Yakutiye Gençlik Merkezi salonunda, Cumartesi akşamı verdiği seminerde özetle şu hususlara vurgu yaptı:
HAYATI KUR'AN İLE YÖNLENDİRMEK
Kur'an ve peygamberimizin gösterdiği şekilde yaşayarak İslam'ın yaşayan şehitleri olmak, yani "şahitlik" hayatımızın öncelikli hedefi ve ağır bir sorumluluktur.
Kur'an'da emrolunduğumuz gibi bu şekilde İslami kimliğimizin yaşantımızla ortaya konulması, yani söz ile amelimizin uyumu ahiret kurtuluşumuz için olmazsa olmazdır. Kurtuluşumuz için mutlaka Kur'an yaşantımızı belirlemelidir.
Maalesef Kur'an'a uzak bir toplum mensubuyuz. Gerek kapitalizmin ürettiği hazcı, bireysel, bencil hayat tarzı, gerek halkımıza hakim olan geleneksel İslam anlayışı Kur'an'ı sağlıklı bir şekilde hayatımıza rehber edinemeyişimizin sonuçları olarak türüyor. Oysa Kur'an ciddiye alınmalı ve anlayarak okuyanların hayatlarını anladıkları gerçeklere dönüştürmelidir!
KUR'AN FERT OLARAK DEĞİL TOPLUCA YAŞANIR
Kur'an Müslümanları sadece kendi şahıslarında okuduklarını uygulamalarını yeterli görmüyor, bunları Müslüman olan ya da olmayan tüm insanlara tebliğ edip duyurmalarını ve bunlara göre iman edip hayatlarında uygulamaya davet vazifesi yüklüyor. Bu tebliğ ve davet görevini de topluca yapmalarını, yaşadıkları toplumun ve dünyanın gündemini bu gerçeklerle belirlemelerini istiyor onlardan.
Zira iman şahitliği toplumsal hayatı dönüştürmeyi getirir ve bu da ancak birlikte yapılır. Mücadele tek başına verilmez. 3.Ali İmran Suresi 104. ayette geçen "va'tesimu bi hablillahi cemien ve la teferreku." (Topluca Allah'ın ipine sımsıkı sarılın ve ayrılığa düşmeyin) emrine hepimiz muhatabız.
KUR'AN'I TOPLUCA YAŞAYABİLMENİN GEREKTİRDİĞİ VASIFLAR
Küfre, fesada kardı direnmenin toplu olarak mücadele etmekten başka yolu yoktur. Fakat topluca hareket etmek bazı temel vasıflar gerektirir ki, bu vasıflar Müslümanların birbirlerine karşı sorumluluklarını ifade eder.
Bu temel vasıflar fedakarlık, dayanışma, Allah için sevme, birbirimizin eksiklerini tamamlama, hataları örtme, güzellikleri çoğaltma. Bu vasıfların pratiğe aktarılmasında peygamberimizin örnekliği belirleyicidir.
MÜSLÜMANLARA KARŞI MERHAMETLİ, KAFİRLERE KARŞI DİK DURUŞ
Temel ölçümüz Fetih Suresi 29. ayette belirtildiği üzere, "ruhemau beynehum ve eşiddei alel kuffar" birbirimize karşı merhametli, kafirlere karşı dik durmamızdır.
Topluluk yani Cemaat öncelikle fedakarlık demektir. Bencilik, çıkarcılık İslami cemaat ruhunu tahrip eder ve böyle olanlar asla cemaat olamaz ve topluca hareket edemezler.
Bunu sağlayabilmek için önce zaaflarımızla yüzleşmeliyiz. Kimliğimiz ve ilişkilerimizi ahlaki zaaflardan arındırmalıyız. Başkalarının yanlışından önce kendi zaaflarımızla yüzleşmeliyiz.
Ahlaki düzlemde kendimizi geliştirmek için sabırsızlık, gevşeklik, nemelazımcılık zaaflarımızdan kurtulmalıyız öncelikle. Tartışmacılık da ciddi bir zaaf kaynağıdır. (Enfal/46)
ÇAĞIMIZIN HASTALIĞI: BİREYCİLİK
En önemli zaaf ise bireycilik olup, dünyevileşme ve nefse tabi olmaya yol açar. Müminler arasında olması gereken ilişki: Ebu Musa Eşari'nin "Resulullah (s): 'Mü'min ile mü'min (birbirine karşı) duvar gibidir, birbirlerini sımsıkı tutarlar' buyurdu da bunu söylerken parmaklarını birbirine geçirip sımsıkı kilitledi." (Buhari)
İnsanların derlenip toparlanması zor, dışlamak ise kolay bir iştir. Sıradan insanları duyarlı hale getirmek; duyarlı insanlara sistematik düşünce kazandırıp, rehberlik yapmak; belirli bir bilinç ve tavra ulaşanları organize ve mücadeleye sevk şeklinde tanımlanabilir.
Birbirimize karşı dışlayıcı değil kuşatıcı olmalıyız. Kuşatıcılık doğru yanlış ayırmadan bir araya getirmek değil, iyi niyetli ve iyimser olmak, çaba sarfetmektir.
Müslümanlar birbirlerinin din hususunda olmayan yanlışlarına tahammül göstermelidirler. Üslup bozukluklarından kaçınmalıdırlar. Ayrıntı deyip hiçbir hususu atlamamalıdırlar.