Kur’an ayetleri ve ilk dönem siyer bilgisi eşliğinde İslami kimlik ve kişiliğin tanımını yaparak, temel özelliklerini vurgulayarak sözlerine başlayan Değirmenci; yaratılış, yeryüzünde varoluş ve ahiret gerçekliği üçgeninde insan ve müslüman oluşumuzun temel parametrelerini ortaya koydu. İnsanın yeryüzünde bir sınav / imtihan verdiğini, iyi ve kötü amellerinin karşılığını göreceğini belirten Değirmenci, Asr suresini merkeze alarak “hüsranda olma” ve “ilahi bilgi ve bilinç ekseninde varoluşumuzu anlamlandırma” konuları üzerinde durdu. En’am suresinin 162. ayetinde dile getirilen “De ki: Benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm âlemlerin Rabbi olan Allah içindir.” ifadesinin, hüsran ablukasından çıkmada ve yaşayışımızı anlamlandırmada temel bir ölçüt olması gerektiğini, bu ifadenin bir bakıma müslümanların andı, hayat parolası ve adanış ahdi olduğunu söyledi. Doğru bilgi, bilinç, inanç ve yaşayış hattının nasıl oluşturulması gerektiği konusunda açıklamalarda bulunan yazar, inancın ferdi ve müşterek salih amellerle yüzünü hayata dönmesinin gerekliliği, zorunluluğu üzerinde durdu. Vahiy ve risalet olgularıyla şekillenen bu hattın yeryüzünde, insanlığın ilk dönemlerinden bugüne “iman ailesi”ni şekillendirdiğini ve bizlerin de bu ıslah, ihya ve inkılâp çizgisinin günümüzdeki temsilcileri olma sorumluluğuyla hareket etmemiz gerektiğini belirtti. Hidayet ve felah bilgisini içeren Kur’an’ın da bu yönüyle bir bakıma bir “inkılâp kitabı”, bir “mücadele ve inkılâp tarihi kitabı” olduğunu vurgulayan Ali Değirmenci; bu mücadelenin günümüzde de çeşitli bölgelerde ve çeşitli şekillerde sürdüğünü dile getirdi.
Konuşmasında yeri geldikçe güncel gelişmelere değinmeye de özen gösteren yazar, bütün eksiklik ve yetersizliklerine rağmen epeyce bir zamandır müslümanların etkin bir özne olarak tarihe ve hayata müdahale ettiklerini, emperyalizmin farklı türlerine karşı direnmede birçok yerde sancağı ellerinde bulundurduklarını ve bu nedenle egemenlerin, istikbarın, çeşitli emperyalist ve kapitalist odakların kuşatması, karalaması ve zorbalıklarıyla karşılaştıklarını dile getirdi. Filistin’deki, Suriye’deki, Çeçenistan’daki, Afganistan’daki ve diğer bölgelerdeki siyasal ve toplumsal tablolara da değinen yazar, Mısır’daki gelişmelere de konuşmasında ağırlıklı bir yer verdi.
“Milyonların mücadelesi ve katılımıyla kazanılmış bir siyasi özgürlük, darbeyle, iğrenç işbirlikleri ve oyunlarla, baskılarla, İslami kimliğe sahip çıkan Mısır halkının elinden çalınmak isteniyor. Aslında her dönemde ve dünyanın her yerinde egemenler bizim kimliğimizde görünürlük kazanan özelliklerden ötürü bizi bastırmaya, hayatın dışına itmeye çalışıyorlar. Biz sizin temsil ettiğiniz değerlerle, sahiplenip savunduğunuz ilkelerle, taşıdığınız yeryüzü ve insanlık perspektifiyle, ahiret bilincini merkeze alan hayat tasavvurunuzla yaşamak istemiyoruz; yaşayamayız! Sizin ahlakınız, kimliğiniz, duruşunuz, hedefleriniz, insani değerleriniz bizi yeryüzünde dilediğimiz gibi yaşama noktasında rahatsız ediyor. Sizi çok farklı, temiz, dürüst ve aşırı anlamlı buluyoruz. Bu anlam ve değer alanına girmek istemiyoruz, demeye getiriyorlar.”
Mısır’daki darbeyi, sarp yokuşları, çekilen sıkıntıları, darbeyi ve ardından başlayan direnişi çeşitli yönleriyle özetleyen Ali Değirmenci; bu zorlu sürecin müslümanları birbirine yaklaştırma, küresel bir uyanış ve direniş çizgisi oluşturma, direnerek öğrenme ve arınma, tebliğin yeni imkânlarını gözden geçirme konusunda da son derece öğretici ve uyarıcı etkileri olduğunu söyledi.
Sunumuna Hz. Nuh, Hz. Salih, Hz. Şuayb, Hz. Yusuf ve Hz. Musa (as) kıssalarından verdiği örneklerle devam eden Değirmenci, kendi kişisel Müslüman oluş sürecinden de örnekler vererek müslüman olmanın niteliği, kıymeti, güzelliği ve sorumluluk alanlarıyla ilgili değinilerde bulundu. Önemli ayrıntılarıyla bir süreç analizi de yapan yazar, Kur’an kıssalarıyla güncel gelişmeler arasında bağlantılar kurarak “Allah’ın yürüyen ayetleri” olarak nitelenen müslümanların birikim, özgüven, birliktelik konularındaki başarı ve zaafları üzerinde kısa tespitlerde bulundu.
Yazar, İslami kimliği inşa eden Kur’an’ın, Allah ile ilişkimizi, kendimizle ilişkimizi ve varlıkla, doğayla, çevreyle, toplumla, insanlıkla olan ilişkimizi tüm boyutlarıyla yeniden inşa ettiğini, aynı zamanda “ilke”, hedef”, “yöntem” konusunda da işlek, dinamik ve kuşatıcı bir anlam dizgesi sunduğunu söyledi. Tarih, toplum ve sistem değerlendirmelerinin de bu dikkatle ve daimi bir cehd içinde yapılması gerektiğini vurguladı.
Fetih suresindeki “ekin meseli”ni merkeze alarak yapılacak bir okuma ve anlamlandırma çabasının; İslami kardeşlik, birliktelik ve direniş ahlakı, organik ve cezbedici bir yapının nasıl oluşturulması gerektiği gibi konularda önemli vurgular, ayrıntılar içerdiğini belirten Değirmenci; “İslami kimlik” eşliğinde ve “vahyedilen hikmetler”in rehberliğinde müslümanca yaşamanın temel ilkelerini aktaran İsra suresi 22-39. ayetlerinin tek tek açılımını ve yorumunu yaparak, güncel bağlantılarını göstererek sunumunu tamamladı.
Mısır’daki kirli darbenin ardından müslümanların ve erdemli insanların direnişiyle ilgili temennilerini dile getiren Ali Değirmenci; mazlumlar, mustazaflar ve Rabbin rızasını gözeterek direnen tüm müslümanlar için kısa bir dua etti.
Sunumun ardından, üzerinde durulan İslami kimliğin ve şahitlik bilincinin bir gereği olarak, Sarıyer Özgür-Der’de sunumu izleyen tüm konuklar topluca Bebek’teki Mısır Konsolosluğu’na giderek protesto eylemine katıldılar.