Bu sene 11.'si İstanbul'da düzenlenen Özgür-Der gençlerinin organize ettiği Üniversiteliler Buluşuyor programının ikinci günü gerçekleştirilen çeşitli etkinliklerin ardından sona erdi.
Taksim Camii Kültür Sanat Merkezinde düzenlenen ikinci gün etkinlikleri selamlama konuşmaları ile başladı. Adana’dan Hüseyin Taş, Diyarbakır’dan Suat Kılıç, Ankara’dan Abdullah Buldur ve Tatvan’dan Ali Güntaş kısa konuşmalar yaptılar.
- Üniversite çalışmaları
Selamlamanın ardından Muhammed Salih Orhan ve Erkam Beyazyüz’ün konuşmacı ve Muhammed Onur Yıldırım’ın yönetici olduğu panelde "Üniversite Çalışmalarının Dünü, Bugünü ve Yarını" başlığı ele alındı.
Salih Orhan Hz Peygamber’in “Din samimiyettir” ifadesini hatırlatarak başladığı konuşmasında, insani ilişkilerde en güçlü bağın samimiyet olduğunu ifade etti.
“Samimiyeti bir plan/program çerçevesinde tesis etmek mümkün değildir, ‘Hadi samimi olalım!’ diye samimiyet oluşturulamaz.” diyen Orhan, insani ilişkilerin ancak organik olması durumunda insani ilişki vasfı taşıyabileceğini söyledi ve ilişkilerimizin mekanikliğin nasıl aşılabileceğinin tartışılması gerektiğini ifade etti.
Modern dünyanın post-modern anlayış ile bireyleri yoğurarak bugünkü ortalama insan-genç tipini meydana getirdiğini aktaran Orhan, Müslümanların “Nasıl bir insan olmalıyız?” sorusunu sorması gerektiğini söyledi.
“Bu soruyu doğru bir şekilde sormak zorunlu olarak bizi birileriyle buluşturacak ki biz buna cemaat olmak diyoruz ve tabi birileriyle de uzaklaştıracak, ayrıştıracaktır.” diye konuşan Orhan, cemaat için kullanılan bir diğer kavramın ‘hareket’ olduğunu hatırlattı ve cihad fiiline de atıfta bulunarak hareket kavramın cemaatin durgun değil dinamik olması gerektiğine işaret ettiğini izah etti.
Orhan şöyle devam etti: “İstişare 'Müminler ancak kardeştir' ayetinin doğal bir sonucu olarak ortaya çıkan eşitlik ilişkisinin doğal bir sonucudur. 'Her kardeşimizin görüşü değerlidir' temel bir ilke olarak ortaya konmalı. İstişare bir işi yaparken fahiş hatalardan korunmak ve işi en güzel şekilde yapmaktır. Bir konuda tavır alırken, tutum belirlerken, bir karar alırken vs. En temelde “bir şey yapmamak üzere” istişare olmaz. kararlarımız mümkün mertebe en geniş katılımla alınmalı, işlerimiz mümkün mertebe en geniş katılımla yapılmalı.”
Erkam Beyazyüz sunumuna insanları hayra çağırma misyonunun üniversiteler açısından önemine değinerek başlarken, gençlerin kimlik ve eğilimlerinin büyük oranda şekillendiği bu evrenin toplumsal değişim süreçlerindeki işlevi bakımından devletler ve ideolojik gruplarca özel olarak güdeme alındığına işaret etti.
28 Şubat döneminin Müslümanların özellikle üniversitelerdeki pozisyonuna ciddi sekte vurduğunu, 1999-2012 yıllarında uygulanan katsayı gibi uygulamalarla üniversitelerdeki Müslüman varlığın inkıtaa uğratıldığını belirten Beyazyüz, son süreçte elde edilen kazanımlara dikkat çekti ve bugün dünden kötüyüz söyleminin ve zaman zaman gün yüzüne çıkan umutsuzluk tavrının doğru olmadığını vurguladı.
Beyazyüz, insanları hayra davet misyonunun üniversitelerde daha ziyade belli düzeyde İslami duyarlılık sahiplerine yöneldiğini oysa bu misyonun ‘öteki’ diye tabir edilebilecek, henüz sahih bir İslami söylem ve fiille karşılaşmamış geniş toplum kesimlerine de yönelmesi gerektiğini hatırlattı.
Vahiy ile insanlar arasındaki duvarların gelişigüzel örülmediğini ifade eden Beyazyüz Müslümanların üniversitelerde camialar arası irtibat ve gündem belirleme sorumluluğuna dikkat çekti.
Orhan ve Beyazyüz’un konuşmaları takiben müzakere sunumları başladı:
Ömer Kuzgun: Üniversitede Müslüman genç mutlaka mescitte zaman geçirmeli, orada namaz kıldığı kardeşleriyle dersler yapmalıdır. Müslümanlar okullardaki varlıklarını artırmaya çabalamalı ama bunun gerçekleşmemesi durumunda ye’se kapılmamalıdır. Ayrıca Müslüman kimliği belirgin hale getirecek kulüp gibi faaliyetlere de girişilmelidir.
Yusuf Doğru: Üniversiteliler her ne kadar sorunlu zeminler gibi görülseler de aynı zamanda tebliğ ve davet faaliyetleri açısından önemli konumdalar. Bu fırsatı değerlendirerek fiili ve sözlü tebliğde bulunmalı, samimi ve hoşgörülü bir üslupla insanlara yaklaşmalıyız.
Esat Kaleli: Camialar ile ilişkilerde kardeşlik bilinci diri tutulmalı, ihtilaf durumlarında kardeşlik bağı koparılmamalıdır. Zira kardeşlik bilinci Müslümanları bir arada tutar. Gerekirse söylem ve birliktelik konusunda sorumluluğu üzerimize almalı, Rabbimizin rızasını kazanmak için güzel adımlar atmalıyız.
Nurullah Hekimoğlu: İnsanlarla iletişimde güler yüz ve samimiyet önem ihtiva ediyor. Bizim bir duruşumuz ve bir derdimiz var. Bunlar sayesinde biz üniversitelerde başarılı olabiliriz. Biz yaşayışımız ve sözlerimizle örneklik göstermeli, içten bir iletişim kurarak unutulmayacak bağlar kurmalıyız.
Ferzan Çiftçi: Yapılan çalışmalarda çekilen fotoğraflar, videolar ve bunların tasarımları ve paylaşılması önem arz ediyor. Bu süreçlere dikkat etmeli, çalışmalarımızı doğru şekilde insanlarla paylaşabilmeliyiz.
- Taksim Camii
Panelin ardından öğle namazı Taksim Camiinde kılınırken, cemaatle kılınan namazın ardından Taksim Camii Rehberi Bayram Gül ile kısa bir söyleşi yapıldı.
Taksim'e bir camii yapılmasının 150 yıllık bir hasret olmasına karşın uzun yıllar bu beklentinin gerçekleşmediğini ifade eden Gül, Taksim'de yer alan Aya Triada kilisesinin varlığı karşısında Müslüman halkın da bir camii talebinin doğal olduğunu vurguladı.
Caminin tarihi ve mimarisine dair detay bilgiler paylaşan Gül, nihayet 150 yılın ardından geçtiğimiz sene Taksim Camiinin ibadete açıldığını hatırlattı.
- Gençliğin önemi
Günün ikinci panelinde Hamza Türkmen’in sunumuyla ve Çağrı İslam’ın yöneticiliğinde “Gençliğin İslami Mücadeledeki Önemi” başlığı tartışıldı.
Hamza Türkmen, kendini bilen, Rabbini tanıyan bir toplum olunması gerektiğinin altını çizerek, “Bir yere gittiğimizde orada hiç kimseyi tanımasak bile bir tohum olup yeşerebilecek miyiz? Yoksa gittiğimiz yerde kayıp mı olacağız? Her birimizin kendisini sorgulaması gerekiyor.”
Konuşmasında Osmanlı döneminin son zamanlarına atıfta bulunan Türkmen, bu tarihlerde maalesef gençliğin ciddi bir yozlaşma içerisinde ve toplumun bir çöküş sürecinde olduğunu anlattı.
Türkmen, 50, 60 ve 70’li yıllardaki ülkenin portresine gelerek, Hakkari’den Edirne’ye kadar tüm bir İslami camianın sağcı, devletçi ve milliyetçi bakış açısına sahip olduğunu ve aksi durumun istisna olduğunu söyledi.
İslami birikimin böyle bir gelenekten geldiğini ifade eden Türkmen, yakın tarihlere gelerek, tevhidi uyanış sürecine değindi.
İslami çabaların her birinin bir başka yol açtığını ve ıslah hareketinin bu yollara girmek olduğunu belirten Türkmen, “Biri ileride biri geridedir fakat sonunda aynı yere geleceklerdir.” ifadesini kullandı.
Islah çabalarının ötesinde devrim kavramına da değinen Türkmen, toplumların nefsini değiştirmeden akıbetlerini değiştiremeyeceğini hatırlatarak İran devrimini buna örnek verdi.
Tunus’taki devrim sürecine de atıfta bulunan Türkmen, sadece devrimi gerçekleştirmekle sürecin başarıya ulaşamayacağının ve toplumun da dönüştürülmesi gerektiğinin altını çizdi.
- İmam Yakup Aktaş ile hasbihal
Panelin ardından kısa bir bilgi yarışması yapılarak program kapsamında düzenlenen panellerden bazı detay sorular katılımcılara yöneltildi.
Ardından ikindi namazı da Taksim Camiinde kılınırken, namaz sonrası İmam Yakup Aktaş ile de bir söyleşi yapıldı.
Aktaş, genç sahabelerin günümüz gençleri tarafından örnek alınması gerektiğini ifade ederek, Medine'yi tek başına dönüştüren Musab Bin Umeyr'e atıfta bulundu.
Fıtraten Musab Bin Umeyr’den bir eksiğin bulunmadığını ifade eden Aktaş, eksikliği kalbi olduğunu ve bu yüzden imanın güçlendirilmesi için gayret edilmesi gerektiğini anlattı.
- İlke ve maslahat
Günün son panel oturumunda Özgür-Der Genel Sekreteri Musa Üzer’in sunumu ve Talha Kılıç’ın yöneticiliği ile “Siyasal Olanın Değerlendirilmesinde İlke ve Maslahat Dengesi” başlığı konuşuldu.
Konuşmasına programın yapıldığı mekâna atıfla Taksim Camiinin önemine vurgu yaparak başlayan Musa Üzer, bu camiinin seküler hayatı kurgulama çabasına bir cevap niteliği taşıdığını ifade ederek Türkiye’de mabetlerin siyasi bir anlam ihtiva ettiğini ve Taksim Camii ile Ayasofya Camiinin bunun en önemli örnekleri olduğunu söyledi.
Üzer siyasal meseleleri değerlendirmeye dair belli kaideler olduğunu ifade ederek, üç temel soruyu sıraladı: “Değerlendireceğimiz mesele dine ve dinin vazettiği ilkeler uygun mu?”, “Ümmetin lehine mi aleyhine mi?” ve “Umum insanlığın lehine mi aleyhine mi?”
"Biz cahili bir dünyada yaşıyoruz, bu dünya insanları Allah’a yaklaştırmıyor, Allah’a rağmen yaşatıyor." diyen Üzer, Batıda ya da Doğuda, zengin ya da fakir farketmeksizin küresel bir cahiliyenin söz konusu olduğunu anlattı ve dünyanın en az 200 yıldır cahili bir süreç ile modern bir paradigmayı yaşadığını anlattı.
Üzer, "Bir insan pisliğe, fuhşa, berbatlığa bulaşırsa bunun vebali Müslümanlaradır, bir insan cehenneme gidecekse bundan bir Müslüman ıstırap duymalıdır." diyerek, "Dünya yansa umurumda olmaz!" yaklaşımının doğru olamayacağını kaydetti.
Türkiye'de ümmet coğrafyasından çok sayıda insanın ikamet ettiğini hatırlatan Üzer, bir siyasi değişim sonucunda on binlerce Müslümanın zarar görme ihtimalinin kabul edilemeyeceğini söyledi.
Bu ülkede kaim kılınmak istenen milliyetçi paradigmaya da değinen Üzer, bu paradigmanın başta Müslümanlara karşı olduğunu ifade ederek, Araplara yönelen negatif bakış açısının da aslında Müslümanlıklarıyla ilintili olduğunu söyledi.
Üzer’in sunumun ardından müzakere konuşmaları başladı:
Furkan Yılmaz: Müslümanlar kendi gündemlerini belirleme konusunda daha güçlü olmalı. İslami ilkeleri temel alarak adalet, hukuk, insani haklar gibi konuları gündeme almalı.
Yusuf Altındaş: Şahitlik Hak ve adaletin temsilcisi olup Allah’ın çizdiği sınırlar içerisinde rol model oluşturmaktır. İnsan tüm benliği ile şahit olmakla mükellef kılınmıştır. Bugün problemlerin temelinde yatan sorunların en önemlilerinden birisi sıcak gündem maddelerine karşı kayıtsız kalmaktır.
Bünyamin Rüzgar: Maslahat konusunda en önemli mesele Kur'an ve sünnete aykırı olmaması ilkesidir. Külli ya da cüz'i olsun, nassa aykırı bir maslahat söz konusu olamaz. Kur'an ve sünnet bizatihi maslahat için gelmiştir.
Yahya Eker: Batıda yükselen Milliyetçilik düşüncesi modern ulus devletin formunu belirlemiştir. Milliyetçilik adeta ulus devletlerin dini olmuştur. Bizim ise temel düsturumuz bütün arzın Allah'a ait olduğu ve üstünlüğün ancak takva ile olabileceği bakış açısı olmalıdır.
Hamza Yıldırım: Pragmatizm "işe yarar olan doğrudur" önermesinde bulunurken bizler sonuca giderken yaşayacağımız süreçte adalet ve ahlak merkezli bir yol izlemekle mükellefiz. Bakış açımız rüzgara göre yön değiştirmemeli.
Cihan Demir: Hayatın her alanı siyasi mücadele sahası olabileceği gibi Müslümanların hayatında da siyasetin sirayet etmediği alan yoktur. Her siyasi olay doğrudan ya da dolaylı olarak Müslümanlara etki eder. Böyle bir vasatta her gelişmeyi fıkhetmek ve doğru bir tavır geliştirmek gerekir.
Muhammed Erkam Hekimoğlu: Tek bir müslümanın dahi yaşadığı herhangi bir yer Ümmet coğrafyasına dahildir. Ümmeti ilgilendiren her mesele de şahsi olarak bizim meselemizdir. Dünyanın herhangi bir yerinde bir Müslüman dahi yaşıyorsa orası da bizim coğrafyamız ve bizim meselemizdir.
İkinci gün etkinlikleri kılınan akşam namazı ile son buldu.
Pazar günü devam edecek programın etkinlikleri sabah namazında Ayasofya Camiinde başlayacak.