“Müslümanın Sanat ve Edebiyatla Kuracağı Bağ”

Özgür-Der Amasya Temsilciliğinde “Müslümanın Sanat ve Edebiyatla Kuracağı Bağ” Konulu Seminer Yapıldı.

5 Nisan 2014 Cumartesi gecesi dernek salonunda gerçekleştirilen seminerde Özgür-Der Sivas Temsilciliğinden Süleyman CERAN, konu ile ilgili olarak özetle şunları söyledi.

SANATIN TARİFİ VE ÖNEMİ

Sanat konusu camiamızda yeterince konuşulmuyor maalesef. Oysa gündelik hayatımızın tamamına sirayet eden çok önemli bir konu. Mesela kullandığımız bir masayı ele alalım. Basit bir masa işimizi görebilirken, ona estetik kazandırarak, üzerine işlemeli örtüler sererek kullanıyoruz genelde. Yani sanat konusu akademik bir konu olmayıp, hepimizi ilgilendiren pratik, hayatın içinden bir konu. Mesela, sanatçı olmayan, yani her biri birer sanat eseri olan çok çeşitli el işi yapmayan kaç hanım vardır?

Sanat terimi arapça sanaa – bir şeyi ustalıkla yapmak kökünden gelmekte olup, Latincesi art’tır. Terim olarak, belli bir form (biçim) ve içeriğe sahip, estetik ve yaratıcı bir faaliyet olarak tarif edilebilir. Burada sanatı diğer faaliyetlerden ayıran en önemli unsur estetik olup, bir faaliyette estetik yoksa sanattan bahsedilemez.

İSLAMIN SANATA BAKIŞI

İddia edilenin aksine, sanat ve sanatçı nötr olmayıp, sanatçının düşünce ve duyguları mutlaka eserine yansır. Bu nedenle, bir Müslüman Sanatçının eseri, direk dini bir vaaz formunda olmasa bile, en azından dini – vahyi incitmemeli, yani İslam’ın esaslarına aykırı hususlar içermemelidir.

Bu gün genelde sanat camiasına hakim olan fıtrata ters, cinselliği ve kapitalist yaşam tarzını merkeze alan sanat anlayışı, İslami açıdan gerçek sanat sayılamaz.

26.Şuara Suresi 221’den 227’ye kadar olan ayetlerde, Mekke’nin en önemli sanatçıları olan şairler eleştirilmekte, ancak iman edip salih amel işleyen, Allah’ı çok anıp haksızlığa karşı diren şairler bu eleştiriden istisna edilmektedirler. Mekke’de şiir sanatı o kadar önemli ve etkisi o kadar fazla ki, bu şekilde eleştiriye konu ediliyor ve gerçek sanatçıların – şairlerin nasıl olması gerektiği ortaya konuyor. Yani genelde sanatçıların durumu olumsuz iken buna rağmen sanat tamamen ret edilmeyip, Müslüman sanatçının hangi vasıflara sahip olması gerektiği ortaya konularak yönlendiriliyor.

Bu ayetlerin ortaya koyduğu bir gerçekte, sanatçılarında imtihan edilmekte olduğu ve ahirette hesap verecekleri, onların insanlardan ayrı ve hesap sorulmayacak – layüsel bir sınıf olmadıklarıdır.

Avrupada klasik çağda üretilen tüm sanat eserlerinin hepsi dinle alakalı olup, hepsi hrıstiyanlığı temsil ederken, Türkiye’de dinle alakalı eserler sanat eseri olarak kabul edilmiyor.

SANATLA İLGİLİ 4 FARKLI YAKLAŞIM

1- Sanatın sosyal ve siyasal konularla ilgilenmemesi gerektiğini iddia eden, sanatı ayrı bir dünya olarak algılayan, sanat sanat içindir yaklaşımı.  Şiddetle eleştirilmesi gereken bir yaklaşımdır.

2- Sanatı sadece bir propaganda aracı olarak görüp, sanatta estetiği göz ardı eden yaklaşım. Sanat sanat içindir yaklaşımına göre daha makulse de, estetiksiz bir sanat mümkün, etkili ve kalıcı olmadığından, doğru bir yaklaşım değil.

3- Kendilerini sanatçı olarak kabul ettirebilmek için, İslam karşıtı baskın sanatçı grubun gözüne girmek amacıyla, Müslümanlara taş atanların yaklaşımı. Sorunlara çözüm için değil, Müslümanları çözmek için yaklaşan, eleştiriyi yapmak için değil, yıkmak için alabildiğine yapanların yaklaşımı.

Bunların konumu, beyazlardan sayılmak için derisini kazıyan zencilerin durumuna benzemekte olup, şiddetle eleştirilmesi gereken bir yaklaşımdır.

Bu yaklaşımdaki Müslüman sanatçılar ilk fireleri Suriye direnişine bakışlarında verdiler. Kalanları da Gezi Parkı olaylarında ki tutumlarıyla döküldüler.

4- Müslüman kimliği ile sanatı – estetiği dengeleyen yaklaşım. Ne İslami kimliğinden, ne de sanattan – estetikten taviz vermeyen en doğru ve tutarlı, Şuara Suresinde istisna edilen sanatçıların yaklaşımıdır.  

Bu doğru yaklaşımın Türkiye İslamcılığı tarihinde çok önemli temsilcileri vardır. Öyle ki, Türkiye İslamcılığı edebiyatla iç içe gelişmiştir. Mehmet Akif, Necip Fazıl, Rasim Özdenören gibi edebiyatçılar, hem İslami kimliklerinden, hem de sanattan – estetikten ödün vermeyen istisna sanatçılardandır.

KUR’ANDA SANAT

Kur’an, hakikat mesajını, her türlü meşru – etkili sanatı kullanarak taşıyan bir kitaptır. Kur’anın özellikle Mekke’de inen sureleri birer şiir şaheseridir. Bunun yanında Kur’anın neredeyse üçte birini oluşturan peygamber kıssaları da, birer roman, tiyatro ve sinema eseri özelliklerini taşımaktadırlar.

Özellikle 12.Yusuf Suresi, her yönden sinematik özellikler taşımaktadırlar. Yakın plan, arka plan, geriye gitmeler gibi, sinematik metotlarla mesaj canlı ve zihinlere nakşedici bir biçimde aktarılmaktadır. Yine Musa (as)’la alakalı kıssalar, bu sinematik özelliklerin yoğun biçimde kullanıldığı anlatımlardır.

Kur’anın mesajını iletme de sanatı kullanmasının, mesajın etkili olarak ulaştırılması ve kalıcı olabilmesi için, sadece doğru olmasının yetmemesi, mutlaka etkili sanatsal – estetiksel metotlarla iletilmesi gerektiği gerçeğidir.

Nitekim Anadolu’da pek çok dini önder yaşamış olmasına rağmen, sanatı – estetiği iyi kullanan Yunus Emre ve Mevlana ön plana çıkmış ve doğrularla eğrilerin karışık olduğu mesajları bu güne kadar gelebilmiştir. Oysa pek çok doğru mesaj sahibinin mesajları, etkili olarak iletilemediği için, hem yeterince duyurulamamış, hem etkili olamamış, hem de günümüze kadar intikal etmemiştir.

GÜNÜMÜZDE MÜSLÜMANLAR VE SANAT

İslamın ilk yıllarında ve güçlü olduğu yıllarda sanat Müslümanlarca iyi kullanılmıştır. İslam dünyasının duraklaması ve gerilemesi, aynı zamanda sanatta da bir duraklama ve gerileme, yıkılması da, sanatta da yıkılmayı getirmiştir.

Günümüzde de halen aynı kısırlık devam etmektedir. Mesela, son yüzyılda Mustafa Akkad’ın peygamberimizin hayatını anlattığı Çağrı filmi ile, Libya Kurtuluş Hareketini anlattığı Ömer Muhtar filmleri ayarında filimler yapılamamıştır.

Oysa sanat mesajın etkili iletişimi ve kalıcı olması için çok önemlidir. Doğru mesajlar sanatsal araçlar kullanılmadığında kitlelere ulaşamadığı halde, yanlış mesajlar doğru imiş gibi gösterilebilmekte ve kalıcı etkiler bırakmaktadırlar.

Mesela 1993 Sivas olayları tamamen Aziz Nesin’in peygamberimiz ve hanımlarına saldırısını protesto içerikli olarak çıkmışken, alevilere karşı bir hareketmiş gibi gösterildi ve bu konuda o kadar çok sanat eseri üretildi ki, artık bu gerçek olarak görülmeye başlandı. Oysa bizim camiamızda bu konuda neredeyse hemen hiç eser üretilmedi.

Yine Gezi olayları ile ilgili bir bürü yazılı ve görsel sanat eseri üretilip, Gezi ve Berkin idolleştirilirken, 3 yılda en az 150 bin mazlumun katledildiği Suriye direnişi ile ilgili olarak neredeyse hiç sanat eseri üretilmedi. Oysa bizim Suriye gerçeğini en yalın olarak öğrendiğimiz Salyangoz romanı orta derecede bir sanat eseri iken, pek çok kitaptan daha fazla öğretici olmuştu bizim için.

NASIL BİR SANAT?

Dilenenlerin ve sığınanların değil, direnenlerin ve dik duranların sanatı yapılmalı. Mehmet Akif’in, Şeyh Sait’in, İskilipli Atıf’ın yazılı ve görsel sanatsal ürünleri yapılmalı; 28 Şubatta dökülenlerin değil bu güne değin direnenlerin romanları ve filimleri yapılmalı. Aynı şekilde Suriye’de, Mısır’da, Filistin’de direnenlerin edebiyatı, filimleri yapılmalı.

Bu sanat ürünleri kaba – propagandik olmamalı, mutlaka estetiksel olmalı, mesaj ürünün içine yedirilerek, kaba değil, ince olarak verilmeli.

Bunu yapabilmek için tüm Müslümanlar ve bilhassa Müslüman Sanatçılar çok yönlü olmalı, sağlam Kur’ani bir eğitimden sonra, edebiyattan sinemaya, resimden müziğe sanatla ilgilenmeli, ilgi ve yeteneklerinin olduğu sanat alanlarına eğilmeli, çok okumalı ve çok gezmelidirler.

Bu alanda hala mevzilerini koruyan Cemal Şakar, Hasan Aycın, Hüseyin İnan, M.Önal Mengüşoğlu, Mihriban İnan Karatepe, Ali Değirmenci, Fuat Sezgin gibi isimlerin eserleri takip edilmelidir.

 

Etkinlikler Haberleri

Özgür-Der’in 2024 yılı genel istişare programı Sivas’ta başladı
İfsad karşısında teyakkuzda olmak
Sivas Özgür-Der Mart ayı faaliyetleri
Sivas Özgür-Der 2022 Şubat ayı faaliyet raporu
Sivas Özgür-Der 2022 Ocak ayı faaliyet raporu