Cemil Yeşildağ’ın sunum notlarını paylaşıyoruz…
Yol Göstericimizin Kuran Olduğunu Unutmamak
Elif, Lam, Ra. Bu bir Kitap'tır ki, Rabbinin izniyle insanları karanlıklardan nura, O güçlü ve övgüye layık olanın yoluna çıkarman için sana indirdik. (İbrahim Suresi, 1)
Kuran, insanların Allah'ı tanımaları, O'nun bir tek ilah olduğunu bilmeleri, Rabbimize nasıl kulluk edeceklerini öğrenmeleri ve akıl sahiplerinin iyice öğüt alıp düşünmeleri için Allah Katından gönderilmiş bir kitaptır. Yol göstericimiz olan Kuran'da Allah bize ihtiyaç duyacağımız herşeyi açıklamakta, Kendisinin razı olacağı yolları göstermekte ve Kendisine kulluk etmenin güzel sonucunu müjdelemektedir:
... Biz Kitab'ı sana herşeyin açıklayıcısı, Müslümanlara bir hidayet, bir rahmet ve bir müjde olarak indirdik. (Nahl Suresi, 89)
Kuran, Allah'ın kullarına gönderdiği Hak kitabıdır. İnananlar için Allah'tan bir öğüt, şifa ve rahmettir. Bu önemli gerçeği kavrayabilen müminler, Kuran'ın her ayetini derin derin düşünerek tüm hayatlarını ona uygun olarak yaşarlar. Allah müminlerin vicdanlarında cevabını aradıkları her sorunun karşılığını Kuran'da açıklamıştır:
Andolsun, Biz onlara bir Kitap getirdik; iman edecek bir topluluğa bir hidayet ve bir rahmet olmak üzere bir bilgiye dayanarak onu çeşitli biçimlerde açıkladık. (Araf Suresi, 52)
Allah hoşnut olacağı ahlakı Kuran'da tarif etmiştir. Dolayısıyla her insan Kuran'ı yaşamakla yani hükümlerini uygulamakla yükümlüdür. İnsanlar, dünya hayatında yaptıklarının hesabını verecekleri gün, Kuran'dan sorulacaklardır. Bu nedenle tüm davranışlarınızın, düşünce yapınızın, aldığınız kararların kısacası yaşam şeklinizin toplumun çoğunluğuna değil, sadece Kuran'a uygun olması gerektiğini unutmayın. Kuran'a göre yaşamak insanı kurtuluşa götürecek yegane yoldur.
Ancak dini Kuran'a göre yaşayabilmek için elbette onu okumak ve anlamak gereklidir. Çevrenizdeki insanlar bunu uygulamıyor olabilirler. İnsanların çoğu Kuran ayetlerini bilmiyor, bilenler de anlamlarını düşünmeden sadece Arapça okunuşlarını ezberliyor olabilirler. Hatta Kuran'ı kendi batıl inançlarıyla değerlendirip (Allah'ı tenzih ederiz), bir nevi muska kitabı olarak görüyor, evlerinde sadece dolap üstlerinde tutuyor olabilirler. Eğer kurtuluş bulmak istiyorsanız siz bu çoğunluğa değil Rabbimiz’in emrine uyun; Allah'tan bir öğüt ve uyarı olarak indirilen Kuran'ı okuyun ve hükümlerini öğrenin. Çünkü Allah ayetlerinde Kuran'ın insanlara gönderiliş sebeplerini bize şöyle bildirmektedir:
İşte bu (Kur'an) uyarılıp korkutulsunlar, gerçekten O'nun yalnızca bir tek ilah olduğunu bilsinler ve temiz akıl sahipleri iyice öğüt alıp düşünsünler diye bir bildirip-duyurma (bir belağ)dır. (İbrahim Suresi, 52)
(Bu Kur'an) Ayetlerini, iyiden iyiye düşünsünler ve temiz akıl sahipleri öğüt alsınlar diye sana indirdiğimiz mübarek bir kitaptır. (Sad Suresi, 29)
Yukarıdaki ayetlerde de görüldüğü gibi Allah ancak Kuran'a göre iman eden temiz akıl sahiplerinin öğüt alabileceklerini bildirmiştir. Ve unutmayın ki Kuran, öğüt alıp düşünebilmemiz için kolaylaştırılmıştır. Ayetlerde şöyle buyrulmaktadır:
Allah'tan başka bir hakem mi arıyayım? Oysa O, size Kitab'ı açıklanmış olarak indirmiştir. Kendilerine Kitap verdiklerimiz, bunun gerçekten Rabbinden hak olarak indirilmiş olduğunu bilmektedirler. Şu halde, sakın kuşkuya kapılanlardan olma. (Enam Suresi, 114)
İşte Biz onu (Kuran'ı) apaçık ayetler olarak indirdik; şüphesiz Allah, dilediğini hidayete yöneltir. (Hac Suresi, 16)
Tüm bunların yanısıra unutulmaması gereken çok önemli bir gerçek daha vardır: Kuran inananlar için doğru yolu gösterici olduğu gibi, inkarcılar için de saptırıcı olabilmektedir. Hesap günü Allah'ın huzuruna çıkacağına inanmayan, Kuran'ın Rabbimiz’den tüm insanlara indirilen hak kitap olduğunu kavrayamayan bazı kişiler ayetlerdeki hikmetleri de anlayamazlar. Ayetlerle karşılaştıklarında kör ve sağır gibi davranırlar. Bu kişilerin durumları Kuran'da şöyle haber verilmiştir:
Kur'an okuduğun zaman seninle ahirete inanmayanlar arasında görünmez bir perde kıldık. Ve onların kalpleri üzerine, onu kavrayıp anlamalarını engelleyen kabuklar, kulaklarına da bir ağırlık koyduk. Sen Kur'an'da sadece Rabbini "bir ve tek" (ilah olarak) andığın zaman, 'nefretle kaçar vaziyette' gerisin geriye giderler. (İsra Suresi, 45-46)
Kuşkusuz inkarcıların içine düştükleri bu durum samimiyetsizliklerinden, Allah'ın emirlerini unutup kendi istek ve tutkularına göre davranmalarından kaynaklanmaktadır. İnkarcılar kavrayış eksikliklerinden dolayı şöyle misaller verirler:
Biz o ateşin koruyucularını meleklerden başkasını kılmadık. Ve onların sayısını inkar edenler için yalnızca bir fitne (konusu) yaptık ki, kendilerine kitap verilenler, kesin bir bilgiyle inansın, iman edenlerin de imanları artsın; kendilerine kitap verilenler ve iman edenler (böylece) kuşkuya kapılmasın. Kalplerinde bir hastalık olanlar ile kafirler de şöyle desin: "Allah, bu örnekle neyi anlatmak istedi?" İşte Allah, dilediğini böyle şaşırtıp-saptırır, dilediğini böyle hidayete erdirir. Rabbinin ordularını kendisinden başka (hiç kimse) bilmez. Bu ise, beşer (insan) için yalnızca bir öğüttür. (Müddessir Suresi, 31)
İnananlar ise bambaşka bir ruh hali içindedirler. Onlar Allah'tan kendilerine indirilen ayetleri dinlediklerinde hemen sözün en güzeline uyarlar ve dünyada da ahirette de kurtuluşa ererler. Onların ayetlere karşı bu örnek tutumları da Kuran'da şöyle bildirilmiştir:
Allah, müteşabih (benzeşmeli), ikişerli bir kitap olarak sözün en güzelini indirdi. Rablerine karşı içleri titreyerek-korkanların O'ndan derileri ürperir. Sonra onların derileri ve kalpleri Allah'ın zikrine (karşı) yumuşar-yatışır. işte bu, Allah'ın yol göstermesidir, onunla dilediğini hidayete erdirir. Allah, kimi saptırırsa, artık onun için de bir yol gösterici yoktur. (Zümer Suresi, 23)
Unutmayın ki, Allah'tan korkup sakınıyorsanız sizin de O'nun ayetlerini dinlediğinizde kalbinizin yumuşayıp yatışması gerekir. Çünkü Allah samimi olarak iman edenlerin, Kuran'ın Hak olduğunu anlayabileceğini bize bildirmiştir. Kuran'ın Hak olduğundan yana şüphe içinde olanlar ise yalnızca inkarcılardır. Allah ayetlerinde şöyle buyurmaktadır:
(Bir de) Kendilerine ilim verilenlerin, bunun (Kuran'ın) hiç tartışmasız Rablerinden olan bir gerçek olduğunu bilmeleri için; böylelikle ona iman etsinler ve kalpleri ona tatmin bulmuş olarak bağlansın. Şüphesiz Allah, iman edenleri dosdoğru yola yöneltir. İnkar edenler ise, kıyamet-saati onlara apansız gelinceye veya kesintiye uğramış (akim, verimsiz) bir günün azabı onlara yetişinceye kadar ondan (Kuran'dan) yana şüphe içinde sür-git kalacaklardır. (Hac Suresi, 54-55)
Siz de hesap günü Kuran'dan sorulacağınızı unutmayın. Allah bu gerçeğe; "Şu halde, sana vahyedilene sımsıkı-tutun; çünkü sen dosdoğru bir yol üzerindesin. Ve şüphesiz o (Kur'an), senin ve kavmin için gerçekten bir zikirdir. Siz (ondan) sorulacaksınız." (Zuhruf Suresi, 43-44) ayetleriyle dikkat çekmiştir. İnsanların çoğunun Kuran'dan uzaklaşmış, adeta onu terk etmiş olması sakın sizi aldatmasın. Çünkü birçok insan 60-70 yaşına kadar yaşayacakları garantiymiş gibi, Kuran'ı okuyup, öğrenmeyi yaşlılık yıllarına bırakmayı uygun görürler. Gençlik yıllarında dine uygun yaşamanın, kendilerini birçok şeyden mahrum bırakacağını düşünürler. Oysa bu samimiyetsiz mantık örgüleriyle kendi kendilerine kötü bir son hazırlarlar.
Allah'a nasıl kulluk edeceğinizi size açıklayan ve yegane rehberiniz olan kitap Kuran'dır. Tüm yaşamınızı onun hükümlerine uygun şekilde düzenlemeniz şarttır. Çünkü iman etsin veya etmesin, herkes hesap günü Kuran'dan sorgulanacaktır. Unutmayın ki, ancak samimi olarak onun hükümlerini uyguladığınız takdirde sonsuz azaptan kurtulmayı ve cennete kavuşmayı umabilirsiniz.
Allahın razı olacağı kul olmanın yolu Arınma yani Tezkiyeden geçer…
Yeryüzünde insanın onurlu izzetli bir şekilde yaşayabilmesi ve fıtratına ihanet etmemesi ve Rabbine vardığında yüzünün ak olabilmesi için gayrı fıtri, gayrı ahlaki, gayr Kuran i özelliklerden uzaklaşması, hicret etmesi gerekmektedir. ... (Tevbe–108) Arınmayı içten arzu eden adamlar vardır. Allah temizlenip arınanları sever Kuranın temel amacı da insanı yaratılış gayesinin dışına çıkmasını önlemek ve yalnız Rabbine kulluk etmek değil midir? İnsanın yaratılışı gereği sırat ı müstakim üzere yani dosdoğru yolda devam etmesi gerekmektedir. Ahlak yaratılış gereği gibi hareket etmek demektir. Yanı yaratılışın kuralını koyan Rahmanın, kurallara uygun kodları da insanın benliğine fıtratına, nefsine yerleştirmiştir. Arınma konusunda nefs önpılana çıkmaktadır.
Bakara..281- Öyle bir günden korkunuz ki, o gün Allah'a döndürüleceksiniz. Sonra da her nefse kazancı tamamıyla ödenecek ve hiç kimse haksızlığa uğramayacaktır.
Kuranın iniş süreci aslında bir insanın nasıl arınacağını canlı örnekleri ile tarihsel olarak göstermiştir. Temel sorun kavramların ve hakikaten zihinlerde netleşmemesinden kaynaklanır. Neden Allaha karşı en duyarlılarımız onu en iyi anlayanlarımız cevabı birçok soruyu aydınlatır.
Kuranda arınma aslında bilincin arınması ile başlar. Bilincin arınması ise Kuranını ahlak edinilmesi ile başlar. Burada dikkat edilmesi gereken konu nefis benlik ayırımına giderek insanın kendi ile sonuçsuz kalacağı bir mücadeleye girmesi olacaktır. .
“Benliğini arındıran gerçekten kurtulmuştur” (91/Şems–9); kuran arınmayı sadece bir nefsi eylem olarak değil tümden bireyin kurtuluşuna önem verir. “Benliğini arındıran, kurtuluşa gerçekten ermiştir.” (87/A’la-14)
“Yaratan Rabbinin adıyla oku derken, Rabbin terbiye edici özelliği özellikle vurgulanmıştır. Kişinin bilincinde vahıy tüm netliği ile yerleşmezse orada karanlıklar, hurafeleler ve aldanmalar yerleşecektir. Peki, nasıl olacak bu iş eğer; Yeyüzünün Rabbimizin geçici bir deneme alanı olduğu anlaşılamazsa dahası zamanın, önemi kavranamazsa, eşyanın geçici bir kullanım metası olduğu netleşmezse ve İnsanın bağımlı sınırlı sorumlu olduğu yanı müstağni olmadığı kuranı kavramlarla oturtulmazsa arınma çok zor olur.
“Ve şüphesiz sen pek büyük bir ahlak üzeresin. Artık yakında göreceksin ve onlarda görecekler. Sizden hanginizin fitneye tutulup çıldırdığını. Elbette senin Rabbin, kimin kendi yolundan şaşırıp-saptığını daha iyi bilendir.” (Kalem- 4-5-6-7)
Zihnin netleşebilmesinin yegâne yolu Âlemlerin Rabbi ile Kuran aracılığı sayesinde iletişim halın de olmak ve gerektiğinde hemen ona müracaat etmekle gerçekleşir zira bunun dışındaki yollar insanı karanlık dehlizlerde yolunu kaybettirmekten başka işe yaramaz.
Peki arınma nasıl gerçekleşir. Örnekleyelim mesela malın Zekâtını vermek bir tür arınma bir tür temizlenmedir. Peki mal eksilirken nasıl artar. Rahman malı verirken insanın yapısını bildiğinden içine fakirin yetimin yoksulun hakkını da koymuştur. Yürekten inanan muttakiler bunun farkındadırlar ve o hakkı kalplerinde en ufak bir burukluk olmadan sahibine teslim ederler.
İnsanların mallarından artsın diye, verdiğiniz faiz Allah katında artmaz. Ama Allah'ın yüzünü (rızasını) isteyerek verdiğiniz zekat ise, işte (sevablarını ve gelirlerini) kat kat arttıranlar onlardır. (RUM SURESİ / 39)
Yanı mallarını aşındıran o fazlalıktan kurtulurlar yani budamış olurlar ve bu muttakice tavır nedeniyle Mülkünde sınır bulunmayan Rabbimiz bu arınma ve temizlik nedeniyle ona sınırsızca verir. Zaten Rabimiz sınırsız rahmeti gereği neler vermiyor ki Peki karşılık olarak ne istiyor; sadece itiraf istiyor. Yani verene verdi. Demeyi kafi buluyor. Birde zaman zaman verdiğinin içine verebilirsin diye verilmesi gereken emanetleri yerleştiriyor işte buda eminliğimizin yani emniyetimizin yani İMANIMIZIN bir göstergesi olarak ortaya çıkıyor. Aslında her şey çok net arınmak çok kolay, sadece kural ve kaideleri iyi anlamak gerekiyor, Rabbimizi iyi tanımaktan geçiyor gerçekten Rabbimiz her işi çok kolaylaştırmıştır.
Onlar, namazı dosdoğru kılarlar, zekâtı verirler. Ve onlar kesin bir bilgiyle ahirete inanırlar. (LOKMAN SURESİ / 4) namazı dosdoğru kılmak aslında verilmesi gerekeninde verilmesi ve bunlarında ahret algısı ile doğru orantılı bir ilişki mevcuttur. Yani Namaz sadece belli Ritiüllerden ibaret değildir.
Peki ya bu insan mala sarılırda bu benim ben çalıştım, ben kazandım. Benim malım derse ve bu mal ona ahreti unutturursa ki çoğu zaman unutturur Ki onlar, zekâtı vermeyenler ve ahireti inkâr edenlerdir.
“Mücrimler (günahları kendilerini kuşatanlar) için cehennem; salih amel/iyi işler yaparak kendilerini tezkiye edenler için cennet vardır.” (20/Taha–74–76).
Kısaca arınma mistik yaklaşımlarda olduğu gibi bedene, hayata en önemlisi de düşünce ve inanca eza cefa çektirmek değildir. Gayri İslami olan bütün faktörleri Kuran la çek ederek hayattan çıkarmak Rabbine gerektiği gibi kul olmaktır. Kuranı analitik düşünce ile okumaktan geçer yani namaz sadece ruhsal bir eğitim değil aynı zamanda sosyal bir düzenleyicidir. Zekat kavramı sadece bir kısım mal vermek değildir.Hayatı bilinci temizleyen arındıran bir gerçekliktir Rabbimiz kendi yolundaki muttakilere , hayatın her alanında Rabbini öncelemelerini ve güç otorite olarak yalnız ona boyun eğme izzet ve şerefi yalnız onda bumların istemektedir.. En önemlisi şirkten mutlak arınmadır. Bunu yaparken Rabbinin Hikmet dolu kitabını Bu da Kitabı, Rabbini, Evreni ve Kendini tanıdıkça gerçekleşir.
Haber: Murat Yeşildağ