Dernek binasında yapılan derste Tufan Caymaz özetle şunları söyledi:
12.108 - De ki: "İşte bu benim yolumdur. Ben ve bana uyanlar bilerek Allah'a çağırırız. Allah'ın şanı yücedir. Ben, Allah'a ortak koşanlardan değilim."
Kur'an'da Ahsen-e Kıssas diye geçen en güzel kıssalardan biri de Hz.Yusuf'tan bahsedendir.
Kur'an, bize ilahi mesajı kıssalar üzerinden anlatır. Rabbimiz bunları hikaye olsun diye anlatmıyor. Bize bu gerçek olaylardan ders çıkarmamız murad ediliyor.
Burada "basiret" kelimesine değinirsek şu anlamlarda kullanılmıştır.
Basir, bildiğimiz gibi "görmek" anlamındadır.
Basiret; delil, hüccet, belgeye dayalı ve kesin bilgi gibi anlamlar taşır. Basiret üzerine yapılan bir davette delilsizlik olamaz/olmamalıdır zaten. Masalımsı değildir bu bilgi. Kanıta dayanır, zandan/ şüpheden uzaktır. Ayrıca basayir/besayir, Kur'an'ın birçok yerinde çoğul anlamda kullanılmıştır.
Müslümanların daveti basiret üzerine olmak zorundadır. Çünkü bu Resulullah'ın yolu/metodudur. Eğer biz de onun yolunu tuttuysak artık basiretli davranmalıyız.
Evet, içinde uzlaşmacılık olmayan ama yumuşak sözlü bir davettir. İlahi mesaj konumundan koparmadan basiret üzerine yapılmalıdır. Bu ayeti ele aldığımızda hemen karşımızı Yusuf 39 ve 40.ayetler çıkar. Yani netlik.
Yusuf, kuyulara atılsa da zindanlara düşse de davetinden vazgeçmemiştir. İşte burada Allah, Hz.Peygamber'e bu daveti tavizsiz ve başına gelebilecek her türlü sıkıntıya dayanmayı telkin etmektedir. Nitekim öyle de olacaktır. Peygamber, tebliğe/davete başlar başlamaz çekmediği sıkıntı kalmayacaktır.
Basiret üzerine davet; bilgi, tecrübe ve ilkeli bir şekilde yapılan davettir. Hz.Yusuf ve diğer peygamberler duruşunu zaten tevhid üzerine yapıyorlar. Basiret üzerine davette temel ilke şirksiz bir yolu benimsemektir. Tevhid eksenli bir duruştur.
Ayete baktığımızda davetçinin bir bilgi/delil üzerine davetini yapar. Bir temele dayandırmalıdır. İkna edici olmalıdır. Müslüman davetinde hissi davranmamalıdır/davranamaz da.
İslam davetçileri bulundukları davet üzerine dört başı mamur bir şekilde yapmalıdır.
Caymaz,1970 ve 1980'li yıllarda "İslami Hareket/Tevhidi Mücadelenin önünde örnek bir lider veya yapı yoktu. Daha çok tercüme olan Seyyid Kutup, Mevdudi ile Ihvan gibi yapıların eserleriyle hareket ediliyordu. Parça doğrularla hareket ediliyordu. Toplumla bağımız iyi bir konumda değildi. Hatta hayata dönük bir davet biçiminiz yoktu. Çünkü basiret üzerine hareket edilmiyordu. Benim görebildiğim kadar iman güvensizlik üzerineydi. Halbuki islama girmek güvende olmak ve güven vermekti. Yani basiret üzerine değildi. Belgeye dayanmadan, düşünmeden, tefekkür etmeden yapılırdı/yapıyorduk.
Hareket kendi zamanının şartlarına göre kendi fıkhını oluşturur/oluşturmalıdır. Bu bütün islami grupların yöntemlerinden biri olmak zorundadır.
Süreç içerisinde müslümanlar birçok şeyden ders alarak, deneyim kazanarak bugünlere gelindi. Birçok kazanımımız oldu. O yıllarda yapılan her şeye de basiretsizdir dememeliyiz. Bu haksızlık olur. Çünkü parça doğrularımız da vardı.
Bugün bizler yaşadığımız toplumu iyi bilip ona göre davranmalıyız. Fıkhımızı ona göre oluşturmakla mükellefiz. Basiret üzerine bir davet ancak bilgi üzerine, belgeye dayalı olmalıdır.
İslami hareketler olarak toplumumuzu yargılarken basireti elden bıraktık mı sonucu malesef dışlayan bir anlayış ortaya çıkar.Bunun sonunda tekfir kaçınılmaz olur.
Davetçi Hz.İbrahim, ey babacığım! Diye hitap ederek islama çağırıyordu.Hitabın ne kadar merhamet ve basiret üzere olduğunu üsluptan bile anlayabiliyoruz. Peygamberler kendilerini toplumlarından ayırlamışlardır. Davetleri her daim hayata dönük gerçekleşmiştir.Nihayetinde rabbimiz de onlara yardım etmiştir.
Basiret üzerine bir davet vahyi ve siyeri beraber okumanın ve anlamanın getirdiği bir sonuçtur.
Müslüman elbette sistemin veya bulunduğu toplumun şirk olan, vahye ters olan her şeyini reddeder. Burada tevhid temel ilkemizdir.
Peygamber, panayırları bile daveti için kullanmaktan çekinmemiştir. Sistem içi araçları kullanmaktan geri durmamalıyız.
Son olarak basiret üzerine hareket/davet; bilgi, düşünce ve eylem üzerinedir. Toplumumuzu iyi tanımalıyız.Kendimizi vahyin ışığında donatmalı ve yenilemeliyiz.Çünkü bu dava kitabi bir delil üzerinedir.
Rabbim vahyi anlamayı, onun basiretiyle hareket etmeyi nasip etsin inşallah!
Yapacağımız davetin sosyal hayattaki karşılığı ancak basiret üzerine bir davetle olur. Allah,bizi basiret üzerine davetini yapanlardan eylesin inşallah kardeşler.
Allah'a emanet olun,diyerek dersini bitirdi Tufan Caymaz.