6 yıldır Diyarbakır'da yapılan, Türkiye'nin dört bir tarafından Müslüman öğrencilerin bir araya geldiği Özgür-Der Üniversite Gençliği buluşması bu yıl Kastamonu'da yapılıyor. 30 Nisan - 3 Mayıs tarihleri arasında 4 gün sürmesi planlanan buluşmada yazarlar, şairler ve sanatçılar sunumlar yaptı/yapacak.
Buluşmanın ilk iki gününün özeti:
Perşembe günü tanışma faslı ve programın işlenişi hakkında öğrencilere bilgi verilmesiyle başlayan buluşma, Ramazan Kayan Hoca'nın İlahi Vahyin Ahlaki Kimlik İnşası başlıklı sunumuyla devam etti.
İlahi Vahyin Ahlakî Kimliği İnşası
Ramazan Kayan konuşmasında şu hususları belirtti: Özellikle üniversitelerde Müslüman kimliğiyle var olmak isteyen gençlerimizin durumlarını değerlendirmek istiyorum. Şu üç kavram üzerinde duracağız inşallah; Şahsiyet, Aidiyet, Hareket. İlk kavramı izah etmeye başlarsak, her insan bir şahıstır fakat her şahıs bir şahsiyet değildir. Vahyin temel amacı şahısları muhatap alıp, onlara bir şahsiyet kazandırmaktır. İlk Kur'an nesline dikkat ediniz. Çöldeki bedevileri, barbarları muhatap alan vahiy onlara öyle bir şahsiyet kazandırıyor ki, çok önemli insanlar haline geliyorlar.
Bugün insanlığın, hatta ümmetin en büyük sorunu şahsiyet meselesidir. Ben şahsiyeti sadece fert bazında da almıyorum. Şahsiyetli cemaatlere olan ihtiyacımızı da vurgulamak istiyorum. Müslüman şahıslar alabildiğine çok ancak sıra Müslüman şahsiyetlere gelince onlardan yoksunuz. Müslümanların tüm tarihini incelediğimizde iki farklı yapıdan söz edebiliriz; Müslüman şahıslar yetiştiren yapılar ve Müslüman şahsiyetler yetiştiren yapılar. İslam tarihinin ilk evrelerinde şahsiyetler yetiştiren vahiy bugün aynı şeyi yapamıyor gibi gözükmektedir. Bunun vahiy değil, bugün vahiyle muhatap olan bizlerdedir.
Şahısla şahsiyet arasındaki farka gelirsek, şahsiyet öznedir, şahıs nesnedir. Şahsiyet belirleyendir, şahıs belirlenendir. Şahsiyet yaşamak için yaşayan değil, yaşatmak için yaşayandır. Temel sorunumuz şahsiyet sorunudur derken ne dediğim anlaşılmıştır sanırım. Ümmetimizin genç kardeşlerimizden beklentisi şahsiyet sahibi olmalıdır.
İkinci kavrama geçersek, şahsiyet sahibi olmamız ilk aşama. Ancak sadece bununla yetinemeyiz. Ayrıca aidiyet meselesini de halletmemiz lazım. Fakat aidiyetimizin şahsiyetimizin üzerini örtmemesi lazım. Bununla beraber şahsiyetimizi merkeze alıp da mensubiyeti göz ardı etmememiz lazım. Bunlar birbirlerini bütünleyen bir özelliğe sahiptirler. İki soru sorarsak: Biz kime aidiz, niçin yaşıyoruz? Dört cümleyle özetlemek gerekirse:
1- Bizim ilk sözümüz şu olmuştur. "Biz Allah içiniz ve ona döndürüleceğiz." Bir kere bu sözle Allah'a ait olduğumuzu ortaya koymuş oluyoruz. Çünkü bizim doğumumuz ve ölümümüz arasındaki her şey Allah'a aittir. Biz ne vatan içiniz, ne devlet içiniz, ne aşiret içiniz, ne kavmiyet ne de milliyet içiniz. Biz Allah içiniz. O zaman ne diyoruz, varlığım Allah'ın varlığına armağan olsun.
2- Biz dünya için değil, ahiret içiniz. Yani Allah'ın bizi dünya için değil, ahiret için yarattığı gerçeği. Kur'an-ı Kerim "Takva sahipleri için ahiret daha hayırlıdır" buyuruyor. İslam ahireti önceler ama dünyadan el etek çekmemizi öğütlemez. Dünyanın efendisi olmak istiyorsanız, genç kardeşlerim, dünyaya tamah etmeyeceğiz. Yoksa dünya sizi ezip geçer, dünyanın kölesi olursunuz. Bu terbiye ve eğitim sayesinde dünyanın menfaatleri ve çekiciliği yaşantımızdan soyutlanarak cennetin yolu bize açılacak. Buna aşkınlık denir. Aidiyeti Allah olanlara, Allah dünyada cennetin kokusunu nasip eder. Kardeşler, bu gibi esas noktalardan sapıldığı vakit; dünyevi, seküler bir din algısı toplumumuzda hakim oluyor. Mesela biz bu bahsettiğimiz esas noktalarla Mısır'da, Rabia direnişinde karşılaştık.
3- Biz bireyler değil, İslam ümmetiyiz. Bizler İslam cemaatiyiz. Cemaat olmak rahmettir. Cemaat olmak fırkacılık yapmak değildir. Bunu peygamberin hadislerinde de görebiliriz. O halde cemaat ruhunu her zaman diri tutmamız gerekir.
4- Al-i İmran suresi 110. ayetten hareketle "Sizler insanlık için çıkarılmış hayırlı bir ümmetsiniz." Yani aidiyetimizin bir diğer hususu da bizler insanlık için varız. İnsanlığın umudu biz olacağız. Çünkü Allah bizi insanlık için yarattı. İyiliği emretmek, kötülüğü yasaklamak için. O halde o insaniyet tarafımızı da öne çıkaracağız. Yalnız kendimiz için yaşamayacağız, yaşatmak için yaşayacağız.
Üçüncü kavrama geçersek... Hareket. Tüm bunlardan sonra o şahsiyet ve aidiyet üzerinde harekete geçebilecek misiniz? İnsanın insana kulluğunu bitirip, yalnızca Allaha kulluğunu tesis etmek mücadelesi örneğin. Yeryüzünde fitneden eser kalmayıncaya, din sadece Allahın oluncaya kadar bir mücadele üzerinde olmamız gerekiyor.Bugün Müslümanların en büyük problemlerinden birisi de eylemsizliktir. Bu eylemsizliğe bizleri sevkeden de modern düşüncenin oluşturduğu sanal dünya ve bize dayattığı olgulardır. İşte bunlar bizleri omurgasızlaştırıyor, kimliksizleştiriyor. Tüm bunların sonucunda bizlerde bir rehavet oluştu. Daha evvelki süreçlerde sahip olmadığımız araçlara sahibiz bugün ancak bu rehavet yüzünden bunları kullanmaktan yoksunuz.Yani engeller kalktı ancak bugün engel kendimiziz. Bu rehavet sonucunda şöyle bir soru ortaya çıkıyor; bugün başbaşa kaldığımız problemler dünkilere nazaran bizleri dahamı çok zorluyor? Tabi ki olumlu şeylerde olmuyor değil. Kardeşler, bu imkanları kullanmazsak Allah bunun hesabını bizden soracaktır. Netice olarak İslam bir bütün olarak bizlerin hayatını kökten bir hareketliliğe sevketmelidir. Eğer ki bunu başaramazsak yani üzerimizdeki ölü toprağını atmazsak bazı şeylerde çok geç kalmışız gibi geliyor bana.
Ardından Ramazan Kayan, Şehit Furkan Doğan örnekliği üzerinden şahsiyet, aidiyet ve hareket bütünlüğünün bir insanın hayatında nasıl ortaya konulduğunu yaşanmışlıklar üzerinden anlattı. Müslüman gençlerinde bu örnekliğin yolunu takip etmelerini tavsiye ederek konuşmasını bitirdi.
Buluşmanın ikinci programının üst başlığı "Nasıl Bir Gençlik" idi. İbrahim Erpin, Abdulkadir Bakımlı ve Erkam Beyazyüz'ün konuşmacı olduğu panelde öğrenciler, nasıl bir gençlik tasavvuruna sahip olunması gerektiği üzerine konuşurken, üniversitelerde yaşanan sıkıntılara ve çözüm önerilerine de değindi.
Nasıl Bir Gençlik?
Panelin moderatörü Yusuf Koçak, Müslümanların hayatın her alanında ve safhasında İslami kimliği kuşanmakla mükellef olunduğunu vurgulayarak sözü İbrahim Erpin'e verdi. Erpin konuşmasını neden gençlik, Kur'an'ın ve Peygamberin gençlere ve gençliğe bakış açısı ve nasıl bir gençlik başlıkları altında irdeledi. Topluma dair herhangi bir amacı, planı olan STK'lardan cemaatlere, partilerden devletlere kadar her kesimin ilgi odağının gençler olduğunu vurguladı. Sağlam bir geleceğin temellerini atmanın, gençliği önemsemekten geçtiğine işaret etti. Muaz b. Cebel, Zeyd b. Sabit ve Usame b. Zeyd gibi genç sahabelere değinirken nasıl bir gençlik sorusunun cevabını aradı. Giriş konuşması mahiyetinde olan bu konuşmanın ardından Koçak sözü Abdulkadir Bakımlı'ya verdi.
"Gençlik ve Ahlak" üzerine konuşan Bakımlı, sözlerine ahlakın tanımını yaparak başladı. Hz. Yusuf'tan verdiği örneklerin yanında, Allah için sevmek ve isar kavramı üzerinde duran konuşmacı aşırıya gidildiği takdirde sevginin doğurabileceği tehlikelerin altını çizdi.Müslümanların birbirileriyle olan ilişkilerinde dikkat edilmesi gereken hususlara değinen Bakımlı bunlarla alakalı çözüm önerilerinde bulundu. Daha sonra Koçak sözü Erkam Beyazyüz'e bıraktı.
Beyazyüz konuşmasına İslami bilince sahip gençlerin tebliğ araçlarını etkili kullanmak durumunda olduğunu hatırlatarak başladı. Tebliğ araçlarının işlevine, nasıl kullanılması gerektiğine ve Müslüman gençlerin bu araçlardan ne ölçüde faydalandığına dair açıklamalarda bulundu. Beyazyüz konuşmasında kayıt stantları, İslami camiaların birlikte hareket ettiği çatı oluşumlar, sosyal medya, dergi ve mescitler gibi araçlardan bahsetti. Özellikle kayıt stantlarının üzerinde duran Beyazyüz, Müslüman öğrencilerin bu araca çok fazla önem vermesi gerektiğinin altını çizdi. Son olarak Müslüman gençlerin tebliğ araçlarını kullanmada yetersiz oldukları alanlara işaret ederek konuyla alakalı çözüm önerilerinde bulundu. Panel soru-cevap bölümü ve dinleyicilerin üniversitelerde yaşadıkları sıkıntılara dair çözüm önerileriyle beraber son buldu.
Özgür-Der Üniversite Gençliği 7. buluşmasının ikinci günü Kenan Alpay'ın Mehmet Akif ve Gençliğe Mirası konulu programıyla başladı.
Mehmet Akif ve Gençliğe Mirası
Kenan Alpay konuşmasında şunları belirtti: Mehmet Akif Ersoy şahitliği, gazeteciliği, şairliği ve müfessirliğiyle Türkiye İslamî hareketinin ilk dönem özgün şahsiyetlerinde birisidir. Bununla birlikte ne yazık ki bazı çevrelerin iftiralarına ve ithamlarına maruz kalmaktadır. Bu kesimler onu yalnızca "İstiklal Marşı Şairi", "Vatan Şairi" tanımlayarak Mehmet Akif üzerinde milliyetçi, sağcı bir algı oluşturmaktadır. Tabi ki bizler onun gerek Kur'an'la olan irtibatı gerekse Cemaleddin Afgani, Muhammed Abduh, Reşid Rıza'nın dahil olduğu ve ıslah çizgisi olarak nitelendirebileceğimiz İslamcı mütefekkirlerle olan irtibatından dolayı bu tür tanımlamalardan uzak ve ümmetçi bir düşünür olduğunu biliyoruz. Burada şunu da belirtmek lazım, Akif'in bazı noktalarda çelişkileri veya tutarsızlıkları yok demek değil. Bildiğimiz gibi Mehmet Akif'in yaşadığı dönem savaş yılları ve çok çalkantılı zamanlar. Bu gibi dönemlerde her insan bazı noktalarda zor tercihler yapmak zorunda kalabilir ancak bu durum Mehmet Akif'in dayandığı düşünce geleneği ve pratiği ile ilgili gerçekleri değiştirmez. Bunu da zaten onun gene savaş yıllarında yazdığı yazılarda, şiirlerde ve özellikle içinde Kastamonu'nun da bulunduğu çeşitli illerde verdiği hutbelerinde görmekteyiz. Bu hutbelerde vurguladığı noktalar genel hatlarıyla; emperyalizm karşıtlığı ve İslam kardeşliğidir.
Kenan Alpay programın devamında Mehmet Akif Ersoy'un düşünce hayatında önemli yer tutan şiirleri ve gazetecilik faaliyetlerini de kapsayan Sebilürreşad ve Sırat-ı Müstakim dergilerinin içeriğiyle ilgili çeşitli pasajlar okuyarak, bu çabaların modern hayatta çeşitli zorluklarla karşılaşan Müslüman gençler için öneminden bahsederek konuşmasını tamamladı.
Program soru-cevap faslıyla sona erdi.
Grup Yürüyüş Konseri
Kenan Alpay'ın programının ardından kampa katılan Grup Yürüyüş, Türkiye'nin dört bir tarafından gelen ve sahih İslami hayatı şiar edinen gençlere konser verdi. Grup Yürüyüş'ün yanı sıra kampa katılan gençlerden, sanatla ilgilenenler mikrofona davet edildi. Özgür-Der Üniversite Gençliği, Grup Yürüyüş'e ve diğer sanatçılara konser boyunca tekbirler ve sloganlar ile eşlik etti.