Sivas Özgür-Der tarafından dernek binasında gerçekleştirilen "Rus Filozof Dugin'in Türkiye'nin İç ve Dış Siyasetine Etkileri" başlıklı konferansın konuşmacısı Süleyman Ceran idi.
Ceran, şunları söyledi:
"Bugünkü 'Gündem Okumaları' dersimizde Rus Filozof Dugin'nin Türkiye izlenimlerini ele almaya gayret edeceğiz.
Malum AK Parti ve Tayyip Erdoğan ile başlayan 10 Kasım'la birlikte Atatürkçü ve milliyetçi söylemler arttı.
15 Temmuz'dan bu yana Türkiye/AK Parti/Erdoğan çıkış arıyor. Her taraftan kuşatılan İslam ümmeti ve özelde ise Türkiye bundan kurtulmak için çırpınıyor.
Rus düşünür Dugin, Neo-Avrasyacılık fikrine sahip biridir. Putin'i bu görüşlerinde etkileyen biridir. Tayyip Erdoğan'ın da sözünü dikkate aldığı biri.
15 yıllık AK Parti iktidarı yaptıklarının bedelini 15 Temmuz ile ödedi. Erdoğan'ın AB süreci ve İslam ülkelerini kuşatıcı politikası ve iç siyasette olumlu adımlarından rahatsız olan ABD ve NATO bugün Türkiye'yi zor durumda bırakmak için elinden gelen her şeyi yapmaktadır.
Rus jeti düşürüldüğünde Türkiye'den Rusya'ya giden heyetin söylediklerini Dugin şöyle ifade ediyor: 'Gelen heyetin söylemleri düşen uçaktan 10 kat daha bizi etkiledi.'
Bu heyette D. Perinçek gibi düşünen Kemalist generaller vardı. Bunlarla yapılan işbirliği süreciyle Türkiye Rusya'ya gebe kaldı. Bugün verilen tavizler de bunun sonucudur. Çünkü Türkiye yalnız bir devlet ABD-Rusya'dan başka üçüncü bir partneri maalesef yoktur. Mısır'da cuntacı Sisi ile düşürülen Mursi vardı. O da darbeyle götürüldü.
Dugin'e göre R. Zerrap davası bir yeni 17-25 Aralık'tır. Çünkü ABD kendisine şirk koşulmasını asla kabul etmez. Sadece kendisiyle işbirliği yapılacak ve dediğim dedik olacak bir zihniyete sahiptir.
Dygin ,14 Temmuz'da Türkiye'de kalıyor. Darbeyi önceden biliyorduk diyen kişidir. Bu söylemi Tayyip Erdoğan'ı tedirgin etmiştir. Rusya ile bugün gelinen noktada etkisi yadsınamaz.
Astana görüşmeleri ve İdlib operasyonu iki ülke ilişkilerini daha da güçlendirmiş gibi görünüyor. Ama ileride 'radikal gruplar' var diye Türkiye'den İdlib'in Müslümanlardan alınıp rejime/şebbihalara verilmesi istenirse durum ne olur bilemiyoruz. Türkiye bu sıkışmışlıktan kurtulmak için Müslümanları yalnız bırakacak mı?
Aslında bizim tek ittifak edeceğimiz/ettiğimiz ülke Katar'dır. Ne yazık ki onun da sadece parasal gücü var. Son yaşanan Katar krizi de ortada zaten.
Bölge emperyalist güçler tarafından İran ve S. Arabistan elinde gidip geliyor. S. Arabistan, Yemen zulmü ve ABD politikalarını uygulamasıyla belli ediyor kendini. İran zaten Irak ve Suriye'de katliamlarla yayılmacı Şii-Safevi zihniyetini yayma peşinde. Bu iki devletin yayılmacı politikaları bölgeye neler getirecek?
ABD'nin Gezi Olayları, Suriye'de PKK/PYD desteği, 15 Temmuz darbe girişiminin arkasındaki desteği, Vize politikası, R. Zarrap vb. Türkiye'yi açık bir kuşatmaya aldığını görüyoruz.
Bunlardan hareketle Rusya'ya sarılan Türkiye'nin işi gerçekten kolay değil.
Son süreçte Tayyip Erdoğan'ın Atatürk ve milliyetçi söylemleri bir siyasi hamle veya 2019 seçimlerine yatırım gibi görünse de Müslümanlar, STK'ler olarak yanlışa yanlış demekle sorumluyuz.
Özellikle halkın bunları yanlış okuması bizi endişeye sevk etmektedir.
Aslında olan şeylere baktığımızda II. Abdülhamid dönemini yaşıyoruz. Aynı yalnızlığı ve endişeyi Tayyip Erdoğan da yaşıyor maalesef. Ortadoğu'da partneri olmayan Tayyip Erdoğan'da 'denize düşen yılana sarılır' vecizesini görüyoruz. Ama bu yılanın zehirleyip öldürmemesinin garantisi de yoktur. Erdoğan ve AK Parti'de alınan kararların istişareden uzak olduğunu görebiliriz. Eleştiriye kapalı ve reis ne derse hemen uygulanan bir görüntü var.
Müslümanlar olarak buna sessiz kalamayız, yapıcı bir eleştiri kültürüyle yanlışa yanlış demekle sorumluyuz. STK'ler sus pus, İslami camialardan ses yok. Acı gir durum gerçekten.
Sonuç olarak şunu görüyoruz: Dugin gibi Putin'i etkileyen bir düşünür/filozof yok Türkiye'de maalesef. Tek başına kalan Cumhurbaşkanı'na ve ekibine olumlu eleştiri/istişari mekanizma olmalıdır.
İslami camialar olayları iyi okumalı ve dünyayı, özellikle İslam coğrafyasını iyi bilmeliler.
AB, ABD ve NATO parçalanmış, bölünmüş, kan, savaş ve kaos olan bir Müslüman coğrafya istiyor. Bunu da bir nebze yapıyorlar. Asıl gayeleri daha da kötü bir İslam alemidir. Kabile devleti, mezhep ve etnik devletçikler oluşturarak yüzyıllarca kendilerine rahat bir dünya düzeni tasarlıyorlar.
Uyanık olmalıyız. Vahyi bakış açısı ve sahih sünnetle olaylara ve yaşananlara bakmakla sorumluyuz. Herkes kendi inancını/ideolojisini yaşayabilir buna bir şey diyemeyiz. Ama dayatmalara karşı çıkmalıyız. Hiç kimseyi inanmadığı, kabul etmediği şeylere zorlayamayız. Zaten bu adil de değildir tam tersine zulümdür.
Rabbim tevhid bilinciyle, kardeşlik şuuruyla davranan kullarından eylesin."
Program, soru ve cevap faslının ardından sona erdi.