Sakarya Özgür-Der Şubesi ilköğretimde sürdürülen “ant” uygulamasını ve başörtüsü yasağını yapmış olduğu basın açıklaması eylemi ile protesto etti.
Özgür-Der Sakarya Şube Başkanı Mehmet Baki KIZILTEPE’nin okuduğu basın açıklaması eylemi Adapazarı AKM önünde gerçekleştirildi. Açıklamada ağırlıklı olarak eğitim sistemindeki baskı ve dayatmalara değinen KIZILTEPE açıklamanın sonunda Kürt sorununda gelinen noktayı da değerlendirdi.
Baskı ve dayatmaları sürdüren kim ? Diye soran M.Baki Kızıltepe çözümün ancak İslami inisiyatifle gerçekleşebileceğini söyledi.
“Bugün baskı ve dayatmalar sürdüğü için buradayız” diyerek açıklamasına başlayan Şube Başkanı açıklamasını başörtüsü yasağına karşı gösterilen direnişe vurgu yaparak sürdürdü ve şunları kaydetti:” Başörtülerini kimlikleri bilen ve ülkede yaşanan diğer sorunlardan ayrı ve bağımsız olarak görmeyen, yasağa ve yasakçılara karşı, ikna odalarına karşı, baskılara ve yıldırma politikalarına karşı, direnişin meşalesini yakan ve şahitlikleriyle başörtüsüne özgürlük mücadelesinin sembolleri olan Macide’leri ve Özlem’leri rahmetle bir kez daha anarken diğer tüm başörtüsü direnişçilerine de buradan selam ediyoruz.”
“Başörtüsü salt bir insan hakkı değil Allah’ın emri ve Müslümanların onurudur” diyen ve başörtüsü direnişinin tevhide ve adalete dayalı yapılması gerektiğini vurgulayan Kızıltepe açıklamasını “ant” dayatması ile sürdürdü.
Kızıltepe bununla ilgili olarak “Yaklaşık on yıldır ülkeyi yöneten Ak Parti’de zamanla evrildiği otokratik uygulamalarla eğitimde yaşanan sancılara çare olmaktan çok deneme yanılma yöntemini benimsiyor. Çok basit bir yönetmelik değişikliği ile kaldırabileceği halde “ant” uygulaması hakkında duyarsız davranıyor. Milyonlarca çocuğa yaz kış demeden yağmur çamur demeden okul önlerinde çektirilen rahat hazır ol komutlarından sonra varlıklarını Türk varlığına teslim etmeleri söylettiriliyor. Ağızları süt kokan çocuklara hamaset aşılanmaya çalışılıyor. Bu tür uygulamalarla adeta bir kışlaya döndürülen okullarda nereye baksanız ırkçılık, nereye baksanız baskı ve dayatma, nereye baksanız vesayetin izlerini görüyorsunuz Sağlık alanındaki zaaf ve eksiklikleri görüp bunları gideren Hükümet duble yollarla trafikte yaşanan sorunları çözmeye çalışan Hükümet eğitimdeki baskıları dayatmaları, “ant” uygulamasındaki garabeti, Milli Güvenlik dersi saçmalığını, büst heykel ve poster fetişizmini, kışladan farkı olmayan okulları görmüyor mu?” dedi.
Son olarak Kürt sorununa değinen Kızıltepe açıklamasını şu vurgularla bitirdi.” Halkların kardeşlik ve barışının önündeki en büyük engel; ırkçılıktır, baskıcı ve dayatmacı zihniyetlerdir, fıtrata ve ahlaka düşman olanlardır. Kardeşlik ve barışın önündeki en büyük engel; sahte düşmanlıklar üzerinden tiraj peşinde koşan boyalı basındır. Kardeşlik ve barışın önündeki en büyük engel; diğer alanlarda olduğu gibi tutarsızlıkta da rakip tanımayan Hükümettir. Barışın ve kardeşliğin önündeki en büyük engel; Kürt halkını modernleştirme projesinin taşeronlarından biri olan henüz yemin edememiş (!) politikacılardır. Kardeşlik ve barışın önündeki en büyük engel; konu İslam ve Müslümanların inisiyatifi olunca hemen bir araya gelen çeteci yapılanmalardır. Kardeşliğin önündeki en büyük engel; tevhide, adalete ve vahyin aydınlık yarınlarına karşı karanlığı isteyen ve karanlıktan beslenenlerdir.”
Başörtüsü Yasağına-Ant Saçmalığına-Anadilde Eğitim Yasağına-Milli Güvenlik Despotizmine-Kesintisiz Eğitim Zorbalığına Hayır ve Okulda Kışla Düzenine Son-Irkçı Tağuti Ant Dayatmasına Hayır-Her Kademede Başörtüsüne Özgürlük Pankartlarının açıldığı eylemde Kesintisiz Eğitim Kesintisiz Zorbalık , Niçin Okula Başörtümle gidemiyorum , Anadilde Eğitim Hak Tartışılması Ayıptır , Kemalist Şoven Ant Dayatmasına Son gibi dövizler taşındı.Sık sık sloganlarla kesilen basın açıklama eyleminde Direniş Adalet Özgürlük İnancına Örtüne Kimliğine Sahip Çık, Tevhid Adalet Özgürlük sloganları atıldı.
Basın Açıklamasının Tam Metni
Baskıları, Yasakları ve Dayatmaları Sürdüren Kim? Çözüm İslami İnisiyatif!
Bugün ilköğretimde inatla sürdürülen ant dayatmasını ve başörtüsü yasağını protesto etmek için buradayız.Bugün rejimi idare eden seçkinci elitleri uyarmak için buradayız.Bugün haklarımızı ve özgürlüklerimizi kazanmak için buradayız.Bugün baskı ve dayatmalar sürdüğü için buradayız.Bugün zulme razı olmadığımızı göstermek ve susmaya alıştırılmış halkın sesi olmak için buradayız.Bugün yedisinden yetmişine kimsenin kabul etmediği fakat ideolojik olarak sürdürülen başörtüsü yasağını protesto etmek için buradayız.Bugün istemediğimiz halde her sabah çocuklarımıza söyletilen “ant” dayatmasını protesto etmek ve bu uygulamanın kaldırılmasını istediğimizi vurgulamak için buradayız.Bugün müslümanlar olarak iktidarı uyarmak ve “halka zulmetmekten vazgeç” demek için buradayız..Bugün şahitlik görevimizi yerine getirmek için buradayız.Bugün Rabbimiz için buradayız.
Bilindiği gibi 1999’da Özgür-Der’in öncülüğünü yaparak müslümanların açtığı direniş hattı ve mücadele bilinci büyüdü büyüdü ve başörtüsü üniversitelerde özgürlüğüne kavuştu. Başörtülerini kimlikleri bilen ve ülkede yaşanan diğer sorunlardan ayrı ve bağımsız olarak görmeyen, yasağa ve yasakçılara karşı, ikna odalarına karşı, baskılara ve yıldırma politikalarına karşı, direnişin meşalesini yakan ve şahitlikleriyle başörtüsüne özgürlük mücadelesinin sembolleri olan Macide’leri ve Özlem’leri rahmetle bir kez daha anarken diğer tüm başörtüsü direnişçilerine de buradan selam ediyoruz.
Bugün üniversiteli hanım kardeşlerimiz, kızlarımız okullarına başörtüleri ile girebiliyorlar. Bu bir avuç müslümanın tavizsiz bir şekilde başlatıp sürdürdüğü ve bugün tüm ülkeye yayılmış başörtüsü direnişlerinin sonucudur. Fakat aynı zamanda başörtüsünün özgürlüğü adına yapılan eylemlerin tevhidin ve adaletin ilke alındığı eylemler olması da gerekir. Unutulmamalı ki başörtüsü bir “insan hakkı” değil Allah’ın emridir ve müslümanların inançlarının sembolüdür. Başörtüsü tevhidin ve adaletin sembolüdür. Başörtüsü haksızlıklara ve zulme karşı sessiz kalmamaktır. Başörtüsü müslümanların onurudur. Başörtüsü kimden gelirse gelsin zulme ve haksızlığa karşı olmaktır. Zulme ve haksızlığa ses çıkartamayanların özgürlüğe dair, inanca dair, insanlığa dair, barış ve kardeşliğe dair söyleyebilecekleri bir şey yoktur. Başörtüsü bu toplumun turnusol kâğıdıdır. İnançlarını kimlikleri görenlerin sürdürdüğü bu kutlu direniş geniş halk kesimlerine uzatılan bir zeytin dalı toplumlara söylenen bir cennet çağrısıdır.
Bizler burada başörtüsü yasağını protesto eden yüzlerce açıklama yaptık ve müslümanlar hala bu meydanda başlatılan bu mücadeleye destek veriyorlar. Bizler Özgür-Der olarak başörtüsü yasağının üniversitelerden sonra ortaöğretimde de, ilköğretimde de, çalışma hayatında da sınırsız bir şekilde kalkmasını istiyor ve Hükümetin bu sese kulak vermesini diliyor ve başörtüsü sebebiyle yaşanan tüm mağduriyetlerin giderilmesini ve özgürlüklerin önünün açılmasını talep ediyoruz.
Bu ülkede yaşayan herkes takdir eder ki en fazla hak gaspının yaşandığı, en çok mağduriyetin oluştuğu alanların başında eğitim alanı gelmektedir. Halka rağmen, halkın hak ve taleplerine rağmen varlığını sürdüren egemen statükonun elebaşları eğitim alanındaki yozlaşmayı ve ilkelliği görüp durdukları halde bunun önüne geçecek hiçbir adım atmıyorlar. Yaklaşık on yıldır ülkeyi yöneten Ak Parti’de zamanla evrildiği otokratik uygulamalarla eğitimde yaşanan sancılara çare olmaktan çok deneme yanılma yöntemini benimsiyor. Çok basit bir yönetmelik değişikliği ile kaldırabileceği halde “ant” uygulaması hakkında duyarsız davranıyor. Milyonlarca çocuğa yaz kış demeden yağmur çamur demeden okul önlerinde çektirilen rahat hazır ol komutlarından sonra varlıklarını Türk varlığına teslim etmeleri söylettiriliyor. Ağızları süt kokan çocuklara hamaset aşılanmaya çalışılıyor. Bu tür uygulamalarla adeta bir kışlaya döndürülen okullarda nereye baksanız ırkçılık, nereye baksanız baskı ve dayatma, nereye baksanız vesayetin izlerini görüyorsunuz Sağlık alanındaki zaaf ve eksiklikleri görüp bunları gideren Hükümet duble yollarla trafikte yaşanan sorunları çözmeye çalışan Hükümet eğitimdeki baskıları dayatmaları, “ant” uygulamasındaki garabeti, Milli Güvenlik dersi saçmalığını, büst heykel ve poster fetişizmini, kışladan farkı olmayan okulları görmüyor mu?
Bu ülkede bu haksızlıklar varken bu yasaklar varken “ant” dayatması sürerken başörtüsü yasağı üniversiteler hariç uygulanmaya devam ederken tutulan oruçların kılınan teravihlerin verilen iftarların harcanan malın mülkün ne anlamı var ya da bir anlamı var mı? Her geçen gün yepyeni bir açılıma uyandığımız Türkiye’de nedense sıra başörtülülere Müslümanların gasbedilen hak ve özgürlüklerine gelmiyor? Bu erteleme ve uyutma politikalarının üç defa zıplasa da dördüncüde zıplayamayacağını ülkeyi yönetenlerin unutmamaları gerekir.
Ülke gündeminin yoğunluklu olarak savaşı konuştuğu katliamları konuştuğu medyanın üst üste kışkırtıcı manşetlerle savaş tamtamları çaldığı günlerden geçerken en son Hakkâri Çukurca’da ondan fazla askerin hayatını kaybetmesiyle artan gündeme de değinmemiz gerekiyor.
Yaklaşık otuz yıldır Güneydoğuda devam ettirilen bu kirli savaş Hükümetin tutarsız açıklamaları ve ardından gelen bu son saldırı ile iyice içinden çıkılmaz bir hale girdi. Yavaş yavaş her şeyin konuşulma sürecine girildiği bir ortamdan tekrar savaşın ve intikamın konuşulduğu bir çıkmazda şimdi her şey. Ama ne ilginçtir ki savaştan ve kandan beslenenlere bir şey olmuyor olan garibanlara, kimsesizlere, yoksullara, hakkını arayamayan gözü yaşlı analar ve babalar ile gelecekleri söndürülen gencecik insanlara oluyor.
Bir tarafta hiçbir şeyi umursamayan sadece kendi hegemonik alanını yaratma amacıyla kendi liderini bile takmayan bir örgüt; bir tarafta kendi bekası için ağzına ne gelirse söylemekten çekinmeyen kafasına göre tehditler savurup sonra da bunların altında kalan sorumsuzca konuşan bir Hükümet ve bir tarafta da 2007 den beri yıpranan (yıpratılan), darbe planları ile uğraşmaktan işi gücü belli olmayan, vesayetin merkez üssü Genelkurmay. Üçünü de toplasanız bir adam etmezler belki ama Kürt sorunun da ezilenlerin sahipsizliği yüzünden bu üçü de Kürt halkının hamisi biziz rolünü oynuyorlar. Bakıldığında yaşanan acı ve gözyaşının failleri olarak bu üçlü taraf görünse de Kürt sorununa müdahil olan çevrenin İran’ın Suriye’nin ve ABD ve İsrail’in de etkili olduğunu da hesaba katarsak Kürt sorununun ne kadar girift bir sorun olduğunu anlayabiliriz.
Bizler Sakarya’lı müslümanlar olarak Müslüman halklar üzerinde oynanan oyunları sona erdirmenin tek yolunun egemen güçlere ve onların işbirlikçilerine karşı direnmekten geçtiğinin bilinmesini istiyoruz. Müslümanların inisiyatif almaması için ellerinden geleni yaparak kan döken tüm güçleri kınıyor ve protesto ediyoruz.
Halkların kardeşlik ve barışının önündeki en büyük engel; ırkçılıktır, baskıcı ve dayatmacı zihniyetlerdir, fıtrata ve ahlaka düşman olanlardır. Kardeşlik ve barışın önündeki en büyük engel; sahte düşmanlıklar üzerinden tiraj peşinde koşan boyalı basındır. Kardeşlik ve barışın önündeki en büyük engel; diğer alanlarda olduğu gibi tutarsızlıkta da rakip tanımayan Hükümettir. Barışın ve kardeşliğin önündeki en büyük engel; Kürt halkını modernleştirme projesinin taşeronlarından biri olan henüz yemin edememiş (!) politikacılardır. Kardeşlik ve barışın önündeki en büyük engel; konu İslam ve Müslümanların inisiyatifi olunca hemen bir araya gelen çeteci yapılanmalardır. Kardeşliğin önündeki en büyük engel; tevhide, adalete ve vahyin aydınlık yarınlarına karşı karanlığı isteyen ve karanlıktan beslenenlerdir.
ÖZGÜR-DER SAKARYA ŞUBESİ