Hayrunnisa Çapan sunumuna; Seyyid Kutub’un Yoldaki İşaretler, Mevdudi’nin Kur’an’a Göre Dört Terim, M. Ali Büyükkara’nın Çağdaş İslami Akımlar kitaplarından faydalandığını söyleyerek ve İslami Davanın Güzergahı kitabının, bu eserlerle ilişkisinden bahsederek başladı.
Çapan, kitabın ilk bölümünde ele alınan Rabbani Hareket Metodunun Seyyid Kutub tarafından neden, hangi vasıta ve özelliklerle ele alındığına değindi.
Kendisinin de mensubu olduğu İhvan-ı Müslimin’in cevaplandırmadığı bazı sorulardan yola çıkan Seyyid Kutub’un, Rabbani Hareket metodunu Fizilal-i Kur’an’daki En’am Suresi’nin tefsirine dayandırmakta olduğunu söyleyen Çapan, kitapta Rabbani metodun “beyan” ve “hareket” vasıtaları üzerine kurulduğundan ve metodun özelliklerinden bahsetti. Devamında Kutub’un fikrindeki İslami hareketin temel unsurlarının; İslami bir komutan, İslami bir ümmet ve Darülislam olduğunu ve bu fikriyatın temelinde cihat düşüncesinin yattığını ekledi.
Eserde Kutub'un, Kur’an’dan neşet eden Rabbani metodun yönteminin de yine Kur’an kaynaklı olduğunun altını çizen Çapan, “Kutub’a göre, İslamiyet nasıl Rabbani bir din ise onun hareket yöntemi de yine Rabbani olmalıdır. Yazara göre Rabbani metotta bu değişikliklerin hangi aşamalardan geçilerek nasıl yapılacağını gösteren yoldur. Bu yolu Kur’an’dan başka bir yerde bulmak da mümkün değildir. Büyükkara, Kutub’un metodunun günümüz toplumunda uygulama alanı bulamayacağı ve ütopik kalacağı eleştirisini; günümüz toplumuna artık vahyin inmemesine ve Resulullah’ın (sav) artık aramızda olmamasına dayandırır” sözleriyle konuşmasını bitirdi.
İkinci kısımdaki Nebevi Hareket Metodu için sözü devralan Hatice Türkan Alpay, 70’li yıllarda yoğunlaşan devlet sisteminin İslamîleştirilmesi tartışmalarının temelinde, dinî ve siyasi hedeflere yönelik çalışmalarda izlenmesi gereken yol ve metodun niteliğinin yer aldığı tespitiyle konuşmasına başladı.
Sözlerine devam eden Alpay, “Bu noktada en önemli soru hedefe götürecek güzergahın beşerî mi yoksa ilahî mi olacağıydı. Seyyid Kutub’un fikirleri kitapta belirtildiği üzere, ilahi olan bir dinin hareket metodunun da ilahi olması gerektiği yönündedir.” dedi.
Alpay; Nebevi hareket metodunun tanımını yaparken, hareketin adından da anlaşılacağı üzere Peygamberimizin karşılaştığı olaylar karşısındaki tavır ve tutumların esas alınarak ortaya çıktığını ve yazarın bu bölümde, metodun anıldığı kitaplardan Gadban’ın el-Menhecü’l Hareki li-Sireti’n Nebeviyye kitabını incelediğini belirtti. Ayrıca Gadban’ın eserinde, Seyyid Kutub’un merhalelerinin tam olarak anlaşılmamasının karışıklığa ve büyük ihtilaflara sebebiyet verdiğinden de bahsettiğini belirtti.
Yine bu bölümde, Abdurrahman el- Muhacir’in aynı isimli kitabı el-Menhecü’l Hareki li-Sireti’n Nebeviyye adlı eseri de incelendiğini ekleyen Alpay, Gadban'ın eserinde Nebevi hareketi beş merhalede ele aldığını, bunların gizli davet- gizli örgütlenme, açık davet- gizli örgütlenme, İslam devletinin kuruluş aşaması, devlet düzeninin sağlamlaştırılması ve son olarak davanın yeryüzünde yayılma merhalesi, olduğunu açıkladı.
Konuşmasının devamında Büyükkara’nın, Muhacir’in ve Gadban’ın eserlerinde hemfikir oldukları ve ayrı düştükleri noktaları incelediğinden bahseden Alpay, Büyükkara’nın “Gadban ve Muhacir’in farklı düştükleri nokta demokratik ve siyasal konularda, Muhacir’in daha katı fikirlere sahip olmasından kaynaklanır.” tespitini de paylaştı.
Kitabın üçüncü ve son kısmı olan ‘Hizb’ut-tahrir’in hilafet hedefli köklü değişim metodu’ bahsindeyse ilk sözü alan Çapan, kendisini ideolojisi İslam olan bir siyasi parti olarak tanımlayan Hizb’ut-tahrir’in; Kutub’un Rabanni metodunun aksine, insanların teslimiyetinin hala İslami olması sebebiyle ılımlı bir tavrı olduğuna değindi. Bunlara ek olarak bu hareketin merhalelerinden bahseden Çapan, son olarak, hilafet devletinin hukuki temeli ve idaresine değinerek sözlerini noktaladı.
Hizipsel metodik yöntemin getirdiği problemlere değinen Alpay, “Hizb’ut-tahrir’in Arap dünyasındaki birçok darbede başrol oynadığı ve darbeleri desteklediği çeşitli kaynaklarda geçse de Hizb’ut-tahrir bunu kesinlikle reddetmesine rağmen üçüncü merhalede de olsa hedefe ulaşmakta sabırsız davranılması kimi zaman darbeciliğe varan bir şiddet sürecini başlatabiliyor. Bu da Hizb’in merhaleci metodizmini anlamsız hale getiriyor.” dedi. Hizb’ut-tahrir’in pratikteki sorunun aşırıya kaçan fikirleri olduğunu söyledi. Bu durumun ise hizbin destekçilerinin sayısının zamanla azalmasına yol açtığını vurguladı.
Konuşmacılar, İslamiyet’in ideoloji boyutuna indirgenmemesi konusunda eleştirel yaklaşılmasında fayda olduğunu belirterek, dini ideolojik kimliğe hapsetmemek gerektiğini vurgulayıp programı sonlandırdılar.
Haber: Rüveyda Mekeç & Zehra Emen
Fotoğraf: Hüseyin Benli