“Türkiye’de Üniversite Olgusu ve İslami Gençliğin Sorumlulukları” konulu bir panel düzenleyen Özgür-Der Üniversite Gençliği’nin İHH Konferans Salonunda düzenlediği programa yoğun katılım oldu.
Furkan Akdeniz’in sunduğu panelde Serdar Bursalı, Fatma Turan ve Büşra Bulut meseleyi muhtelif açılardan ele aldılar.
Oturumu yöneten Furkan Akdeniz, programı, genelde içinde yaşadığımız dünyaya müslümanca bir söz söylemek için özelde İslami gençliğin her türlü haksızlığa, zulme, vahiyden ve fıtrattan sapmaya karşı pratikte karşılaştığımız olayları tartışmak için düzenlediklerini dile getirdi.
Turan, tebliğde usul ve yöntemden bahsederken moda kabilinden çabalarla takılma türünden ilgilerle insanların kapsamlı dönüşümlere sevk edilemeyeceğinin altını çizdi. Tebliğ faaliyetlerinde düzenli ve sistemli çabalara ağırlık verilmesinin önemine dikkat çekti.
Tebliğin tarzından bahsederken konuşmacı, sadece netlik ve doğruluğun diyalog için yeterli olamayacağını söyledi. Aynı zamanda üslubun kuşatıcı olmasının önemine vurgu yaptı. Ayrıca Turan, tebliğde tertil seyrinin önemine değindi.
Konuşmacı, tebliğ çabalarında sadece sonuca odaklanmanın sonuca giden yollarda sıkıntı yaratacığı hususunu Ali Şeriati’nin bir sözü ile açıkladı: “ Zafer hak yolda olmanın ta kendisidir.”
Hakkı ve adaleti ayakta tutmak için bilgi, inanç, eylem şiarını benimsediğini ve tebliği bu kavramlarla mündemiç olarak gördüğünü söyleyerek mesajın niteliğine, üslubun nasıllığına dair sorular sordu. Bu soruları güzel ahlak, sabır, tevekkül, ilim, sevgi, birlik, ciddiyet, disiplin, tutarlılık, süreklilik, denge ve tedricilik temelli bir konuşmayla cevaplandırdı. Son olarak “Ne kadar tebliğ yapıyoruz?” sorusuyla muhasebe yapmanın gerekliliğini hatırlatan Turan, Seyyid Kutub’un istişare temelli halkalar olunması söylemini dinleyicilerle paylaştı.
İstanbul Dar’ül Fünunu’nun devrimlere karşı bu pasif direnişini kırmak için 1933’te üniversite reformu yapılırken 155 akademisyenin 96’sının tasfiye edildiğini, oluşan boşluğun Almanya’dan getirilen Yahudi akademisyenlerle doldurulduğunu aktaran Bursalı bu şekilde üniversitedeki Müslüman rengin silindiğini, üniversiteye aydınlanmacı ve pozitivist bir kimliğin ithal edildiğini ve daha sonra bu kimliğin bir daha değişmediğini vurguladı.
Konuşmacı bu reformun amaçlarını dönemin Milli Eğitim Bakanı Reşit Galip’in şu söyledikleri ile özetledi; Atatürk devrimlerini benimseyen bir kuşak oluşturmak, üniversiteyi köhnelikten kurtarmak ve bilimsel çalışma yapmak. Üniversitenin asıl amacı olan bilimsel çalışma yapmayı son amaç olarak söylemenin çelişkisini öne çıkaran Bursalı üniversitelerin MEB’e bağlanarak kontrol altına alındığını ve şekillendirildiğini anlattı.
Bursalı bundan sonraki süreçte özellikle darbe dönemlerinde birçok değişikliğin yapıldığına fakat devletin üniversiteye bakışı olan resmi ideolojinin pekiştirilmesi amacından hiçbir zaman vazgeçmediğine son liberal sürecinde bunun istisnası olmadığına yalnızca 1994’teki TÜSİAD toplantısı ile üniversitenin sermaye ile ortaklık anlaşmasına vardığına, 2002’deki reformun ise bunun bir sonucu olduğuna işaret etti ve konuşmasına değişen süreçlerin Müslümanların pozitivist eğitim sistemine temelden karşı olduğunun unutulmaması gerektiğine dikkat çekerek son verdi.
Üçüncü maddede bulunan gençlik tipolojisinin tüm tanımlamalardan sıyrılıp kendi ideolojik temeline uygun hareket ettiğinin altını çizen Bulut, bu bağlamda ideolojik farklılıkların getirdiği ayrılıklara dikkat çekti. Geçmişte ve günümüzde sisteme karşı güçlü bir gençlik muhalefetinden bahsedilemeyeceğini söyleyen Bulut bu pratiğin Müslümanlar tarafından sergilenmesi gerektiğini işaret etti. Konuşmacı, Müslümanlar ve diğer gruplar arasındaki ayrışmanın aynı temele dayanmadığından dolayı doğal karşılanması gerektiğini belirttikten sonra Müslümanlar arası farklılaşmanın sebeplerini sorguladı.
Konuşmacı sebepleri birkaç başlıkta topladı: Evrensel İslami hareketin ilkelerine göre hareket etmek yerine salt bölgesel metod uygulamalarına gitmek; Referans olarak alının Kur-an ve Peygamber’İn sünnetini anlamadaki usul farklılıkları; gelenekçi veya modernist tutumlardan yeteri kadar arınamamış olmak; Tebliğ ve mücadele stratejisinde ortak bir merhale anlayışına varamamış olmak; Olayları ve gelecek planlamasını idealize ediğ büyük özlemler içinde günü,gündemi somut sorunları kaçırmak…
Konuşmacı, bu sebeplere dayalı farklılıkların getirisi olarak ilke ve düşünce merkezli birlikteliklerin kurulamadığı hizipçi, cemaatçi olguların yansıması olarak devam eden gençliğin özgünlüğünü kaybetmesinin yanında, sekülerizmin getirisi olan liberal, bireysel algıların hiçbir temele, sorumluluğa dayanmayan sınırların teğet geçtiği bir gençlik profilini öne çıkardı. Bu farklılıkların sorun halini almasının temel ilkenin kaybedilmesine bağlayan Bulut, hayatı bir bütün olarak algılayamamış, şahsiyet olma sürecinde usulü kaybetmiş gençliğin ortak noktasını bulmanın zorluğundan söz etti. Ayrıca konuşmacı, vahyin öngördü çeşitliliğin akidevi, muhkem farklılıklar olmadığını, aynı temelden türeyen metod farklılıklarının çeşitlilik olarak addedileceğinin altını çizdi.
Ayrıca diğer ideolojik gruplar ile ilişkilerde öncelikle Müslümanların kendi varlıkları hususundaki ne’liği sorusuna tam olarak vakıf olmaları gerektiğini belirten Bulut,aksi takdirde diğer ideolojik gruplar ile ilişkiye girmenin aynileşme getireceği tehlikesinden söz etti. Hududları belli olan bir ilişki öne süren İslam’da hiçbir insan topluluğu ile diyaloğu kesmek gibi lüksün olmadığını, başlığın tebliğ olması hasebinden vurgu yaparak açıkladı. Fakat ortak zeminler aranırken her iki tarafın da kimliğini net şekilde ifade etmesi ve her iki tarafı rencide edici sınırsal zedelemelere girilmemesi hususuna değinen Bulut, nasılki Müslümanlar ile ilişkilerde adalet ve denge unsurunu öne çıkarıyorsak diğer ilişkilerimizde de bu maddeleri öncelememiz gerektiğine vurgu yaparak konuşmasını sonlandırdı.
Oturum başkanı Furkan Akdeniz sistemin insanı fıtrattan saptırmaya yönelik saldırılarına karşı Özgür-Der Üniversite Gençliği’nin evlerde, yurtlarda ve kampuslarda Kur’an okumayı yaygınlaştıracağını deklare etti. Panel katılımcılardan gelen sorular çerçevesinde yapılan sohbet ile son buldu.
Haber: Fırat Taşdemir
Fotoğraflar: Gökhan Ergöçün