Sakarya Özgür-Der Şubesinde periyodik olarak işlenen Islah Öncülerimiz seminerlerine paralel olarak yapılan ve “Ekin Meseli” paralelinde İslami Mücadele seyrinin tartışıldığı seminer Sezai Arıcıoğlu’nun sunumu ile dernek merkezinde yapıldı.
Konuya Fetih Suresinde geçen süreci ele alarak başlayan Sezai Arıcıoğlu ilk olarak Fetih Suresi 29.ayeti ve mealini aktardı.
“Muhammed, Allah'ın Resulüdür. Ve O'nunla birlikte olanlar da kâfirlere karşı çok çetin, kendi aralarında ise merhametlidirler. Onları, rükû edenler, secde edenler olarak görürsün; onlar Allah'tan bir fazl ve hoşnutluk isterler. Belirtileri, secde izinden yüzlerindedir. İşte onların Tevrat'taki vasıfları budur. İncil'deki vasıfları ise (şöyledir): Sanki bir ekin; filizini çıkarmış, derken onu kuvvetlendirmiş, derken kalınlaşmış, sonra sapları (dalları, gövdesi) üzerinde doğrulup boy atmış (ki bu) ekicilerin hoşuna gider. (Bu örnek), onunla kâfirleri öfkelendirmek içindir. Allah, içlerinden iman edip salih amellerde bulunanlara bir mağfiret ve büyük bir ecir va'detmistir”
Ayeti kerimede ekin meselinden önce Müslümanların mücadele biçimlerine ilişkin önemli bir vurgunun olduğunu bunun da “kendi aralarında merhametlidirler” vurgusunun olduğunun altını çizen Sezai Arıcıoğlu’nun ve seminere iştirak eden katılımcıların değindiği hususlar şu şekilde özetlenebilir:
Bildiğimiz gibi Hicretin 6-7.yıllarında inen bu ayeti kerime ve dolayısıyla Fetih Suresi Hudeybiye barışının ardından dönüş yolunda nazil olmuştur. Yıllardır Mekke’ye özlem duyan Müslümanların (muhacirlerin) Peygamberin emri ile o yıl Kabe’ye umre ziyareti yapmaya karar vermeleri ve bunun üzerine gelişen süreçte Mekke’ye çok yakın bir mesafede bulunan ve stratejik olarak korunaklı bir konuma sahip Hudeybiye’de Mekkeli müşriklerden 3 kişilik bir heyet ile Peygamberin şahsında Müslümanlarla yapılan ve dışarıdan yalın olarak bakıldığında tamamıyla Müslümanların aleyhine görünen bu anlaşmanın şartları :
-Müslümanlarla karşı taraf arasında 10 yıl savaş olmayacak, iki tarafın hiçbiri diğerinin malına ve canına el atmayacak.
-Müslümanlar bu yıl Kâbe’yi ziyaret etmeksizin geri dönecekler. Gelecek yıl üç günden fazla olmamak üzere Mekke'ye gelip Kâbe’yi ziyaret edecekler. Bu üç gün süresince Mekkeliler şehir dışına çıkacaklar.
-Müslümanlardan Kureyş'e sığınacak olursa, geri döndürülmeyecek, fakat onlardan Müslümanlara sığınanlar geri döndürülecek.
-Müslümanlardan hac, Umre ve ticaret için Mekke'ye gideceklerin canları ve malları güven altında olacak. Kureyş tarafında Mısır'a ve Şam'a gidenlerle ticarette bulunmak üzere Medine'ye gelenlerin de canları ve malları güven altında bulunacak.
-Kureyş'ten başka diğer kabileler isterlerse Müslümanların, isterlerse Kureyş'in koruması altına girebilecek.
Hiç şüphesiz ki ilk bakışta zillet gibi görünen bu anlaşma sayesinde müslümanlar siyasi bir figür olarak Mekkeli müşriklerin karşısında yer almışlardır.13 yıl boyunca Mekke’de sürdürülen mücadelenin ardından ortaya konan “Hicret” ameliyesinin siyasi olarak en önemli sonuçlarındandır Hudeybiye barışı. Aynı zamanda “ekin meseli”nin burada zikredilmesi de çok daha kuvvetli bir şekilde ayakları yere basan ve gönülleri fetheden bir söyleme bir harekete bir nesle işarettir. İlk dönem Müslümanlarının ortaya koydukları bu adanmışlıklarının en bereketli hamlelerinden biridir bu anlaşma.
Günümüz İslami uyanış ve mücadele tarihimize baktığımızda da 19.yüzyıl uyanış öncüleri olan Islah ekolünden (Cemaleddin Afgani Muhammed Abduh ve Reşit Rıza ve ardılları) bu yana İslam dünyasının yeniden bir silkiniş ve yanışına şahit olmaktayız. Fetih Suresi 29.ayette vurgulandığı gibi şirke zulme ve sömürüye karşı şiddetli ve onurlu bir şekilde tavır alıp kimlik ve şahsiyetinden taviz vermeyen ve aynı zamanda kendi aralarında birbirlerine karşı merhametli ve şefkatli olan bir ıslah bir uyanış neslinin sıcaklığı tüm İslam dünyasında hissedilmektedir. Ve bunun yanında tüm insanlığa vahyin kuşatıcı değiştirip dönüştürücü etkisiyle zulumattan nura yani aydınlığa çağıran İslami hareketler örnek olma vasıfları ile nasihatte bulunmaktadırlar.
Seminer yapılan ikramlardan sonra karşılıklı sohbet şeklinde devam etti.