Esma Bilgen'in sunumundan öne çıkan notları ilginize sunuyoruz:
Hz. Musa Kendisine kutsal kitaplardan biri olan Tevrat gönderilmiştir. Fakat Tevrat, Musa Peygamberin ölümünden sonra insanlar tarafından değiştirildiği için günümüzde asıl hali bulunmamaktadır. Ama değiştirilmiş şeklini Museviler hala kutsal kitap zannederek okumaktadırlar. Günümüzdeki Musevilerin okuyup inandıkları bu kitap, Musa Peygamberin getirdiği kutsal kitap olmadığı için onlar doğru bir inanışa sahip değildirler.
Biz Hz. Musa'nın yaşamı ve güzel ahlakı ile ilgili tüm bilgileri Kuran'dan öğreniriz. Kuran'da bildirildiğine göre, eski Mısır hükümdarlarına "firavun" denirdi. Bunların birçoğu Allah'a inanmayan, kendilerini kutsal bir kişi gibi gören, çok kibirli insanlardı. Musa Peygamberi de Allah bu firavunların en zalimlerinden birisine göndermişti.
Hz. Musa'nın hayatından bize haberler veren ayetleri okurken üzerinde durulması gereken önemli bir konu, kaderdir. Hz. Musa'nın Firavun'un sarayına gönderilişi şöyle olmuştur:
Hz. Musa'nın doğduğu sıralarda, Firavun zalimce bir emir vermiş ve ülkesindeki tüm erkek çocukların öldürülmesini istemiştir. Hz. Musa da ölüm tehlikesiyle karşılaşmıştır. Ancak Allah Hz. Musa'nın annesine oğlunu suya bırakmasını söylemiş ve sonunda onu Firavun'un alacağını ve onun kendisine geri dönüp peygamber olacağını bildirmişti. Annesi Hz. Musa'yı bir sandığın içine yerleştirerek suya bıraktı. Nehirde başıboş ilerleyen bu sandık bir süre sonra Firavun'un karısı tarafından bulundu ve Hz. Musa daha bebekken büyütülmek üzere saraya alındı. Böylece Firavun, ileride kendisine Allah'ı anlatacak, yanlış fikirlerine karşı koyacak olan insanı, bilmeden yanına almış ve büyütmüştür. Her şeyi bilen Allah, Firavun'un Hz. Musa'yı nehirde bulup, onu sarayında yetiştireceğini de bilmektedir.
Hz. Musa doğduğunda onun bir sandık içinde suya bırakılacağı, Firavun'un onu bulacağı, sonunda ise Hz. Musa'nın bir peygamber olacağı belliydi. Çünkü Allah onun kaderini öyle belirlemişti. Allah bunu Hz. Musa'nın annesine bildirdi.
Burada Hz. Musa'nın hayatındaki tüm detayların en ince ayrıntısına kadar Allah Katında kaderde belirlenmiş olduğuna ve aynen takdir edildiği gibi gerçekleştiğine dikkat etmek gerekir.
Hz. Musa büyüdükten sonra Mısır'dan ayrıldı, bir süre bir başka ülkede yaşadı ve sonra da Allah onu peygamber olarak görevlendirdi. Ve Musa Peygambere yardımcı olarak kardeşi Hz. Harun'u gönderdi.
İkisi birden bu zalim Firavun'un karşısına çıkıp Allah'ı ve O'nun emirlerini anlattılar. Musa Peygamberin yaptığı çok zor bir işti. Çünkü Allah'ı inkar eden çok zalim bir hükümdarın karşısına çıkıp çekinmeden onu, Allah'ı tanımaya ve O'na ibadet etmeye çağırmıştı. Kuran'da Hz. Musa'nın bu daveti şöyle anlatılmaktadır:
Sonra bunların (peygamberlerin) ardından Musa'yı ayetlerimizle (sözlerimiz-delillerimizle) Firavuna ve önde gelen çevresine gönderdik; onlar ona (ayetlerimize) haksızlık ettiler. İşte bozgunculuk çıkaranların nasıl bir sona uğradıklarına bir bak.
Musa dedi ki: "Ey Firavun, gerçekten, ben alemlerin Rabbinden (yani bütün her şeyi yaratıp düzenleyenden) bir elçiyim."
"Benim üzerimdeki yükümlülük, Allaha karşı ancak gerçeği söylemektir. Rabbinizden size apaçık bir belge ile geldim. Artık İsrailoğullarını (Musa'nın kendi toplumu) benimle gönder." (Araf Suresi, 103-105)
Firavun ise kendini beğenmiş ve kibirli bir insandı. Bütün gücün kendinde olduğunu zannedip Allah'a başkaldırmıştı. Hâlbuki Firavun'a o gücü, malı ve toprakları veren de Allah'tır. Ama Firavun akılsız olduğu için bu gerçeği anlayamamıştır.
Firavunun bütün inananları yok etmeyi düşündüğü anlaşılınca iman edenler Hz. Musa önderliğinde Mısırdan kaçtılar.
Hz. Musa'ya karşı çıkan ve iman etmeyen Firavun, daha önce de söylediğimiz gibi, çok zalim bir insandı. Musa Peygambere inanan topluluğu (İsrailoğulları) esir tutuyor, onları köle olarak çalıştırıyordu. Sonunda Firavun'un Hz. Musa'yı ve bütün inananları yok etmeyi düşündüğü anlaşılınca bu topluluk Hz. Musa önderliğinde Mısır'dan kaçtı. İsrailoğulları ve Hz. Musa, önlerine çıkan denizle arkalarından gelen Firavun'un ordusu arasında kaldılar. Ama Musa Peygamber böyle çaresiz gibi görünen bir durumda bile asla umudunu ve Allah'a güvenini kaybetmedi. Allah, bir mucize yaratarak inananların geçmesi için denizi ikiye yardı ve denizde bir yol açtı. Bu, Allah'ın Musa Peygambere verdiği büyük mucizelerden birisidir. İnananlar geçince deniz kapandı, onları takip eden Firavun ve ordusu ise suda boğuldular.
Allah Kuranda bu mucizevi olayı şöyle bildirmektedir:
Firavun ailesinin ve onlardan öncekilerin gidiş tarzı gibi. Onlar, Rablerinin ayetlerini yalanladılar; biz de günahları dolayısıyla onları helak ettik. Firavun ordusunu suda boğduk. Onların tümü zulmeden kimselerdi. (Enfal Suresi, 54)
Hz. Musa ve yanındakiler önlerine çıkan denizle, arkalarından gelen Firavunun ordusu arasında kaldılar. Ama Musa Peygamber asla umudunu ve Allaha olan güvenini kaybetmedi. Allah, inananların geçmesi için denizi ikiye yardı ve denizde bir yol açtı. Bu, Allahın Musa Peygambere verdiği büyük mucizelerden birisidir. İnananlar geçince deniz kapandı, onları takip eden Firavun ve ordusu ise suda boğuldular.
Tam öleceğini anladığı sırada Firavun Allah'a inandığını söyleyerek kendisini kurtarmasını istemiştir. Fakat son andaki bu pişmanlığı fayda etmemiştir. Çünkü Allah, yaptığımız hatalardan ancak samimi olarak pişman olursak bizi affedeceğini bildirmiştir. Allah çok bağışlayıcıdır. Ama insanın tam öleceğini anladığı sıradaki pişmanlığı, samimi ve zamanında duyulan bir pişmanlık olmadığından fayda etmeyebilir. Firavun'a da böyle olmuştur. O halde bizim unutmamamız gereken şudur: Hayatımız boyunca Allah'ın hoşnut olacağı şekilde yaşamalı ve Firavun'un düştüğü hataya düşmemeliyiz. Çünkü hayatımızı Kuran'a uygun güzel bir ahlakla geçirmezsek, Kuran'da emredilenleri yapmazsak, ölüm anında pişman olmamız fayda etmeyebilir.
Haber: Murat Yeşildağ