Hamza Türkmen'in sunduğu ve dernek salonunda yapılan seminerde Türkmen; Hudeybiye öncesi şartlara değinerek sunumuna başladı. Hamza Türkmen'in sohbetinden başlıklar aşağıdadır:
Resulün mücadelesinin doğal bir sonucu olarak ortaya çıkan zıtlaşma ve çatışma ortamı sonucunda Mekkelilerin baskı ve işkencelerinden kaçan Müslümanlar Medine'ye hicret etmişlerdi. Resulle birlikte hicret edenler ile hicret edenlere sahip çıkanlar yani Medineliler İslam toplumunu oluşturdular ve gösterdikleri dayanışma ile örneklik sergilediler.
Fakat yine de Arap yarımadası ve civarında önceden beri gelen bir sistematik form vardı ve bu forma şekil ve ön veren yine de Mekkeli müşriklerdi.
Resul zaman ilerledikçe ortaya çıkan sorunları çözmeye yönelik adımlar atıyordu. Hayatı boyunca 40 a yakın sefer düzenlemiş bunların otuzuna bizzat katılmış ve 10 seferde de bizzat liderlik komutanlık yapmış ince ve nazik olması yanında yorgunluk nedir bilmeyen bir diplomat gibi Müslüman toplumun göstereceği açılımları planlıyordu. Azimliydi ve çevresindeki ashabına da bu özellikleri kazanmaları için nasihatte bulunuyordu.
İşte bu açılımlardan sayılabilecek bir hamle ile Mekke'ye bir umre programı tertipledi. Yaklaşık yedi yüz kişi olarak çıktıkları yolculukta kendilerine katılanlarla birlikte sayıları 1550 ü bulmuştu. Amacı o zamanın örfüne uygun olarak barışçıl bir şekilde Kâbe'yi ziyaret etmekti fakat Mekkeliler bu hamle karşısında çaresiz kaldılar.
Resulün ustaca yönlendirmeleri sonucunda Mekke'ye 17 km. mesafedeki Hudeybiye'de Mekkeliler Müslümanlarla anlaşma yapmak durumunda kaldılar. Burada önde olan belirleyen konumunda olan Mekkeliler gibi görünse de aslında anlaşma maddelerine bütüncül olarak bakıldığında bir barış ve özgürlük ortamı sağlayan bir anlaşmaydı.
Anlaşmanın maddeleri şunlardı:
- Müslümanların Kâbe ziyaretinde yalnızca 3 gün kalabilecekler, yanlarında silah bulundurmayacaklardı.
- Müslümanlar o yıl Kâbe'ye ziyaret gerçekleştirmeden dönecek, gelecek yıl ziyaret edebileceklerdi.
- Müslümanlar Kâbe'yi ziyarete geldiğinde Kureyş'liler Mekke'de bulunmayacak ve Müslümanlarla karşılaşmayacaklardı.
- Mekkelilerden bir kişi Müslümanlar tarafına geçse ve Müslüman olsa bile Kureyş'lilere geri verilecek, ancak Müslümanlardan Kureyş'lilere sığınan olursa tekrar verilmeyecekti.
- Yapılan Hudeybiye Antlaşması 10 yıl geçerliliğini koruyacak ve bu 10 yıl içinde taraflar arasında kesinlikle savaş olmayacaktı.
Anlaşma esnasında ortaya çıkan Rahman ve Rahim adıyla ifadesinin ve Allahın Resulü Muhammed ibaresinin Mekkelilerin elçisi Süheyl tarafından sildirilmesi ve Resul'ün sahabenin tüm itirazlarına rağmen ses çıkarmaması gibi konularda Resul'ün ayrıntılarla uğraşmadığı anlaşmayı bir bütün olarak değerlendirdiği görülmektedir.
Bu anlaşma ile artık Müslümanlar bir güç olarak tanınmaya başladılar ve Mekkeliler ne ise Müslümanlarda aynı derecede kabul görmeye başladılar. Tüm aşırılıklara rağmen Resul sükûnetinin kaybetmedi.
Bu anlaşma ile yirmi yıldır çözülemeyen sorunlar ardı ardına çözüldü. Bir yıl Mekke fethedildi ve ardından da sonra Uluslar arası planda Tebukta bir zafer elde edildi. Daha sonra veda haccında Resulün hitap ettiği insan sayısı yüz binlerle ifade edilmektedir. Hudeybiye öncesi umreye giden 1500 kişi düşünüldüğünde üç yılda meydana gelen bu büyümenin barışçıl tutum ve özgürlük ortamından kaynaklandığı söylenmelidir.
Sonuç olarak İslam dini özgürlük ortamlarında kendisini daha rahat ve daha iyi ifade edebilen bir dindir. Zira özgürlük ortamlarında insanlar fıtratları ile buluşmakta ve akıllarının önündeki engeller kalkmaktadır. Bunu güncellediğimizde bugün de insanları fıtratları insanları insanlıkları ile akletme ile buluşturacak ortam da yine aynı şekilde barış ve özgürlük ortamlarıdır ve bu ortamların desteklenmesi gerekir.
Sunumun ardından seminer yapılan katkılar ve soru ve cevap bölümünün ardından sona erdi.