Özgür-Der Siverek Temsilciliğinde "Hz. Yunus " konulu bir seminer sunan Fatma Şirin'in sunumundan öne çıkan notları ilginize sunuyoruz:
Hz. Yunus'un soyu, Bünyamin vasıtasıyla Yakup (a.s)'a ve onun vasıtasıyla de İbrahim (a.s)'a dayanmaktadır.
Yunus (a.s)'in Yakup (a.s)'in torunlarından olduğu, Kuran'da şöyle haber verilmiştir:
"Nuh'a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz gibi, sana da vahyettik. Nitekim İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, torunlarına, İsa'ya, Eyyub'a, Yunus'a, Harun'a, Süleyman'a da vahyetmiş ve Davud'a da Zebur'u vermiştik" (en-Nisâ, 4/163).
Bu ayette ifade edildiği gibi İsa (a.s), Eyyub (a.s), Harun (a.s) ve Süleyman (a.s)'da Yunus (a.s) ile ayni soydan, Yakub (a.s)'in torunlarındandırlar.
Yunus (a.s)'in nüfusu yüz bini aşkın bir şehrin halkına uyarıcı ve tevhide çağrıcı bir peygamber olarak gönderildiği, Kuran'da şöyle geçmektedir:
"Ve onu yüz bin İnsana, ya da daha fazla olanlara peygamber gönderdik" (es-Saffat, 37/147).
O'nun peygamber olarak gönderildiği bu yerin Ninova şehri olduğu nakledilmiştir. Ninova şehri, Dicle nehrinin kıyısında, şimdiki Musul'un yerinde bulunmaktaydı. Bu beldenin İnsanları küfrün içinde bulunuyorlardı ve putlara tapmakta idiler. Yunus (a.s) onları küfürden ve putperestlikten nehyetmek bir de onlara, küfürlerinden dolayı tövbe etmelerini, Yüce Allah'ın varlığına ve birbirine inanmalarını emretmek üzere gönderilmiştir.
Kuran'ın onuncu suresinin adı, Yunus suresidir.
Yunus (a.s) milletini otuz üç yıl Allah'a iman etmeye, küfürden kurtulmaya davet etti, tebliğde bulundu ve peygamberlik vazifesini yerine getirdi. Ancak sadece iki kişi ona iman ettiği ifade ediliri.
Milletinin bu şekilde küfürde direnmesi ve imâna gelmemesi, Yunus (a.s)'in zoruna gitti. Yüce Allah onun bu kızgınlığını ve bunun neticesinde milletini terk etmeye kalkışmasını şöyle haber vermiştir:
"Zünnûn (Yunus)'a gelince, o, öf keli bir halde geçip gitmişti. Bizim kendisini asla sıkıştırmayacağımızı zannetmişti. Nihayet karanlıklar içinde; "Senden başka hiç bir ilâh yoktur. Seni tenzih ederim. Gerçekten ben zalimlerden oldum!" diye niyaz etti." (el-Enbiya, 21/87).
Bu ayette Yunus (a.s)'dan Zünnûn diye bahsedilmiştir. Zünnûn, balık sahibi demektir. Kuran'ın başka bir yerinde de, Yunus (a.s) bu lâkapla anılmıştır:
"Sen Rabbinin hükmünü sabırla bekle. Balık sahibi (Yunus) gibi olma. Hani, o dertli dertli Rabbine niyaz etmişti" (el-Kalem, 68/48).
Hem bu ayette hem de yukarıdaki ayette Yunus (a.s)'in sabretmemesine, Allah'ın emri olmadan milletini terk etmeye kalkışmasına işaret edilmiştir. Onun bu hali üzerine, Yüce Allah söyle buyurmuştu:
"O halde, peygamberlerden azim sahibi olanların sabrettiği gibi sen de sabret" (el-Ahkâf, 46/35).
Allah'ın müsaadesi olmadan Yunus (a.s)'in ayrılmaya kalkışması, iyi netice vermemişti. Ninova'dan ayrılmak için bir gemiye binmişti. Geminin batmaya yüz tutması üzerine, hafiflemesi için yolculardan birinin suya atılması gerekti. Kimin suya atılacağını tespit için kur'a çekildi ve kur'a Yunus (a.s)'a isabet etti. Bu durum kur an'da söyle haber verilmiştir:
"Gemide onlarla karşılıklı Kur'a çektiler de yenilenlerden oldu" (es-Saffat, 37/141).
işin daha acısı, Yunus (a.s) denize atıldıktan sonra bir balık onu yutmuştu. Yüce Allah Kurân'da onun bu durumunu söyle haber vermiştir:
"Yunus, (Rabbinden izinsiz olarak kavminden ayrıldığı için) kendisi kötülüklerken, onu bir balık yuttu" (es-Saffat, 37/142).
Burada Yunus (a.s) hatasını anlamış ve nefsini kınamaya başlamıştı. Balığın karnındaki karanlıklarda:
"Senden başka ilâh yoktur. Sen eksikliklerden uzaksın, yücesin. Ben zalimlerden oldum!" (el-Enbiyâ, 21/87) diye dua etmeye ve Allah'a yalvarmaya başladı. Bu şekilde iman ve inançla Allah'a sığınması neticesinde, Yüce Allah onu affetmiştir. Yunus (a.s)'in duasının kabul edildiği ve Allah tarafından bağışlandığı, Kuran'da şöyle dile getirilmiştir:
"Biz de onun duasını kabul ettik ve onu tasadan kurtardık. iste biz, insanları böyle kurtarırız" (el-Enbiyâ, 21/88).
"Eğer tesbih edenlerden olmasaydı, (insanların) yeniden diriltilecekleri güne kadar onun karnında kalırdı" (es-Saffat, 37/143, 144).
Gücü her şeye yeten Yüce Allah, balığın karnındaki Yunus (a.s)'i öldürmedi. Bir süre sonra balık onu ağzı ile sahile bırakmıştı. Onun kurtuluş ve daha sonraki hali, Kuran'da şöyle haber verilmiştir:
"(Ama balığın karnında bizi andı, tesbih etti), biz de onu hasta bir halde ağaçsız, boş bir yere attık ve üzerine (gölge yapması için) kabak türünden bir ağaç bitirdik" (es-Saffat, 37/145, 146).
Yunus (a.s)'i bu sıkıntılardan kurtaran Yüce Allah, onun milletine de neticede hidayeti nasip etti. Onlar da sonunda Allah'a iman edip tevhide sarıldılar
"inandılar, biz de onları bir süreye kadar geçindirdik" (es-Saffat, 37/148).
Yunus (a.s)'in milletinin bu şekilde tövbe etmeleri, küfürden dönüp Allah'a inanmaları, Allah tarafından övülmüş, methedilmiştir:
"Keşke (azabı gördükten sonra) inanıp da, inanması kendisine fayda veren bir memleket olsaydı! (Azabı gördükten sonra inanmak, hiç bir memlekete yarar sağlamamıştır). Yalnız Yûnus'un kavmi, (azab henüz inmeden önce) inanınca, dünya hayatında onlardan rezillik azabını kaldırmış ve onları bir süre daha yaşatmıştık" (Yunus, 10/98).
Yunus (a.s)'in faziletli bir İnsan olduğu, Yüce Allah tarafından şöyle haber verilmiştir:
"İsmail, el-Yesa', Yunus ve Lut'a da (yol gösterdik). Hepsi iyilerden idiler" (el-En'âm, 6/86).
Hz. Muhammed (s.a.v) de onu söyle övmüştür:
"Her kim ben Yunus b. Mattâ'dan hayırlıyım derse, yalan söylemiştir" (Buhârî, Tefsiru süre 6, 4).
Yunus (a.s) da, diğer peygamberler gibi, insanları küfrün şerrinden nehyeymiş ve Allah'a iman etmeye davet etmiştir. İnanan insanlar için, onun hayatından alınacak çeşitli ibretler vardır.
Haksözhaber/ Pervin YEŞİLDAĞ