Basın açıklamasını yapan Sinan Ceran şunları dile getirdi:
Değerli Sivaslılar ve kıymetli basın mensupları malum üç haftaya yakındır Afrin Operasyonu yapılıyor. Buna karşı savaşa hayır çığırtkanlığı yapanlara bakınca bu söylemin dünya gerçekliğinden bi-haber naif bir söylem. Haksızca, zalimce savaşan bir tarafın ucuz bir psikolojik savaş silahı! Bu yönteme haksız ve saldırgan taraf zayıf olduğunda başvuruyor. Bugün bunu PKK ve PYD'ye sempati duyanlar veya destek verenlerden duyuyoruz.
Ellerinde silah, namlularında binlerce masumun kanı ve dillerinde barış hic2 eksik olmaz.
Barışı bu kadar isteyen sizler Amerika'nın verdiği 5000 tır ve 2000 uçak kargosu dolu silahla ne yapmayı düşünüyorsunuz acaba?
Gelin dürüst olun, savaşacaksanız adam gibi savaşın. Sıkıştığınızda barış, demokrasi, insan hakları ve kardeşlik gibi lafların arkasına saklanmayın, ağlamayın.Kininizi süslü lafların ardına saklamayın! Evet, sizler eli kanlı satılık ABD uşakları olarak tarihe geçtiniz/ geçeceksiniz.
Şunun altını özellikle çizerek söylüyorum bakınız pankarta da aldık.
"PYD/PKK Kürt halkının temsilcisi değildir. İran/Esed çetesinin ve emperyalistlerin taşeronudur!"
Değerli Sivas halkı, dünyanın hiçbir ülkesi ve yerinde ÖSO terörist kabul edilmezken CHP ve saz arkadaşları tarafından bununla itham ediliyor. Asıl terörist ABD, RUSYA, ESED VE İRAN'ı görmeden nasıl da böylesine vicdansız bir tutuma giriyorsunuz? Gerçi şaşırmadık! Suriye direnişinin karşısında hep CHP vardı. Sosyalistler, ulusalcılar, İrancılar, mezhepçiler ve saadetçiler oldu.Bunlar şimdi çıkıp barıştan veya Afrin'e girilmemesi gerektiğinden dem vuruyorlar. Chp hep Esed ve PYD'nin yanındaydı. Şimdi de çıkıp eli kanlı zalim Esed ile görüşülsün diyor. Bir milyon insanı katleden biriyle görüşmeyi nasıl dillendirebiliyorsun demeyeceğim çünkü bunları zaten hep birlikte hareket eden bir zihniyete sahipler.
Suriye direnişine karşı çıkan Doğu Perinçek, PYD/PKK, CHP ve sol örgütler geçmişte hep aynı yerdeydiler şimdi de aynı yerdeler. Bir de bunlara eklemlenen İrancı tayfa var. Bunlar direnişi her türlü karalama, mahkum etme ve dezenformasyona giriştiler. Kendini İslamcı (!) gören mezhepçi tayfa ise nostaljik şeylerle müslümanca bir varoluş sergilemeyi düşünüyor. Lakin böyle bir şeyin imkansız olduğunu ve ilkesiz, vicdansız bir duruş sergiliyorlar.
Kudüs edebiyatı yaparak, Afganistan, Bosna ve daha birçok cihadı desteklediğini dile getiren bunlar iş Suriye cihadına gelince İrancı bir zihniyetle katliamlara ortak olmuşlardır. İran'ın Suriye halkına yaptığı katliam ve zulüm Esed ve Rusya'dan aşağı değildir.
Değerli basın mensupları ve Sivaslılar, bugün Idlip ve Doğu Guta'da yapılan katliamlardan bahseden medya malesef çok az veya geçirtirmelik. Allah aşkına orada ölenler sivil ve masum çocuklar değil mi? Rusya, İran ve Esed üçlüsü her türlü çirkefliği yapıyor. Bunlara sessiz kalamayız/kalmamalıyız.
Zeytin Dalı askeri harekâtına Amerika ve Avrupa'dan gelen tepkilere aşırı bir biçimde yoğunlaşınca Rusya ve İran'ın gösterdiği askeri ve diplomatik tepkileri ya görmezden geliyoruz ya da yerli yerine oturtamıyoruz. Oysa bu süreçte Rusya ve İran özellikle İdlib ve Doğu Guta'ya dönük ileri düzeyde barbarlık içeren saldırılarını daha bir yoğunlaştırdılar. Başkent Şam'ın banliyösü sayılan Doğu Guta'ya yönelik olarak Esed rejimiyle birlikte havadan ve karadan saldırılar düzenleyen Rusya ve İran sivil yerleşim birimlerini resmen yakıp yıkıyor. Klor gazı başta olmak üzere çok sayıda kimyasal saldırının düzenlendiği kayıtlara geçti.
Türkiye'nin Afrin'den sonra Münbiç'i alması ve İdlip'e girmesi elzemdir. Bizler bu coğrafyanın her yerindeki yanlışlıklardan, zulümlerden ve katliamlardan sorumluyuz çünkü bizler müslümanız hamd olsun! Hiçbirimiz Esedci, İrancı ,CHP, ulusalcı ve solcu geçinenler gibi düşünmüyoruz. Ümmetin neresinde olursa olsun yapılan katliamlardan ve haksız uygulamalardan hesaba çekileceğimizi biliyoruz.
Sinan Ceran, basın açıklamasını bu sözlerle bitirdi.