Sakarya Başörtüsü Platformu 113. Başörtüsü Eylemini gerçekleştirdi. Kuruluşunun 26. yılında YÖK protesto edildi. Açıklamada ayrıca Başbakan'ın ABD ziyaretine ilişkin değerlendirmelere yer verildi.
113. Basın Açıklamasını Sakarya Başörtüsü Platformu adına SABED Başkanı Kemal ALPAY okudu. ALPAY, YÖK'ün darbeye ve darbecileri hizmet etmek için kurulduğunu ve kurulduğu günden bugüne de başta İslam fobisi başta olmak üzere hak ve özgürlükler önünde engel olma tavrını sürdürdüğünü belirterek; "YÖK, darbecilerden almış olduğu güç ve başta siyasi hükümet olmak üzere diğer sivil unsurların çekingenliğinden almış olduğu cesaret ile, asıl işi bilime hizmet olan üniversitelerde "nasıl fişleme yaparım", "adalet ve özgürlük isteyenleri nasıl kampüsten uzaklaştırırım", "ikna odalarında nasıl psikolojik işkence uygularım", "binlerce gencin geleceğini nasıl karartırım" gibi işlerin peşinde koşmaya devam ediyor." dedi.
Üniversiteleri özgür düşünceye ve bilime hizmet eden zeminler haline getirmenin en başta YÖK'ün tasfiye edilmesi ile mümkün olacağını söyleyen ALPAY sözlerini şöyle sürdürdü: "Başbakan ve Cumhurbaşkanı hak ve özgürlükler merkezli bir siyasetten bahsediyorlar ise samimiyetlerini YÖK meselesinde göstermelidirler."
Başbakan'ın ABD gezisinde dile getirilen; "PKK kampları dağıtılacak, lojistik destek kesilecek, lider kadrosu teslim edilecek, uyuşturucu kaçakçılığı geliri önlenecek" gibi sözlerin, kontrolün kimin elinde olduğunu anlamak için yeterli olduğu ifade edilen açıklama, şu cümlelerle devam etti: "Buradan çok net anlaşılıyor ki, kendileri siyasi bir irade üretemeyenler, Kürt sorununu güvenlik probleminden farklı bir zeminde göremeyenler, inisiyatifi yerli ve yabancı askerlerin işbirliğine terk etmiştir. Bush - Erdoğan görüşmesinden sonra Abdullah Gül'ün "bundan sonra askerler konuşacak" itirafı, görüşmenin profilini açıkça ortaya koyan veciz bir ifade olarak tarihe geçmiştir."
Açıklamada, mevcut gelişmelerin yanında başörtüsü yüzünden hakarete uğrayan, sindirilmeye çalışılan, hedef gösterilen insanların dramlarının devam ettiği, toplumun adalet duygusunun köreldiği, yozlaştığı belirtilerek; "Bizler de küçük ama kararlı adımlarla yürüyüşümüze devam ediyoruz. Ve inşaallah söylenecek sözümüzün olduğu sürecede devam edeceğiz." ifadelerine yer verildi.
"Zulme Karşı Direniş, Herkes İçin Adalet" ve "Tevhid Adalet Özgürlük" yazılı pankartlar taşıyan platform mensupları, eylem boyunca "YÖK'e Hayır, Başörtüye Özgürlük" ve "Hukuksuz Devlet, İktidarsız Hükümet" sloganlarını attılar. Eylemde "Yasak Sürüyor (D)uyuyor musunuz", "Yaşasın Küresel İntifada", "Başörtüsü Kimliğimiz, Vazgeçmeyiz!" ve "Yasakçılar Yenilecek, Direnenler Kazanacak" yazılı dövizler de taşındı.
Sakarya Başörtüsü Platformu 113. Basın Açıklaması Tam Metni:
"YÖK'E HAYIR !! SAVAŞA DA"
6 Kasım 1981 de 12 Eylül darbesinin hemen ardından üniversitelerde darbeye ve darbecilere hizmet etmesi için ve askeri vesayeti tahkim etmek için olağanüstü idare tarafından kurulan YÖK'ü ve onu kuran iradeyi protesto ederek 113.basın açıklamamıza başlıyoruz.
Bu ülkede özgürlüğe ve bilime hizmet etmesi beklenen üniversiteler bugün; YÖK'ün oluşturduğu fanatik laiklik çığırtkanlığı, ahlaki çöküntü ve erozyon ile kirliliğin, yasakların, baskıların, adam kayırmacılıklarının zemini haline gelmiş durumdalar. Öyle ki YÖK yaklaşık otuz yıldır sergilediği İslam fobisi başta olmak üzere hak ve özgürlüklerin önündeki en büyük engellerden biri olmaya devam etmekte. YÖK, darbecilerden almış olduğu güç ve başta siyasi hükümet olmak üzere diğer sivil unsurların çekingenliğinden almış olduğu cesaret ile, asıl işi bilime hizmet olan üniversitelerde "nasıl fişleme yaparım", "adalet ve özgürlük isteyenleri nasıl kampüsten uzaklaştırırım", "ikna odalarında nasıl psikolojik işkence uygularım", "binlerce gencin geleceğini nasıl karartırım" gibi işlerin peşinde koşmaya devam ediyor.
Bugün üniversiteler düşüncenin, tartışmanın, fikir beyan etmenin, doğruyu arayıp bulmanın değil, baskı ve yasakları nasıl kalıcı hale getiririmin mekanları haline gelmiş durumdalar. Bu halleriyle ülkeyi geleceksiz, tartışmayan, sorgulamayan, düşünmeyen yığınlar haline getirmekten de pişmanlık duyduklarını hiç sanmıyoruz.
Üniversiteleri özgür düşünceye ve bilime hizmet eden zeminler haline getirmek en başta YÖK'ün tasfiye edilmesi ile mümkün olacaktır. YÖK tasfiye edilmeden ve yapmış olduğu yolsuzluklar, intihaller, ikna odaları marifetiyle yapmış oldukları zulümler araştırılıp yargılanmadan üniversitelerde özgürlüğü ve bilimi konuşmak ham bir hayaldir. Başbakan ve Cumhurbaşkanı hak ve özgürlükler merkezli bir siyasetten bahsediyorlar ise samimiyetlerini YÖK meselesinde göstermelidirler. YÖK'ün tasviye edilmesi ve ayrıca yol açtığı zararların tazmini için de hukuki bir süreç işletilmelidir. YÖK'ün haksız uygulamaları nedeniyle okullarından atılan veya uygulanan başörtüsü yasağı sebebiyle kayba uğrayan öğretim üyelerine ve öğrencilere genel af çıkartılmalıdır.
Bu haftanın diğer önemli bir olayı olan Bush-Erdoğan görüşmesine de değinmek gerekiyor. Haftalardır beklenen buluşma gerçekleşti ve Başbakan, ABD Başkanı ile görüştü. Görüşmeden çıkan en somut sonuç, ABD'nin Somali, Afganistan ve Irak'taki uyguladığı katliam ve işgallere yardımda bulunan Türkiye'ye PKK konusunda yardımın esirgenmeyeceği sonucudur desek herhalde yeterli gelir. Başbakan'ın Bush'tan istediği somut yardımlara bakılınca rahatlıkla anlaşılacaktır ki olayın kontrolü tamamen ABD'nin elindedir. PKK kampları dağıtılacak, lojistik destek kesilecek, lider kadrosu teslim edilecek, uyuşturucu kaçakçılığı geliri önlenecek ve anlık istihbarat yapılması sağlanacak. Buradan çok net anlaşılıyor ki, kendileri siyasi bir irade üretemeyenler, Kürt sorununu güvenlik probleminden farklı bir zeminde göremeyenler, inisiyatifi yerli ve yabancı askerlerin işbirliğine terk etmiştir. Bush - Erdoğan görüşmesinden sonra Abdullah Gül'ün "bundan sonra askerler konuşacak" itirafı görüşmenin profilini açıkça ortaya koyan veciz bir ifade olarak tarihe geçmiştir.
Tüm bu gelişmeler yaşanırken, başörtüsü yüzünden soruşturmaya uğrayan, çoluk-çocuk gözaltına alınan, işini kaybeden, hakarete uğrayan, sindirilmeye çalışılan, hedef gösterilen insanların dramı devam ediyor.
Toplumun adalet duygusu körelmeye, yozlaşmaya devam ederken
Bizler de küçük ama kararlı adımlarla yürüyüşümüze devam ediyoruz.
Ve inşaallah söylenecek sözümüzün olduğu sürecede devam edeceğiz.
Önümüzdeki Cumartesi aynı saatte yine burada olacağız