azıt'taki İstanbul Üniversitesi Merkez Kampusu'nun önünde bir araya gelen üniversite öğrencileri son günlerin önemli gündemlerinden birisi olan başörtüsü meselesiyle ilgili bir eylem gerçekleştirdi.
Eylem Özgür-Der Üniversite Gençliği adına Ömer Faruk Karagüzel'in yaptığı bir konuşmayla başladı. "Başörtüsü sorunu Kemalist sistemin halkın sırtına yüklediği ağır bir yüktür. Sistem başından beri iktidarını korumak adına halkına zulmetmeyi adeta bir ilke olarak benimsemiştir. Dün İstiklal Mahkemelerinde bu milletin kanaat önderlerini idam ederek; dün Kürtlere karşı uyguladığı ayrımcı ve ırkçı politikalarla; dün 1960'da, 1971'de, 1980'de ve 28 Şubat postmodern darbesinde bu milleti hizaya çekerek insanları cezaevlerine ve kuyulara doldurarak zulme dayalı iktidarlarını devam ettirdiler. Artık halka kurdukları düşmanca tuzaklar bir bir ortaya çıkan oligarşik zihniyetin kabul etse de etmese de şapkasını önüne alıp düşünme vakti gelmiştir. Yasakçılar son çırpınış olarak da başörtüsü özgürlüğünün üniversite ile sınırla kalması gibi kabul edilemez bir politik kurnazlık içine girdiler. Biz burada başörtüsünün hayatın bütün alanlarında özgürleşmesini istediğimizi ve bunu inancımızın, varoluşumuzun bir gereği sayıyoruz. Müslümanlar için başörtüsü bir kimlik izahıdır." ifadelerini kullanan Karagüzel konuşmasının ardından sözü Diyarbakır Özgür-Der mensubu başörtülü öğrenci Kevser Beyazyüz'e bıraktı.
Üniversitede yaşanan son durumlar hakkında genel bir değerlendirme yapan Kevser Beyazyüz, sorunun sadece üniversitede değil hayatın bütün alanlarında çözümlenmesi gerektiğini ifade ederek muğlak bir kamusal alan tanımlaması ile özgürlüklerin sınırlanmasının ve başörtüsü meselesinde hizmet alan/hizmet veren gibi tutarsız bir ayrımın kabul edilemez olduğunu söyledi.
Ardından Anadolu Gençlik Derneği'nden Halil İbrahim Akpınar hazırlanan ortak basın açıklamasını okudu. Açıklamada YÖK'ün İstanbul Üniversitesi'ne gönderdiği yazıyla yeni bir sürece girilen başörtüsü meselesinde topu öğrenciye atan tutumlardan vazgeçilerek sorunun nihai bir çözüme kavuşturulması istendi. Hükümetin referandum sonrasında yargı tasallutundan büyük ölçüde kurtulmuş olmasına rağmen net adımlar atamayışının ve 28 Şubat'ta kendileri "provokatör"lükle suçlananların bugün devletin refleksleriyle tepki vermesinin eleştirildiği açıklamada "Toplumu tek tipleştirmek üzere kurgulanan eğitim anlayışıyla 80 yıldır insanların değerlerini ve kimliklerini imha etmeyi deneyen oligarşik zihniyet çözülüyorsa da 8 yıldır sürekli olarak 'İktidar olduk ama muktedir olamadık' bahanelerinin arkasına sığınan Ak Parti, sürece hükümet endeksli yaklaşan yazarlar ve bir takım muhafazakâr basın organları ilköğretim okullarına başörtülü giren öğrencilere ve onlara sahip çıkan ailelere 'provokatörlük', 'ahmaklık', 'gericilik' yaftalarını rahatlıkla vurabildiler. İnançları gereği başörtüsü takmayı tercih eden öğrencileri ve ailelerini 'çözüme giden süreci baltalamakla' suçlayan ve 'çocuklarını ellerinden almakla' tehdit eden iktidar partisi milletvekillerini şiddetle kınıyor, Zafer Üskül ve Burhan Kuzu gibi isimlerin bu çirkin sözlerinden dolayı derhal özür dilemelerini istiyoruz." ifadeleri kullanıldı.
Basın açıklamasında, yaşanan son süreçte üniversitelerde başörtüsünü aşağılayarak İslami değerlere alenen saldıran gruplar ve yasağın devam etmesi için imza toplamaya başlayan akademisyenler de kınandı.
Grup Yürüyüş'ten Özgürlük Şarkıları
Açıklamadan sonra ise yıllardır devam eden üniversitelerdeki yasağa karşı özgürlük türküleri söyleyen Grup Yürüyüş bir konser verdi. Başörtüsü direnişi sürecinde besteledikleri direniş marşlarını ve Ergenekon ile ilgili şarkılarını seslendiren Grup Yürüyüş, başörtüsü direnişini sonuna kadar destekleyeceğini söyledi. Grup Yürüyüş'ün marşlarına öğrenciler de hep bir ağızdan eşlik ettiler.
"Başörtüye Kayıtsız Şartsız Özgürlük!" pankartının açıldığı eylemde "Herkes İçin Adalet Başörtüye Özgürlük!", "Yasakçılar Yenilecek, Direnenler Kazanacak!", "Başörtüye Her Yerde, Hemen Şimdi Özgürlük!", "Yaşasın Başörtüsü Direnişimiz!", "İnancına Örtüne, Kimliğine Sahip Çık!", "Başörtüsü Özgürlük Bayrağımızdır!", "Uyan, Diren, Özgürleş!" gibi sloganların atıldı ve "Yaşasın Başörtüsü Direnişimiz!", "Kamuda, Üniversitede, İlköğretimde Başörtüye Özgürlük!", "Ece Nur Onurumuzdur!", "Asıl Provokatör Yasakçılardır!" ve "Zafer Üskül Özür Dile!" yazılı dövizler taşındı.
HAKSÖZ-HABER
(Fotoğraflar: Muharrem Baykul)
Basın Açıklamasının Tam Metni:
BAŞÖRTÜSÜNE KAYITSIZ ŞARTSIZ ÖZGÜRLÜK!
Referandum sürecinde çeşitli siyasi odakların başörtüsü sorununun çözümü noktasında yaptıkları açıklamalar ve sonrasında YÖK'ün İstanbul Üniversitesine gönderdiği yazı ile olumlu bir sürece girildiği havası yaratıldı. Öğretim üyelerinin öğrencileri sınıftan çıkaramayacakları hükmünün ardından yasakçı üniversitelerin bir kısmı başörtüsüne serbestlik getirdi, yaşanan kutuplaşma sonucu bir kısım üniversite de yasağı uygulamaya başladı. Bu noktada siyasi aktörlerin daha net adım atmaları ve sorunu meclisten geçirilecek bir yasayla kesin olarak ortadan kaldırmaları beklenirken, YÖK'ün tutanak tutulması ile ilgili topu öğrenciye atarak keyfi uygulamaların önünü açan söylemleri zaten kangren hâline gelmiş olan bu sorunu iyiden iyiye çıkmaza sokacak gibi görünüyor.
Hükümet referandum sonrasında yargının tasallutundan ve askeri vesayetten büyük ölçüde kurtulmuş olmasına rağmen özgürlükler konusunda statükocu tavırlar ortaya koymaktan çekinmemekte, arkasına aldığı halk desteğini boşa çıkarmakta ve referandum kampanyalarındaki özgürlük vaatleriyle açık bir şekilde çelişmektedir. 28 Şubat'ta kendileri provokatörlükle suçlananların bugün devletin refleksleriyle tepkiler vermesi son derece manidardır.
Toplumu tek tipleştirmek üzere kurgulanan eğitim anlayışıyla 80 yıldır insanların değerlerini ve kimliklerini imha etmeyi deneyen oligarşik zihniyet çözülüyorsa da 8 yıldır sürekli olarak "İktidar olduk ama muktedir olamadık" bahanelerinin arkasına sığınan Ak Parti, sürece hükümet endeksli yaklaşan yazarlar ve bir takım muhafazakâr basın organları ilköğretim okullarına başörtülü giren öğrencilere ve onlara sahip çıkan ailelere "provakatörlük", "ahmaklık", "gericilik" yaftalarını rahatlıkla vurabildiler. İnançları gereği başörtüsü takmayı tercih eden öğrencileri ve ailelerini "çözüme giden süreci baltalamakla" suçlayan ve "çocuklarını ellerinden almakla" tehdit eden iktidar partisi milletvekillerini şiddetle kınıyor ve bu çirkin sözlerinden dolayı derhal özür dilemelerini istiyoruz.
Adaletten ve özgürlükten yana olan duyarlı kimseleri, ailelerinin çocuklarını kendi değerlerine göre yetiştirme hakkını ayaklar altına alan uygulamalara karşı çıkmaya davet ediyoruz. Kendi ıslahevlerinde ve çocuk yetiştirme yurtlarında yaşanan rezaletlerin hesabını veremeyen devlet hangi hakla ve samimiyetle çocukların velayetini talep ediyor!
Akabe Vakfı, Anadolu Gençlik Derneği, Özgür Açılım Platformu ve Özgür-Der Üniversite Gençliği olarak, faşist bir zihniyetin ürünü olan Milli Güvenlik derslerinden "Andımız" uygulamalarına ve başörtüsü yasağına; insanların kimliklerini, değerlerini yok sayan dayatmalara tamamen son verilmesini istiyoruz. Vicdan sahibi bütün insanları yıllardır fiziksel ve zihinsel işkencelere maruz kalan başörtülü kardeşlerimizin yanında, taşlaşan kalplerin karşısında durmaya çağırıyoruz.
Akabe Vakfı
Anadolu Gençlik Derneği
Özgür Açılım Platformu
Özgür-Der Üniversite Gençliği