4. Yılına giren Suriye direnişine Türkiye'nin dört bir yanından yapılan destek gösterileri devam ediyor. Son olarak Özgür-Der Sivas Temsilciliği Kent Meydanı'nda geniş katılımlı bir basın açıklaması yaptı. Dernek adına Sinan Ceran'ın yaptığı açıklamada Suriye direnişi yanında gündemin sıcak konularına da değinildi. Özellikle STV adlı kanalın Filistinlileri "terörist" olarak gösterdiği basın açıklamasına tepki gösterildi. Bu bağlamda "Kemalist dikta özlemiyle yanıp tutuşan gezici zihniyetin, her fırsatta diriltmeye çalıştığı vesayet geleneğini kabul etmediğimizi, her daim inançlarımızın, değerlerimizin savunucusu olacağımızı belirtmek istiyoruz." denildi.
Basın açıklaması sloganlar eşliğinde sona erdi.
Basın açıklamasının tam metni ektedir:
Suriye İntifadasının 4. Yılında Ümmetin Direnen Çocuklarının Yanında Zalimlerin Ve İşbirlikçilerin Karşısındayız!
“Gevşemeyin, üzülmeyin; eğer (gerçekten) iman etmişseniz en üstün olan sizlersiniz.” (ÂLİ İMRÂN – 139)
Suriye halk direnişi 1096. Gününde.
“ İntifadanın 4. Yılında 94 ölü” 15 Mart 2014
“Şam’da 43 kişi açlıktan öldü” 14 Mart 2014
“Esed ve çeteleri katletmeye devam ediyor” 13 Mart 2014
“Esed zulmü altında 10 binden fazla çocuk öldü” 10 Mart 2013
“Yermük’te açlıktan ot toplayanları bile vuruyorlar” 7 Mart 2014
“Suriye’de on beşbinden fazla kadın öldürüldü” 5 Mart 2014
Bunlar son on günden seçtiğimiz sadece birkaç haber başlığı. Suriye’de çocukların duvarlara “hürriyet” yazmaları korku duvarlarının aşılmasının ilk işaretiydi. Bugün itibariyle aradan üç yıl geçti ve Suriye intifadası devam ediyor. Toplam 160 bin insan şehid oldu. Milyonlarca insan yurtlarından sürüldü. Hayatlar söndü söndürüldü. Fakat özgürlük ateşi sönmedi. Gün geçmiyor ki Suriye’den bir katliam haberi gelmesin bir vahşet yaşanmasın. Fakat Şam’da Halep’te Humus’ta Hama’da ve diğer birçok şehirde müslümanlar zalim Esed ve Baas çetesine karşı onurlu direnişlerini sürdürüyorlar. Gün geçmiyor ki varil bombalı saldırılarda insanlar küçücük bebekler enkaz yığınlarının arasından çıkarılmasın. Fakat Suriye intifadası tüm olumsuzluklara rağmen sürüyor ve zafere yürüyor.
Tüm dünyada müslümanlar birlik olmuş Suriye’nin mazlum ve mağdur insanlarına her türlü yardım malzemesini gönderiyorlar ve dayanışmanın en güzel örnekliklerini sergiliyorlar.
Halep’te bir çocuk ağlıyor sesi Sivas’ta duyuluyor. Şam’da bir bacımızın çığlıkları göğü inletiyor sesi İstanbul’da duyuluyor. Varil bombası ile binalar yerle bir ediliyor Bursa’nın dünyası kararıyor. Çocuklar kimyasal gazlarla ölüyor Diyarbakır’ın vücudu titriyor. Humus’ta bir ekmek fırınında çocuk bedenlerine scud düşüyor patlaması Trabzon’dan hissediliyor. Suriye’de insanlar yüzer yüzer ölüyor tüm insanlık paramparça oluyor
Suriye'deki bu durum o kadar sıradan bir hal aldı ki haber kanalları dahi 50-60 ölüyü rutin bir durum, istatistiki bir veri olarak değerlendiriyorlar. Ünlü bir şahsiyetin ölümü haftalarca medyanın gündeminden düşmezken Suriye’de ki katliamların çoğu haber bile olmuyor. Gezi vandallıkları sebebiyle ölen bir kişinin günlerce medyada gördüğü ilginin yüzde birini 3 yıldır sistematik şekilde katledilen on binlerce çocuk, kadın ve yaşlı kardeşlerimiz malesef görmüyor. Fırın önlerinde bir dilim ekmek için bekledikleri uzun kuyruklarda bombalanan çocuklarımızı, bacılarımızı, analarımızı unutmadık. Yerlerdeki kana bulanmış ekmekleri unutmadık, unutturmayacağız.
Şüphesiz ki Suriye halkı adalet ve özgürlük mücadelesinde yalnız bırakıldı. Zalim rejime karşı destansı direnişi sistematik bir tarzda hem içeride hem de dışarıda samimiyetsiz, tutarsız yaklaşımlarla gölgelenmeye ve kirletilmeye çalışıldı. Aradan üç yıl geçmesine rağmen bu aşağılık tezlerin hâlâ tedavülden tam olarak kaldırılmadığını ibretle izliyoruz. Batılı güçler adına yapılan sayısız açıklama ve izlenen politikalar açıkça Suriye halkının yaşadıklarının emperyalistlerin umurunda olmadığı gerçeğini ortaya çıkarmasına rağmen yalanlardan medet umanlar hâlâ Suriye’li Müslümanları Batı’ya, NATO’ya hizmet etmekle suçlama çirkinliğini terk etmiş değiller. Suriye halkını "zavallı piyonlar" ya da "işbirlikçi hainler" olarak niteleyenleri tövbe etmeye, dünyayı bu zulme karşı duyarlı olmaya ve zalim Baas rejimini bu zulme son vermeye davet ediyoruz.
Suriyeli kardeşlerimizin üç yıldır maruz kaldıkları korkunç zulümlere, yakın zamanda ortaya çıkan, 11 bin kardeşimize yapılan ağır işkenceleri belgeleyen 55 bin kare fotoğrafla ıspatlanan insanlık suçlarına karşı bu kararlılıklarını sürdürmeleri, Allah’tan başkasına boyun eğmeyeceklerini haykırmaları, sadece Suriye halkının tarihi açısından değil, ümmetin geleceği açısından da büyük bir onur, paha biçilmez bir kazanım olmuştur. Şüphesiz en kısa zamanda Baas diktasının tümüyle çöküp, tarihin çöplüğüne atılması ve mazlum Suriye halkının yaşadığı acıların bir an önce son bulması dileğimizdir. Allah-u Teâlâ’ya Müslümanların Tevhid bayrağını Şam’da Esed firavununun sarayına çekecekleri günü yakın kılması ve kıyamı zaferle taçlandırması için yalvarıyoruz. Bununla beraber bir kere daha nihai sonuçtan öte Allah için kıyama kalkışmakla birlikte Suriye halkının mücadeleyi kazanmış olduğunun da altını çiziyoruz.
Rabbimizden 4. Yılında kardeşlerimizin mücadelesini nihai zafere eriştirmesini, ayaklarını sabit kılmasını, bizleri de zulme ve zorluğa karşı İslami kardeşlik ve dayanışma ruhuyla bu haklı ve onurlu mücadeleye karşı sorumluluğunu ifa eden müminlerden kılmasını niyaz ediyoruz.
Bizler vahyi doğruları hayatımızın temel düsturu haline getirme çabası içinde olan müslümanlar olarak; “Allah’ım senden başka kimsemiz yok” diye haykıran Suriyeli kardeşlerimizi ne Baas diktatörlüğünün olmayan insafına, ne de emperyalist güçlerin keyfine terk edemeyiz! Biz Müslümanlar “Rabbimiz, bu zalim güruha karşı bize katından bir yardımcı gönder” diye yalvaran mazlum kardeşlerimize sahip çıkmak için elimizden geleni ortaya koymak ve Müminlerle dayanışma sorumluluğumuzu en güzel bir şekilde yerine getirmekle mükellefiz.
Bu çerçevede yaşadığımız coğrafyada, Suriyeli kardeşlerimizin en temel ihtiyaçlarını gidermek için bölgeye gönderilen yardım tırlarını engelleyen faili malum yapıya, dünyada hesap vermekten kurtulsalar bile ahirette Rabbimize hesap vermekten kurtulamayacaklarını hatırlatıyoruz. Biliyoruz ki Suriye kıyamının fitilini, Mart 2011'de Derea'da duvarlara Esed aleyhtarı slogan yazan çocuklara yapılan dehşetli işkencelere halkın duyduğu tepki ateşlemişti. Gezi olayları esnasında bir çocuğun yaralanmasını Erdoğan'ın iktidarı bırakması için yeterli neden olarak görenler, Suriye'deki durum hakkında Esed'in iktidarı bırakmasını istiyorlar mı acaba?
Ölen çocuğun ailesi ile mensup olduğu mezhebi ve ideolojik grubun, Suriye'de şu ana kadar bizzat Esed'in talimatlarıyla açıkça hedef alınarak, keskin nişancılarca kasten vurularak, şebbihalarca işkence ile, varil bombalarıyla rastgele, abluka ile kasten aç bırakılarak öldürülen en az 10 bin çocuk hakkındaki görüşleri nedir?
Acaba bu çocuklar için de üzülüyor, Esed'i suçluyorlar mı? Yoksa oh olsun, hak ettiler, zaten muhaliflere destek verdiği için Erdoğan suçlu, Esed melek mi diyorlar? Bunları temsil eden yayın organlarının konu ile ilgili yayınlarına bakınca, aynen böyle düşündüklerini görüyoruz, maalesef.
Müslüman mahkumlar serbest bırakılsın!
Sivas Olayları 1993 yılında yaşandı. O yıl, Ergenekon’un en güçlü olduğu, bir cumhurbaşkanını zehirlediği, meşhur ve etkili bir yazarı havaya uçurduğu, bir generalin uçağını düşürdüğü, silahsız ve savunmasız 33 erin öldürülmesini seyrettiği bir yıl olmuştur. O yıl Kürt sorunu barıştan birden uzaklaştırılıp karmaşıklaştırılırken, Alevi-Sünni meselesi tekrar kaşınmıştır. Yapı o kadar güçlüydü ki 4 yıl sonra 28 Şubat darbesi gerçekleştirilecekti. Bu darbenin ilk mağdurları Sivas Davası’ndan içeride tutulan Sivaslılar oldu. En fazla 17 yılla yargılanan insanlar ağırlaştırılmış müebbetle cezalandırıldı. Siyasallaşan yargının bu kararını imzalayıp kalem kıran Orhan Karadeniz sonraki yıllarda da Danıştay saldırısının Ergenekon’la birleşmesini istemeyerek başka bir skandala imza atacaktı.
Pensilvanya'dan Suriye Katliamı Görünmüyor mu?
Bu arada, Suriye'de 3 yıldır devam eden katliamlar ve 10 bin günahsız çocuğun katline ıh demeyen Derin Cemaatin Derin Hocasının, Berkin'in ölümü vesilesiyle yayınladığı taziye mesajı gözlerimizi yaşarttı doğrusu. Hadi bu günlerde AK Parti nedeniyle Suriye muhalefetine gıcığı var, bu nedenle görmezden geliyor bu katliamları diyelim. İyi ama direnişin başlangıcında, ABD'nin muhalefete ters bakmaması nedeniyle olsa gerek, olumsuz bakmıyorlardı muhaliflere.
Hatırladığım kadarıyla bu Hoca, ABD'nin Mart 2003'te başlayan Irak'ı işgali sürecinde işlediği tecavüz, zulüm ve katliamları göremezken, Saddam'ın İsrail'e fırlattığı birkaç Skud füzesinden yaralanan İsrail bebeleri için gözyaşları dökmüştü.
Aynı Hoca Mısırda darbesi Sisi'ye el altından tebrik mesajları gönderirken, cuntacıların meydanlarda katlettikleri 5000 civarında şehit için hiç sesi çıkmamıştı nedense.
Bu nasıl Hoca ise, gözleri sadece İslam düşmanlarının canı yandığında yaşlanıyor. Müslümanların acılarını hiç hissetmiyor bile. Ahir zaman mehdileri böyle oluyor demek ki, kafirlere karşı zelil ve şefkatli, Müslümanlara karşı heybetli ve celalli.
Bununla birlikte işgalci İsrail devletinin son günlerde Gazze’ye yönelik saldırılarını da kınıyor, ümmet coğrafyamızda yaşanan bütün zulumlere ümmet ve kardeşlik bilinci ile karşı çıktığımızı ve ifşa etmeye, tel’in etmeye devam edeceğimizi belirtmek istiyoruz. Bu noktada “İsrail hava kuvvetleri, terör örgütlerine ait yedi hedefi vurdu” manşetiyle haber yapan ve kardeşlerimizi terörist, zalim ve işgalci İsrail’i masum gösteren Samanyolu yayın grubunu kınıyor, izzeti zalimlerin yanında değil, Allah’ın ve ümmetin safında aramaya davet ediyoruz. Hamas SözcüsüSami Ebu Zuhri, yaptığı açıklamada, Samanyolu TV'nin Filistin'deki direniş gruplarını "terörist" olarak nitelendirmesini kınayarak, "Bu garip bir nitelendirme ve Türkiye'nin hükümet ve halk olarak Filistin davasına, direnişine verdiği asil destek ile çelişen bir tutum" dedi. Zuhri, "Biz kendimizi savunuyoruz. Asıl terörist, toprağımızı işgal eden, çocuklarımızı öldürenlerdir" ifadesini kullandı.
Ayrıca Kemalist dikta özlemiyle yanıp tutuşan gezici zihniyetin, her fırsatta diriltmeye çalıştığı vesayet geleneğini kabul etmediğimizi, her daim inançlarımızın, değerlerimizin savunucusu olacağımızı belirtmek istiyoruz.
Biz Sivas Özgür-Der Temsilciliği olarak şunu çok iyi biliyoruz ki, mü’minlerin velisi, kafirler, zalimler ve işkenceciler değil yalnızca Allah ve mü’minlerdir. Allah’ın dostluğunu istiyorsak, Suriyeli, Gazze’li, Mısır’lı, Arakan’lı, Doğu Türkistan’lı tüm mü’min kardeşlerimize sahip çıkmalı, kol kanat germeliyiz. Onların kıyamlarına sahip çıkmanın bizim ahiretimizin kurtuluşu için elzem olduğunu biliyor ve direnişlerine binlerce kez selam yolluyoruz.