Sivas Özgür'Der'in ''Türkiye'nin Dış Politika Performansı'' konusunun tartışıldığı programa konuşmacı olarak Süleyman Ceran katıldı.
Süleyman Ceran'ın anlatımından kısımlar şöyle:
Değerli dostlar ,Türkiye son birkaç yıldır büyük bir kuşatma altındadır diyebiliriz. Özellikle 2011 yılından itibaren başlayan Suriye direnişiyle halkın meşru haklarını destekledi. Ne olursa olsun zalimden yana tavır koymadı. Elbette emperyalistler bunun karşısında oldular.
Onları destekleyen işbirlikçi diktatörler de Türkiye karşısında durdular. Bugüne geldiğimizde zorluklar yaşasak da muhacirlere karşı insanı tutumumuz bile çok şeyi ifade ediyor. Suriye konusunda daha cesur olabilirdik. Özellikle silah yardımında veya başka konulardaki destekte geç kaldık veya oyalandık.
Bugün aynı şekilde Libya konusu tartışılıyor. Türkiye ile bir anlaşma yapıldı.
Libya'nın meşru hükümeti olarak tanınan Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH)'nin Türkiye ile deniz sınırı konusundaki anlaşması Yunanistan, siyonist işgal rejimi ve Arap dünyasındaki ihanet rejimleri başta olmak üzere Türkiye'nin uluslararası çapta bir ilerleme kaydetmesinden hoşlanmayan muhtelif ülkeleri rahatsız etti.
UMH'nin anlaşmayı bozması için baskı yaptılar. Onu istediklerini kabul etmeye zorlamak için tehditlerde bulundular. Fakat bu hükümetin onların isteklerini kabul etmemesi ve Türkiye ile anlaşma ve işbirliği konusunda ısrarlı olması üzerine yıllardan beri Libya topraklarında hunharca bir ihanet savaşı veren isyancı Halife Hafter güçlerini harekete geçirdiler.
Türkiye Doğu Akdeniz'deki meşru haklarını teminat altına almak, bölgedeki Müslüman kardeşlerinin meşru haklarını korumak maksadıyla Libya'ya asker göndermeli ve askeri üsler inşa etmeli mi? Evet Türkiye, Libya'ya asker göndermeli ve askeri üsler kurmalıdır. Ancak bu asker gönderimi ve üs kurumu İdlib'teki gibi pasif ve edilgen olmamalıdır.
Suriye'yi kan denizine ve harabeye çevirip Türkiye'yi en jeo-stratejik bölgesinden kuşatan Rusya aynı çemberi şimdi de Libya üzerinden kurmaktadır. Ege ve Akdeniz'de Türkiye'yi hizaya çekmek için Yunanistan'ın gücü yetmeyeceğine göre Avrupa ve Amerika'nın hatta İsrail'in ön açmasıyla Rusya bu işi üstlenmektedir. Sıcak denizlere inen "Rusya" sayesinde iklim değişikliği beklenenden çok daha fazla hızlı ve yıkıcı sonuçlar doğuracak. Hazırlıkları bu faktöre göre yeniden yapmak icap ediyor.
Bunların yanı sıra Doğu Türkistan'daki Çin zulmüne sessiz kalan hükümeti anlamak zor gerçekten.
Çin ile olan ekonomik ilişkilerden kaynaklanabilir lakin bu konuda bir sesin çıkması lazım. Orada ne olup bitiyor bilmiyoruz.
En azından dünya kamuoyuna bir şeyler duyurmalı ve bu konuda bir politika geliştirmeliyiz. Çünkü bizler Müslümanız ve dünyanın neresinde olursa olsun kardeşlerimize ve insanlara karşı sorumluyuz.