaşandığı taktirde o değer gelenekleşir
Hz Hüseyin kıyamını da örneklerden sayabiliriz.
Hz hüseynin şehit edilmesiyle sonuçlanan Kerbela yürüyüşünün amacı insanlar arasında yaşanmadığı için gelenekleşememiştir. Fakat Hz Hüseyin’e yapılan zülüm haksızlık, işkence ve bunlar sonucunda gerçekleşen şahadetine yapılan merasimler, ağıtlar matemler gelenekleşmiştir
Buradan hareketle Kürdistan’da Müslümanların başka bir ifadeyle İslamcıların sorunu yoğun çalışmayıp bu doğrultuda gelenekleşememeleridir
Bu gerçekler çıplak gerçeklerdir. Günümüzde doğrunun biçim verdiği gerçekler değil de, doğruya biçim verme anlayışı hakımdır
Kürt sorunu çıplak bir gerçek olarak başta ümmetin ve tüm insanların önünde duran çıplak bir gerçektir, bu sorun yine başta ümmetin ve tüm insanların samimiyetini test eden bir sorundur.
Kürt sorunu veya Kürtlere yapılan zulüm hiçbir zaman Kürtlerin dinlerinden dolayı yapılmamıştır. Kürt sorunu bizatihi Kürtler Kürt olduklarından dolayı doğmuştur.
Kürtlerin yoğun asimilasyona karşı direnmesi, özlerini korumaları sistemi daha da zorbalaştırmıştır. Üstelik Kürtlerin direnmeye geçmeleri sistemin zulüm ve baskılarına karşı kendi hareketlerini geliştirmeleri sistemi adeta canavarlaştırmıştır.
Kürtler kendi kaderlerini belirleme hakkını savunduklarında İslamcılar ancak o zaman ırkların, dillerin, renklerin ne için yaratıldıklarını öğrenebildiler. İşte o zaman her dilin, rengin, ırkın Allahın bir ayetini olduğunu anladılar.
Kürt siyaseti ve hareketi geliştikçe Müslümanlar Kürt gerçeğini algılamışlardır.
Mustazaf bir toplumumun müstekbir bir toplumun elinden kurtulma gibi Kuran’ı bir hakikati ve ahlaki bir isteği anlamışlardır
Bu gün Kürt siyaseti dediğimiz şey en başta ilkesel bakımından ezilen bir toplumun siyasetidir. Bu siyaset ahlaken bizzat ezilenlerin siyaseti olması bakımından meşrudur
Çünkü Allah mazlumların kendilerini savunmalarından suçlanamayacağını ve asıl suçlunun zulüm edenlerin olduğunu birçok kuran ayetinde dile getirmektedir
Kürt sorunu karşısında bir şey yapamayan, bu probleme çözüm sunamayan İslamcılar kendilerini savunmaya değil düşünmeye sevk etmelidir
Çünkü İslamcıların Kürt sorunu karşısında kendilerini savunacakları hiçbir şeyleri yoktur. Savunma pozisyonuna girildiği takdirde İslamcılar daha çok bir çıkmazın içine gireceklerdir
Bir çok İslami camianın anlayışı olan Kürt sorununa duyarlılığı kavmiyetçilikle suçlanılması karşısında bizler İslamcılığımızdan da vazgeçecekte değiliz ve bizler bu soruna duyarlı olduğumuzdan dolayı da kimseden özür dileyecekte değiliz
Eğer özür dilenmesi gereken bir yer var ise oda şuana kadar Kürt sorununa duyarsız kalındığı için Kürt milletinden özür dilenmelidir
Şimdi dahi Kürt sorunun ne olduğu kavrayamamış camialar vardır, kürt sorununun ne olduğu insanın kafasında netleşmesi gereklidir, yani insanın neye cevap aradığını bulması gereklidir
Kürt sorunun denen şeyin egemenlik” yani kendi kaderlerini belirleme yetkisi” çerçevesinde toplanmış bulunmaktadır. Çünkü Türkiye cumhuriyetinin inkar politikası egemenliğe ilişkindir.
Kürt milleti egemenlik hakkından vazgeçmediği için inkâr politikası, zor ve baskılara maruz kalmıştır.
Kürt milleti başından beri Kürdistan da, Türkiye cumhuriyetinin ilgili politikasını ret etmiş ve kendi egemenlik hakkını almak için mücadele etmiştir.
Egemenlik hakkı zor ve baskıyla elinden alınan Kürtler, buna bağlı olarak sosyal, askeri, kültürel ekonomik ve psikolojik gibi zaafa uğratıldığı bir çok maddi ve manevi alanda var olma savaşını vermek zorunda kalmıştır
Öyleyse Türkiye İslami kesiminin birçok öncüsünün dille getirdiği gibi sorun “ ümmet “kardeşlik” “ adalet” sorunu değildir
Kürt sorunu bir rejim sorunu değildir Kürt sorunu bir zihniyet sorunudur. Tüm gerçekler ortaya çıktıkça Kürtler açısından tüm bu iddialar havada kalmaktadır.
İran örneği Kürt sorununun salt bir rejim sorunu olmadığını kanıtlayan iyi bir göstergedir.
Kürt sorununun çözümü tartışmaları günümüzde tüm kesimleri kaplamış bulunmaktadır
Ama Kürt sorunun çözümüne ilişkin konuşmakla, Kürt sorununun ne olduğuna dair Kur’an vahyinden cevap bulmak aynı şeyler değildir
Bundan dolayı İslamcılar Kürt sorununun ne olduğunu Kur’an vahyinden cevap bulmak zorundadırlar.
İslamcılar çözüme ne olarak, hangi özgün ve özgül kimlikle gerdiklerini bilmelidirler ve bunu temelleştirmelidirler
Özgün kimlik ve bağımsız söylemle toplumlaşamayan ( gelenekleşemeyen) bir siyasal duruşa hiçbir zaman ihtiyaç duyulmayacaktır
O halde İslamcıların Kürt sorunun konusundaki önceliği “ Kürt sorununun ne olduğunu” tam olarak tanımlamak ve bu tanım özerinden kur’ an vahyine yönelip soruna dair eylemler yapmalıdırlar
Bu yapıldığı takdirde İslami hareket bu çerçevede gelenekleşip bir anlama kavuşacaktır…