İslam Tarihindeki Krizler konusuna Emeviler, Abbasiler, Selçuklular, Osmanlılar ve son dönem ulus devlet yapılanmaları üzerinden yaklaşarak tarihsel bir süreç olarak ele alan YILMAZ, düşünsel plandaki krizlerin sön dönemde bilhassa Avrupa aydınlanma hareketinden sonra aşılamaz bir noktaya geldiğini söyledi. Bu zamana kadar karşılaşılan krizlerde nispeten de olsa İslam dünyasındaki ulemanın ve içtihat kapısının açık ve diri olmasının bir avantaj olduğunu ve böylelikle krizden kurtulmanın veya onu aşabilmenin ya da en azından olumsuz etkilerini bertaraf edebilmenin mümkün olduğunu belirtti.
13.yüzyıl Moğol saldırıları sonucunda ilk defa güvenlik ve devlet kavramının İslam dünyası tarafından ciddi ciddi düşünüldüğünü ve öncelikli bir durum arz ettiğini vurgulayan YILMAZ, bu tarihten sonra da Müslümanların devlet olabilme, güvenliklerini sağlayabilme konusunda büyük kırılmalar yaşadıklarına ilişkin örnekler verdi.
21. yüzyıla girerken ise bugün itibariyle yaşanan en ciddi krizin AHLAK krizi olduğunu vurgularken özetle şunları söyledi:
Bilgilenme ve fıkhetme konusunda çok ileri bir durumda olan bugünkü Müslümanlar bildikleriyle amel etmeyerek veya heva ve heveslerini ön planda tutarak sahip oldukları bilgiye ihanet eder duruma düşmektedirler. Bunun için önlerinde bir sürü örnekler varken bunları göz ardı ederek asıl kaynak olan Kur'anın vaz ettiği ilkelerden ve emir ve yasaklardan kopuş yaşamaktadırlar.
Program Yılmaz'ın kendisine yöneltilen soruları cevaplaması ile sona erdi.