13 Mayıs 2012 Pazar günü Özgür-Der Sivas Temsilciliği üyeleri Kent Meydanı'nda İsrail zindanlarında direnen Filistinli esirleri, Suriye'yi ve Türkiye'de yaşanan son süreci irdeleyen bir basın açıklaması yaptılar.
Dernek sözcüsü Burak Alıncak'ın yaptığı basın açıklaması tam metni:
İSRAİL ZİNDANLARINDAN YÜKSELEN ÇIĞLIĞA SESSİZ KALMAYALIM…
“Sakın Allah’ı zalimlerin yaptıklarından habersiz sanma. Allah onların cezasını gözlerin
korkudan yerinden fırlayacağı bir güne kadar ertelemektedir.”(İbrahim 42)
İsrail işgal yönetiminin hapishanelerdeki baskısını geriletmek ve temel insani haklarının gasp edilmesini engellemek amacıyla Filistinli tutsakların başlattıkları açlık grevi devam ediyor.
Yirmi beş günü geçen açlık grevine iki bin civarı tutsak iştirak ediyor ve farklı cezaevlerinde tutulan yaklaşık beş bin esir uluslar arası insan hakları ilke ve sözleşmelerine aykırı olarak ve savaş hukuku kuralları da hiçe sayılarak işgalci İsrail tarafından yıllardır sistematik tecrit ve baskı uygulamalarına maruz kalmaktadırlar.
Gilad Şalit esir takası ile direniş karşısında ağır bir hezimete uğrayan Siyonist rejimin hıncını, öfkesini halen elinde tuttuğu Filistinli tutsaklardan çıkartmaya çalıştığı görülmektedir. Bu süreçte esirlere uygulanan tecrit şartları daha da ağırlaşmıştır. Aynı şekilde havalandırma, iletişim, akrabalarıyla görüşebilme gibi en basit ve temel haklar sürekli olarak çiğnenmektedir.
Yaşadığımız ülke dâhil olmak üzere dünyanın dört bir yanında inancından, kimliğinden, mücadelesinden ötürü zindanlarda tutulan, dört duvara sıkıştırılan tüm Müslümanlara karşı borcumuz vardır. Allah’ın dinini yükseltmek ve yüceltmek için çalışan tüm Müslümanlar bizlerin kardeşleridir ve onların maruz kaldığı zulümler ve baskılara karşı çıkmak bizim vazifemizdir. Guantanamo’da, Suriye’de, Filistin’de vb. yerlerde aynı zulüm devam etmektedir. Elimizden geldiği sürece bu mücadelenin sesini her yerde yükseltmeliyiz. Filistinli kardeşlerimizin talepleri nelerdir? ‘Ancak Onurlu Yaşarız’ sloganı ile eylemlerine devam eden Filistinli esirler ne anlatmak istiyorlar?
Tek kişilik hücre cezalarının son bulmasını, ziyaret sorununun çözülmesini, esirlerin ve ziyarete gelen yakınlarına uygulanan insanlık dışı, iğrenç bir dayatma olan çıplak arama uygulamasına son verilmesini, hasta esirlerin tedavilerine izin verilmesini, esirlerin dış dünya ile iletişiminin engellenmemesini istiyorlar. Direnişin Siyonistlere geri adım attırmak ve özgürlüğe kavuşmak için tek yol, tek çözüm olduğunu ifade eden Filistin Esirler ve Özgürlüğüne Kavuşanlar Bakanı Ataullah Ebu Sebh ’in sözleri Filistin’de yaşanan gerçeği net özetliyor: ‘Gençlerimiz ömürlerinin en güzel yıllarını dört duvar arasında geçirirken, Siyonistlerin barış ve huzur içinde yaşamaları makul değildir.’
Bu baskı ve dayatmalar karşısında Filistinli esirler Siyonist kuşatmayı geriletmek ve dünya kamuoyunu harekete geçirebilmek için bedenleriyle direnmeye karar vermişlerdir. Filistin’de her yıl Esir Günü olarak anılan 17 Nisan tarihinde, 1300’den fazla tutsağın katılımıyla açlık grevi direnişi başlatılmıştır ve halen bu eylemle birlikte çoğu İslami Harekete mensup Filistinli direnişçiler tüm dünyaya “ölürüz ama zillete boyun eğmeyiz” mesajını vermektedirler. Hiçbir şey yemeyerek ve sadece sınırlı biçimde tuzlu su alarak sürdürdükleri direnişleriyle izzet ve şerefin yemekten de, yaşamaktan da daha önemli ve değerli olduğunu haykırmaktadırlar
Ali İmran 125. ayette Rabbimiz: Evet, eğer sabrederseniz, sakınırsanız ve onlar da aniden üstünüze çullanıverirlerse Rabbiniz size meleklerden nişanlı beşbin kişiyle yardım ulaştıracaktır.
Bizler de Filistin davasının takipçileri olarak kardeşlerimizin bu haklı ve onurlu direnişi desteklediğimizi ilan ediyor ve bu mücadelenin tüm Filistin topraklarının Siyonistlerden temizlenene kadar sürdürüleceğine inanıyor, Rabbimizden kardeşlerimizin üzerine sabır ve sebat yağdırmasını niyaz ediyoruz.
Sadece Filistin’de değil tüm İslam coğrafyasında, yaşanan baskı ve zulümlere karşı yüreklerimizin direnen kardeşlerimizle birlikte attığını; hassaten bugün kocaman bir cezaevine dönüşen Suriye’de Müslüman kardeşlerimizin maruz kaldığı vahşi ve insanlık dışı icraatların sorumlusu olan Esed rejiminin zulmü altındaki mazlumlarla dayanışma içinde olduğumuzu ifade ediyoruz.
Zulmün asla payidar olamayacağı ve mazlumların zalimlere galebe çalacağı inancıyla, despotik sistemlere karşı insanlık onurunu ayakta tutan tüm direnişçilerin yanında olduğumuzu ve haklı mücadelelerini desteklediğimizin bir kere daha altını çiziyoruz.
Zulme iki örnekte Türkiye'den: Kemalist rejimin düşünce ve örgütlenme özgürlüğüne yönelik tahammülsüzlüğünün yeni bir örneği olarak Mustazaf-Der hakkında daha önce yerel mahkemenin verdiği kapatma kararı Yargıtay tarafından da onaylandı.
En son Gaziantep’te yaşanan olay ise söz konusu mağduriyetin zirvesine çıkıldığının ve tam tekmil bir zulüm işleyişine dönüştüğünün göstergesi oldu. Gaziantep Şehit Kamil İMKB İlköğretim Okulu öğrencisi Şüheda Çevik’in annesi sadece kızının başörtülü bir şekilde okula devam etmesi talebinde ısrarlı davrandığı için cezalandırıldı. Gaziantep 18. Asliye Ceza Mahkemesinde yargılanan Güllü Çevik akıl almaz bir hukuksuzluğa maruz bırakılarak çocuğunun eğitiminin engellenmesi zulmüne maruz bırakılması yanında, ayrıca 2 yıl 10 ay hapis cezasına da çarptırıldı.
Bu sebeple Güllü ÇEVİK ve Mustazaf-Der hakkındaki mahkeme kararını kınıyoruz. AK Parti hükümetini başörtüsü konusunda yaşanan zulümleri ve temel hakların gaspı konusunda yaşananları her alanda tasfiye etmek için derhal harekete geçmeye çağırıyoruz. Bu arada Adem Özköse ve Hamit Coşkun’a “Aramıza Hoş geldiniz” diyor, Suriye’de tutsak kalan milyonların da özgürlüğü için Allah’a dua ediyoruz.