Cengiz Çalan'ın sunduğu seminerden alınan kısa notlar aşağıda aktarılmıştır.
İslam dünyası köklü bir zihniyet değişikliği geçirmek mecburiyetindedir. Bunu İslam düşüncesinin her alanında gerçekleştirmek gerekirse de, İslam geleneğindeki Müslümanların peygamber tasavvurları öncelikli alanların başı, bizatihi dinin doğru anlaşılması ve çağın idrakine sunulması için sağlıklı bir peygamber anlayışına ihtiyacı vardır. İslam'ın ikinci kaynağı olarak kabul edilen hadis/sünnetin doğru bir şekilde anlaşılması ve yorumlanması, Hz. Peygamberin günümüz insanına gerçek manada örnek olarak sunulması sahih bir peygamber tasavvurunun teşkil edilmesine bağlıdır.
Hz. peygamberin "yüce bir ahlak üzere olduğu"(68-kalem süresi 4) ve "güzel bir örnek teşkil ettiği"(33-ahzap süresi 21) şeklindeki ayetler Müslüman muhayyilesinin müdahalesiyle "en yüce ahlak sahibi" ve "en güzel bir örnek" şekline sokulduğu görülmektedir.
Aşırı yüceltmeci ve indirgenmeci peygamber olmak özere iki yanlış peygamber anlayışı çokça yaygınlaşmıştır.
Bazı rivayetlerde peygamberimiz şöyle tasavvur edilmiştir. Hz. Peygamber önünü ve arkasını görmekte, en uzaktaki sesleri mükemmel bir şekilde işitmekte, başka bir deyişle, insanların duymadıklarını duymakta ve görmediklerini de görmektedir. Ayrıca kanını içenlerin ağızlarından misk kokusu geldiği söylenmektedir.
Hz. peygamberin bilgi kaynakları sadece beş duygu ve akılla sınırlı değildir; o gözle görünmeyenin, geçmişin ve geleceğin bilgisine sahiptir ve bu bilgisini arkadaşlarıyla paylaşmıştır; onlara kendi yaşadıklarını zamanda gaybi bazı olayları bildirdiği gibi, tarih öncesi dönemlerden nakillerde bulunmuş, gelecek zamanla ilgili kimi olayları da haber vermiştir.
Öyle ki Hz. Peygamber efendimize binlerce mucize atfeden rivayetler vardır. Müslümanların insanüstü ve mucizevî güç özelliklere sahip bir peygamber tasavvuruna yol açan temel sebeplerden biri geçmiş peygamberlere olağan üstü niteliklerinin ve mucizevî olayların aynısının veya benzerinin Hz. Peygambere de izafe edilmesi suretiyle onu diğer peygamberler ve müntesipleri karşısında yüceltme amacıdır.
Müslümanların diğer din ve kültürlerle karşılaşmasından sonra, İslam entelektüellerinin bilhassa nübüvvet müessesini inkâr edenler başta olmak üzere çeşitle dini gruplara karşı Hz. Peygamberin peygamberliğini ispat yolunda yoğun bir mücadeleye giriştikleri bilinmektedir.
Bilhassa Mutezile'nin bu konuda öncü bir rol oynadığı ve bu amaçla pek çok eser yazdıkları da malumdur.
Sünni kelamında da önemli bir yer tutan "peygamberliğin ispatı" tartışılırken peygamberin ismeti konusu da ele alınmıştır.
Müslümanların muhayyilesi Hz. Peygamberi yaratılış itibariyle günahlardan masum olduğu fikriyle yetinmemiş ve Hz. Peygamber i bu dünyanın fiziki sınırları dışına çıkararak onu kozmosun yaratılışının amacı ve ilk maddesi haline getirmeye çalışmışlardır.
Bu anlayışı gündeme getiren tasavvur ehli hz peygambere kozmos un yaratılısının çekirdeği olan kozmik bir güç olarak merkezi bir yer vermişlerdir.
Buna göre Allah kendi nurundan bir cevher yaratıp ondan bu kâinatı tertip içinde yaratmıştır. Buna ilk cevher ve külli akıl ve ta nur-i Muhammedi adı verilmiştir.
Müslümanların bir başkası peygamber tasavvuru da "indirgemeci peygamber" tasavvurudur.
Buna en yaygın örnek olarak da Hz. Peygamberi "vahiy postacısına" indirgeyen sünnet karşıtları gösterilebilir.
Aşırı yüceltmeci tavırla indirgemeci tavır Hz. Peygamberi örnek alınamaz hale getiren ve hayattan dışlayan tavırlardır.
Bu konuda dengeyi sağlamak zor ancak her iki tarafın süpürücü davranışı da yanlıştır. Bu konuda hadis diye rivayet edilen söylemlerin ciddi bir eleştirel değerlendirme yapılması gerekir. Fakat bu sünneti/hadisi reddetmek manasına gelmez. Nasıl ki dinin teorik kaynağı Kuran'sa pratik kaynağı da Hz. Muhammet'tir.
Sünneti inkâr hareketi Müslümanlar eliyle değil Oryantalistler eliyle yeşermiştir. Şunu da belirtmek gerekir ki sünnet ve hadis aynı şey olmadığı gibi Hz peygamberin her hareketi de sünnet her sözü de hadis değildir.
Buraya kadar farklı peygamber tasavvurlarını açıklayan Çalan sunumuna şöyle devam etti.
Hz. Peygamberi anlama konusunda bir sapma açısından söz edebilmek için, bir istikamet açısının olması gerekir buda Kuran'ın peygamberidir. Çünkü ;
1. Hz. Peygamberi en iyi öğreneceğimiz kaynak, onu peygamber olarak atayan ilahi kaynaktır.
2. Hz. Peygamberi tanıtan en objektif en orijinal ve en sahih kaynak Kuran'dır.
3. Nasıl ki bize Kuran'ı peygamber öğretmişse peygamberi de Kuran öğretmektedir.
Kuran'daki peygamber tasavvurunun niteliklerine baktığımızda Hz peygamber bir beşerdi : "Allah bir insanımı elçi gönderdi?"(17 isra süresi 94) diyenlere kuran şu cevabı vermiştir. "deki: eğer yeryüzünde salına salına dolaşan bir melekler olsaydı, o zaman onlara elçi olarak şüphesiz gökten bir melik indirirdik."(17 isra süresi95)
Hz. Peygamberimiz zincirin son halkası olduğu kuranda açıkça ifade edilir. "Muhammet sizin erkeklerinizden hiçbirinin babası değildir, fakat o Allah resulü ve bütün peygamberlerin sonuncusudur. Allah ise, her şeyi hakkıyla bilendir"(33/ahzap süresi 40)
Hz. peygamberin hayranlık verici bir bir ahlak üzereydi ve şüphesiz ki O âlemlere rahmet olarak gönderilmiştir.(kalem süresi 1–6)
Hz. Peygamber verilen mesajı tam alır (75 kıyame süresi 48), ilahi mesajı tam ve eksiksiz olarak iletirdi. Ayrıca ilahi mesajı açıklaması hususunda verilen görevi de eksiksiz hassasiyetle yerine getirirdi.
Haber: Murat Yeşildağ