"Yozlaşma ve İfsada Karşı Teyakkuzda Olmak" başlığı ile çıkan Haksöz Dergisi'nin Eylül sayısı Süleyman Ceren'in sunumuyla değerlendirildi.
Ders içeriğiyle ilgili satır başları şöyle:
Islah, iyiliği emredip kötülükten nehyetmek demektir.
Muslihun ,çabasına karşılık bir beklenti de bulunmaz.
Tağutu red en başta gelir. İnsanların Allah'a giden yollarını kapatmak ifsat etmektir.
Allah yolundan alıkoyacak bir mekanizma tağutidir.
Buna karşı mücadele etmek ifsattır. Örgütlü olmak, cemaat olmak ifsada karşı olmaktır. Ekin'i ve nesli bozmak ifsattır, tam tersi ıslahtır.
Bir Müslüman doğaya çevreye börtü böceği kısacası her şeye karşı sorumludur.
Akrabalık bağlarının zayıflaması ifsadı beraberinde getirir.
Komşuluk ilişkileri, hasta ziyareti ve benzeri çalışmaları yapmak ifsada karşı olmaktır. Yalan söylemek, sözünün eri olmamak ifsattır.
Müminlerin birbirine yardım etmemesi ifsada girer. Enfal Suresi bunun en güzel örneğidir.
Faize karşı olmak ıslahtır, sessiz kalıp desteklemek ifsattır. Haram mal yemek, biriktirmek ifsattır.
Çıplaklık, lutçuluk ve benzeri şeyler ifsattır. Dedikodu, gıybet yapmak, hileli mal satmak, yolsuzluk yapan, sahte evrak düzenlemek ifsattır.
Arkadaşlar, yozlaşma topyekün olarak yaşanıyor maalesef.
Tek tip elbise,tek top yeme içme, medya, film, sinema ,netflix ile ifsat tektipleşiyor. Bunlar belki küçük görünebilir. Küçük Şeyler önemsenmelidir.
I. Dünya ve II.Dünya Savaşında binlerce insan öldürüldü, hatta milyonlarca insan öldü. Peki bunu kim yaptı? Bize ; çağdaş, medeni ve özgürlük dersi verenler yani çifte standart uygulayan ve ikiyüzlü Batı.
Değerli kardeşler, Körfez Savaşı'ndan bu yana Müslümanlar öldürülüyor. Bu da bir ifsattır. Hem de en büyük olanıdır.
Gençlerin ifsada yakınlığı da büyük bir tehlikedir. Gençlerin en sıkıntılı olduğu zaman da bugün cemaatler yok, buna karşılık yapılacak şeyler cemaat olmak, birlikte hareket etmek örgütü olmaktır, ifsat edici yapıların bugün hep birlikte olduklarını ıslah edenlerin ise darmadağınık olduğunu görüyoruz. Ne acı değil mi?
Birleşmiş Milletler (BM)Güvenlik Konseyi'nde Recep Tayyip Erdoğan'ın konuşması üzerine şunları söyleyebiliriz:
1)İsrail sınırının belirtilmesi
2)Libya ve Keşmir meselesi
3)Aylan bebek ve Cemal Kaşıkçı cinayeti
4)Suriye meselesi
5)Mursi'nin ölümü ve daha birçok şey...
Bunlar elbette hiç kimsenin konuşmadığı bir zamanda ve yerde çok önemli şeylerdir. Takdir etmeyen de yoktur. Biraz vicdan taşıyorsa. Ama cumhurbaşkanının Doğu Türkistan meselesine de değinmesini beklerdik. Çünkü bu eksik kaldı.
Rusya ve Çin ile olan münasebetler bunu engellemiş olabilir. Ama bir Müslüman olarak bunu kabul edemeyiz.
Zulüm yeryüzünün neresinde olursa olsun kim tarafından yapıyorsa yapsın her zaman karşı koymakla mükellefiz. Rabbim bize bu bilinci ve direnişini nasip etsin.