Özgür-Der Diyarbakır Üniversite Gençliği ölümünün yıldönümünde Mehmet Akif'i Doğru Tanıma programıyla üniversiteli bayan öğrencileri bir araya getirdi. Etkinliğe gençlerin ilgisi oldukça yoğundu. Program okunan Kur'an-ı Kerim ve mealinin ardından Aslı Bıçak'ın M. Akif Ersoy'un İslami şahsiyetini ve hayatını anlatması ile başlayıp öğrencilerin okuduğu M. Akif şiirlerinin ardından son buldu.
Program konuşmacısı Aslı Bıçak, Akif ile ilgili ilk olarak şunları söyledi: "Bugün, kendisini İslama hizmete adamış ve bu uğurda can vermiş birisi olarak tanıdığımız Şeyh Said, Kürt ulusalcıları tarafından kendi batıl davalarına meşruiyet kazandırmak için 'O bir Kürt milliyetçisidir' şeklinde takdim edilmiş; onun kıyamı da Kürt isyanı olarak lanse edilmiştir. Bahsettiğim bu talihsiz örnek, maalesef M. Akif Ersoy'un da başına gelmiştir. O da tıpkı Şeyh Said gibi asılsız yakıştırmalara maruz kalmış önemli bir şahsiyettir. O da aynı zihniyetin diğer cephesi olan Türk ulusalcılarınındezenformasyonuna uğramıştır. Ve maalesef bilinçli bir şekilde bilinçsiz bir topluma, onun Türk milliyetçisi olduğu ve bu uğurda mücadele ettiği lanse edilmiştir."
Bıçak, Akif'in milliyetçiliği "Müslümanlıkta anasır mı olurmuş ne gezer/Fikr-i kavmiyeti telin ediyor peygamber" diyerek reddettiğini söyledi ve şunları ekledi: "Daha sonra ismi Sebilur-Reşad olarak değiştirilen Sırat-i Müstakim dergisiyle ümmeti uyandırmaya çalışmıştır. Akif, İslam düşünürü Cemalettin Afgani ile de tanışma fırsatı bulmuştur. Afgani, onun üzerinde, kurtuluşun vahye sarılarak gerçekleşeceğine dair izler bırakmıştır. Akifbu noktadan sonra halkı milliyetçilik ve ırkçılık gibi saplantılardan daha da iştiyakla kurtarıp ümmet olma bilincini yerleştirme çabası içerisine girmiştir."Bıçak'ın aktardığı bilgiler doğrultusunda Akif'in kurtuluş reçetesi; ümmeti, Kur'an'ın hayat veren çağrısı ile tekrar tanıştırmaktır. Ona göre Kur'an, Mekke müşriklerini nasıl diriltmişse bugün de İslam ümmetini tekrar dirilterek tembellikten ve miskinlikten kurtaracaktır. Bunun yegane çözümü ise Akif'e göre Kur'an ve sünnettir. Ankara'da yeni kurulan düzenin arzulanmayan sonuçlar doğurduğunu ve milli mücadelenin amacından saptığını fark eden Akif buna karşı elinden geleni yapmıştır. İkinci meclise de dahil edilmeyen Akif'in kendisinden bir Kur'an meali yazması istenmiştir. O bunu da yapmaya başlamıştır fakat dönemin siyasi aktörlerinin meali ibadet dili olarak kullanmasından korktuğu için yarıda bırakmış ve arkadaşına meali yakılması için emanet vermiştir.